Konya’mızın meşhur nüktedanı Kapı Camii civarında, bakkallık yapardı Tayyip ağa. Kurbanlık koyun beslerdi.
İstanbul’da celepcilik yapan bir Yahudi tanıdığına bayram öncesi koyunları götürür, Yahudi’ye bırakır, Yahudi de, Kurban Bayramında satacağını satar elinde kalan malları et balık kurumu veya kasaba satardı.
Bayramdan sonra da bir ay içerisinde Konya’ya gelir kazandıkları parayı hesaplaşır, hâlleşirlerdi.
Bu olay senelerce devam etti.
Tayyip ağa en son kurbanları İstanbul’a götürür, ortağına bırakır gelir.
Bir ay geçer iki ay geçer ortağından ses seda çıkmaz.
Tayyip ağa dükkanın içinde volta atmaya başlar.
Ortağı gelmediği için bin bir türlü vesveseye kapılır.
Ortağı hakkında atıp tutmaya başlar.
Aklına bin bir türlü kötülük gelir.
Bu meyanda ortağı içeri girer, hoşbeşten sonra hesap görmeye başlarlar.
Ortağı, “Tayyip ağa şu kurban bayramında sattığım koyunların parası, su da kaptırdığım koyunların parası. Kalan malları da et balığa sattım bu da onun parası” der.
Hesap görürler.
Tayyip ağa bin lira beklerken bir misli fazla para gelir.
Bu durumda Tayyip ağa utanır, kapının önünde oturan oğluna, “Çabuk gavur ol” der.
Tayyip ağa Yahudi ortağının dürüstlüğünden utanır.
SEN ÖLMEDİN BEN ÖLDÜM
Tayyip ağa bir komşusunun cenazesine gider. Mahalle komşuları Tayyip ağanın cenazeye geldiğini görür. Aralarında söz birliği yaparlar. Tayyip ağa sala omuz verirken kimse Tayyip ağayı değiştirmez.
Tayyip mezara kadar salı omuzunda taşır. Mezara varınca salı bırakır, “sen ölmedin, ben öldüm komşum Allah rahmet eylesin” der.
Allah herkese dürüstlük nasip etsin.