TBMM’de insan artığı istemiyorum!

Sadık Büyüksakarya

Mayın sessizdir fakat üstüne basana kadar derler ya hani artık o raddedeyiz.

Dillerden düşmeyen hukuk devleti, demokrasi, adalet, kanun, anayasa ve daha nice güzelleme ifadeleri verdiğimiz canları ve değerleri geri getirmiyor.

Yanlış anlaşılmasın bu ifadelere düşman birisi değilim ancak bu ifadeler bana göre artık amacına hizmet etmiyor.

Sadece ve sadece birilerinin yüzüne yapışkanı kuvvetli bir maske oluyor.

Ve bu durum haliyle kontrolsüz bir güce dönüşüyor.

Peki ne yapılması lazım?

Neyin harfiyen yapılması noktasında fikir beyan edemeyebilirim belki ama neyin ya da nelerin yapılabileceği yönünde bir iki kelam kesebilirim kanaatindeyim.

Öncelikle mimli isimleri siyasi parti kurma, faaliyette ve telkinde bulunma, propaganda yapma gibi ve türevleri söylem ve eylemlerinden geri dönüşü olmayacak biçimde soyutlayacaksın.

Sonrasında vatandaşlıktan def edip sınırın dışına bırakacaksın.

Bir daha da geri almamak üzere KANUN yeşerteceksin.

Ha aksi olursa;

Yani devlet olarak tüm kurum ve kuruluşlarınla teröre karşı amansızca mücadele verirken öbür yandan milli birliğin ve beraberliğin teminatı yüce mecliste terörist temsilcisine rey hakkı sunarsan,

Milletin vergilerini, işçinin ve emekçinin alın terini, üretenin hakkını kanı bozuklara maaş olarak sunmayı belli belirsiz bir kalıba sığdırmaya çalışırsan,

Yedikleri bir lokma ekmekten tutan da içtikleri bir damla suya kadar her ne varsa önlerine lütuf olarak serersen işte o zaman hesap ters teper.

Allah’tan benim Aziz Devlet’imin bu noktada arkaya dönüp baktığında referansı(yaptıkları) bir hayli kuvvetli.

Şu an itibariyle Doğu Anadolu ve Güney Doğu Anadolu bölgesinin halet-i ruhiyesi ve coğrafî itibarı bambaşka bir noktada.

Ardı ardına sıralanan ve kulakları tırmalayan kurşun sesinin yerini kahkaha ve alkış sesi aldı.

Hüzün ve gözyaşının yuva yaptığı yerlere sevinç ve ümit kondu.

Ağıt ve kederin üstünden silme geçildi ve muhabbete buyur edildi.

Bu durumlara mukabil kanı bozuklar vakti zamanında Doğu bölgesindeki vatandaşlara;

Hani senin devletin nerede?

Okul, hastane, yol yapıyor mu?

Sana değer veriyor mu?

Senin için çırpınıyor mu?

Fedakârlıkta bulunuyor mu?

Şeklinde soru yöneltip zorbalıkta bulunuyormuş.

Ama şimdilerde o kıvamda bir davranışta ya da ifade de bulunamadıklarından ötürü iyice bel altından vurmaya çalışıyorlar.

Bundan mütevellit diyorum ki; TBMM’de insan artığı istemiyorum.

Elleri ayakları ilk önce oralardan kesilsin ki arkasına sığındıkları tertemiz terimleri ve konumları kirletemesinler.

Kendilerini fasulyeden nimet zannedip hür doğdum hür yaşarım eblehliğine bürünmesinler.

Ki zaten bunların isteyip arzu ettiği sınırsızca özgürlük değil mi?

Tamam işte Avrupa bunlara fazlasıyla veriyor zaten istediklerini.

Ufacık bir toprak parçasını da çok görmezler herhalde.

Bezden çaputtan bir de ulusallık emaresi tuttursunlar ellerine tastamam olsun.

Zevkten dört köşe olurlar.

Malûmun ilanıdır ki bunlar kullanılmaya açık artıklar.

Nerede palyatif ve amacına hizmet etmeyen eylem var bunlar oradalar.

Dünyanın dört bir yanında, milyarlarca insanın gözü önünde Amerika bunları maşa görerek en bariz örneğini sergiliyor.

İşi bittiği vakit alacağını aldığı zaman güle güle demeyi ihmal etmeyen bir efendi olarak gereğini de yerine getirecek şüphesiz!

Aynı tarifeyi 1986’dan bu yana mevzuu bahis omurgasızlara da uyguluyorlar.

Bunu bildikleri halde raf ömürlerini uzatmanın derdindeler.

Ama nafile, acı son kaçınılmaz olacak.

Ve iliklerine kadar hissedecekler.

Biz de bunu şevkle izleyeceğiz.

Selâmetle…

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.