Tebliğde karşılaşılan bazı itirazlara cevaplar
Tebliğ her Müslüman aydına düşen bir görevdir, tebliğde amaç: “Hiçbir zulüm ve baskı kalmayıncaya ve din yalnız Allah’ın oluncaya kadar onlarla mücadele edin. Onlar savaşmaya son verecek olurlarsa, artık düşmanlık yalnız zalimlere karşıdır.”(Bakara 193, Enfal 39)
Buna göre, İslam savaş hukukunda barış istendiği anda savaş kesilir. İlk saldıran Müslümanlar olmaz. Dine ve mukaddesata saldırıldığı an düşmanla savaş otomatik olarak devreye girer.
“O, Allah’a ortak koşanlar hoşlanmasalar bile dinini, bütün dinlere üstün kılmak için, peygamberini hidayetle ve hak dinle gönderendir.” (Tevbe 33 Fetih 28 Saf 9)
Tebliğde Şart:
Önce kendimizin söylediğimizi yapmamız ve halimizle örnek olmamızdır.
“Ey iman edenler! Yapmayacağınız şeyleri niçin söylüyorsunuz? (Saf 2)
Evrensel mesajımız Kur’an Nedir?
“Bu (Kur’an), insanlar için bir açıklama, Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için bir hidayet ve bir öğüttür.” (Aliimran 138)
Öncekilerin Şeriatı Bizim İçin de Şeriattır.
Allah cc, Kur’an’la ortadan kaldırmadıkça bütün peygamberler bizim de peygamberimizdir ve onların tebliğ ettikleri de başımızın tacıdır:
“Dini dosdoğru tutun ve onda ayrılığa düşmeyin!” diye Nûh’a emrettiğini, sana vahyettiğini, İbrâhim’e, Mûsâ’ya ve İsâ’ya emrettiğini size de din kıldı. Fakat senin kendilerini çağırdığın şey (İslâm dini), Allah’a ortak koşanlara ağır geldi. Allah, ona dilediğini seçer. İçtenlikle kendine yönelenleri de ona ulaştırır.” (Şura 13)
“De ki: “Ben türedi bir peygamber değilim. Bana ve size ne yapılacağını da bilmem. Ben sadece bana vahyedilene uyarım. Ben sadece apaçık bir uyarıcıyım.” (Ahkaf 9)
Kur’an: gözbebeğimiz!
23 yılda parça parça inip her yıl mevcut inen ayetlerin Cebrail as. İle yüce peygamberimizin Ramazan ayında mukabele ederek pekiştirdikleri ilahi mesaj.
Hz Musa Tevrat’ı görmedi, Hz İsa İncili görmedi, Hz Muhammed (sav) ise ayet ayet inen Kur’an’ı hadisleriyle tefsir ede ede ömrünü tamamladı ve “el-yevme ekmeltü…” ayetiyle taltif edildi.
“…Bugün kâfirler dininizden (onu yok etmekten) ümitlerini kestiler. Artık onlardan korkmayın, benden korkun. Bugün sizin için dininizi kemale erdirdim. Size nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslâm’ı seçtim.[144] Kim şiddetli açlık durumunda zorda kalır, günaha meyletmeksizin (haram etlerden) yerse, şüphesiz ki Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.” (Maide 3)
Tebliği Yapan Merciler
1- Peygamber (sav)
“Ey Resûl! Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Eğer bunu yapmazsan O'nun elçiliğini yapmamış olursun. Allah seni insanlardan koruyacaktır. Doğrusu Allah, kâfirler topluluğuna rehberlik etmez.” (Maide 67)
2- Ümmet-i Muhammed (sav)
“Siz, insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz. İyiliği emreder, kötülükten men eder ve Allah’a iman edersiniz. Kitap ehli de inansalardı elbette kendileri için hayırlı olurdu. Onlardan iman edenler de var. Ama pek çoğu fasık kimselerdir.” (Al-i İmran 110)
3- Ümmetin Bilginleri
“(Ne var ki) mü’minlerin hepsi toptan seferber olacak değillerdir. Öyleyse onların her kesiminden bir grup da, din konusunda köklü ve derin bilgi sahibi olmak ve döndükleri zaman kavimlerini uyarmak için geri kalsa ya! Umulur ki sakınırlar.” (Tevbe 122)
4- Ümmet-i Muhammed’in (sav) fertleri
“Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun. O ateşin başında gayet katı, çetin, Allah’ın kendilerine verdiği emirlere karşı gelmeyen ve kendilerine emredilen şeyi yapan melekler vardır.” (Tahrim 6)
Şekil Olarak Tebliğ
Tebliğ: lisan-i hal ve lisan-i kal ile yapılır.
Hal dili: iyi örnek olarak: Fatih Sultan Mehmet İstanbul'u fethettikten sonra dışarıya çıkmak istemeyen papazlar ziyaret eder.
Sebebini sorduğunda dünyanın çok bozulduğundan kendileri için burasının daha iyi olduğundan bahsederler.
Fatih Sultan Mehmet yanlarına refakatçi katarak Müslümanların yoğun olarak yaşadığı Bursa'ya gidip gezmelerini bir mahkemeye gözlemci olarak katılmalarını ister.
Katıldıkları mahkemede bir davacı Bir de davalı kadının huzuruna çıkar davacı şöyle söyler: ben bu adama tarlamı satmıştım ben sattıktan sonra tarlayı sürerken bir küp altın çıkar bu adam bu altınları bana getirdi ben ise kabul etmedim çünkü ben ona tarlanın altını da üstünü de beraber sattım der.
Davalı ise: hayır hâkim Bey ben sadece tarlanın üstünü aldım altından çıkan bu altınlar benim olamaz, benim olmasına hükmetseniz bile ben bunu yiyemem der.
Kadı iki tarafı da dinledikten sonra birisinin yetişkin oğlu diğerinin de yetişkin kızı olduğunu öğrenince bu altınları bu gençlerin evliliğine harcayın diyerek oturumu kapatır. Papazlar bu manzara karşısında İslamiyetler şereflenirler.
Söz dili: insanlara anlatarak, İslam’ı sağlam kaynaklarımız olan kitap ve sünnetten izah ederek hak dine ikna etmektir.
Tebliğde Zaaflarımız Sıkıntılarımız: Önümüze Konan İtirazlar
1- Adı İslam’la beraber anılan terör olgusu
İslami terör algısına neden olanlar, masumların öldürülmesi ve yargısız infazlar:
Dinimizde hiç kimsenin yargısız infaz yapmaya hakkı yoktur.
Yargının mercii hukuk devletidir, her Müslüman başındaki Müslüman idareciye - günahkâr olsa bile - itaat etmek zorundadır.
Müslümanlar evrensel bir dini lider seçerek bunun din konusundaki şûra ile alınmış kararına itaat etmedikçe huzursuzluklar bitmez.
İslamiyet’te ikilik kesinlikle yasak ve haramdır. UlülEmir denilen Allah ve resulünden sonraki üçüncü mercii atlayarak kendi kafasından verdiği fetvalara uyup masum canlara kıymak yol kesicilik olup en ağır ceza ile cezalandırılmaları Allah'ın emridir.
“Allah ve Resûlü bir iş hakkında hüküm verdikleri zaman, hiçbir mümin erkek ve hiçbir mümin kadın için kendi işleri konusunda tercih kullanma hakları yoktur. Kim Allah’a ve Resûlüne karşı gelirse, şüphesiz ki o apaçık bir şekilde sapmıştır.” (Ahzab 36)
2- İslam Kılıç Dini mi?
“Haram aylar çıkınca bu Allah’a ortak koşanları artık bulduğunuz yerde öldürün, onları yakalayıp hapsedin ve her gözetleme yerine oturup onları gözetleyin. Eğer tövbe ederler, namazı kılıp zekâtı da verirlerse, kendilerini serbest bırakın. Şüphesiz Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.” (Tevbe 5)
Ayetteki “bulduğunuz yerde öldürün” ifadesi halen bütün meallerdeki geçerli yorumdur. Ancak: buraya pek ala “etkisiz hale getirin” meali verilebilir.
Nitekim alttaki ayette aynı “öldürün” kelimesi “etkisiz hale getirin” manasıyla manalandırılmıştır. Aksi halde intihar teşvik edilmiş olurdu.
“…Gelin yaratıcınıza tövbe edin de nefislerinizi öldürün (gayrimeşru isteklerinizi etkisiz hale getirerek kendinizi düzeltin). Bu, Yaratıcınız katında sizin için daha iyidir. Böylece Allah da onların tövbesini kabul etti. Çünkü O, tövbeleri çok kabul edendir, çok merhametlidir.”” (Bakara 54)
Müşrik diye kılıç kullanmak yok!
“Eğer Allah’a ortak koşanlardan biri senden sığınma talebinde bulunursa, Allah’ın kelâmını işitebilmesi için ona sığınma hakkı tanı. Sonra da onu güven içinde olacağı yere ulaştır. Bu, onların bilmeyen bir kavim olmaları sebebiyledir.” (Tevbe 6)
İslam’a ve Müslümanlara saldırmayan ve aman dileyen herkes İslam’ın güveni altındadır.
3- Çok Eşlilik Poligami
En çok istismar edilen bir konu olup alttaki ayette ruhsat verildiği bilinir, ancak buradaki şartı unuturuz: “Haksızlık yani birden fazla hanım arasında eşitliği sağlayamamaktan korkarsanız”
“Yetimlerin hakkına riayet edemeyeceğinizden korkarsanız, beğendiğiniz kadınlardan ikişer, üçer, dörder nikâhlayın. Haksızlık etmekten korkarsanız tek kadın veya mülkiyetinizde bulunan câriye ile yetinin; bu, adaletten ayrılmamanız için en uygun olanıdır.” (Nisa 3)
Aynı surenin sonra gelen ve aynı konuyu anlatan ayetinde ise bu hususta kesin emir verilmektedir:
“Ne kadar uğraşırsanız uğraşın, kadınlar arasında adaleti yerine getiremezsiniz. Öyle ise (birine) büsbütün gönül verip ötekini (kocası hem var, hem yok) askıda kalmış kadın gibi bırakmayın. Eğer arayı düzeltir ve Allah’a karşı gelmekten sakınırsanız, şüphesiz Allah çok bağışlayıcı ve çok merhamet edicidir.” (Nisa 129)
Bu ikinci ayette “Ne kadar uğraşırsanız uğraşın, kadınlar arasında adaleti yerine getiremezsiniz” buyurulması birinci ayetteki korkulanın ortaya çıkmasıdır ki bu da birden fazla hanımı aynı anda bir arada nikâhlamanın imkânsızlığına atıftır.
4- Köleliğin Kaldırılması
İki şıktan zor olanın seçilmemesi ve kolay olanın tercih edilmesi:
8,9,10. Biz ona iki göz, bir dil, iki dudak vermedik mi; iki apaçık yolu (hayır ve şer yollarını) göstermedik mi?
11. Fakat o, sarp yokuşa atılmadı.
12. Sarp yokuşun ne olduğunu sen ne bileceksin?
13. O tutsak bir boynu çözmek (köle azat etmek)tir. Beled 10-13
Allah cc, bu ayetlerinde: insanlara iki yol gösterdik, bunlardan zor olan ellerindeki köleleri serbest bırakmalarıydı, ancak onlar bunu tercih etmediler, buyurarak beşeri yapıya atıfta bulunurlar.
Muhammed (sav) Suresi 4. Ayetteki şu emri nasıl uygulamadık ya da nasıl anladık? “onları ya karşılıksız veya fidye karşılığında salıverin.”
“Savaşta inkâr edenlerle karşılaştığınızda kontrol merkezlerini vurun. Sonunda üstün geldiğinizde onları esir alın; onları ya karşılıksız veya fidye karşılığında salın. Savaş durumu kalkıncaya kadar bunu uygulayın. ALLAH dileseydi sizi savaş derdinden kurtarırdı; ancak O sizi böylece birbirinizle sınamaktadır. ALLAH yolunda öldürülenlere gelince, onların yaptıklarını boşa çıkarmayacaktır.”
Savaş esirleri hakkındaki ilahi yasa budur, ama dünyalılara uyarak Müslümanlar da köle ve cariye hukukunu geliştirerek yola devam ettiler, ne yazıktır ki.
5- Kocanın Karısını Dövmesi
“Erkekler, kadınların koruyup kollayıcılarıdırlar. Çünkü Allah, insanların kimini kiminden üstün kılmıştır. Bir de erkekler kendi mallarından harcamakta (ve ailenin geçimini sağlamakta)dırlar. İyi kadınlar, itaatkârdırlar. Allah’ın (kendilerini) koruması sayesinde onlar da “gayb”ı korurlar. (Evlilik yükümlülüklerini reddederek) başkaldırdıklarını gördüğünüz kadınlara öğüt verin, onları yataklarında yalnız bırakın. (Bunlar fayda vermez de mecbur kalırsanız) onları (hafifçe) dövün. Eğer itaat ederlerse, artık onların aleyhine başka bir yol aramayın. Şüphesiz Allah, çok yücedir, çok büyüktür.” (Nisa 34)
Kur'an-ı Kerim'in Nisa suresinin 34. ayetinde yani üstteki ayette kocanın karısını, serkeşliği itaatsizliği öğüt ve yatak ayırmayla bertaraf edilemediği sırada hafif dövmesi hususunda, “onları hafifçe dövün” manasına algılanan “idribühûnne” yer almaktadır.
Aşağıda darp kelimesinden türeyen ve Kur'an'da geçen 58 ayeti incelediğimizde büyük çoğunluğunun, %98'inin dövmek anlamına gelmediği ve büyük çoğunluğunun yer değiştirmek ve örnek vermek darbı mesel vermek manasına geldiğini görürüz.
Bu bakımdan bu ayeti kerimeye “size serkeşlik eden kadınlarınızı öğüt vermek ve yataklarını ayırmak fayda etmiyorsa bir süreliğine evlerinizi de ayırın” manasını vermek çok daha yerinde olacaktır.
Allah cc en doğrusunu bilir diyerek cenab-ı Hakk'ın kadınlara vurma hakkındaki başka bir ayetini şöyle ele alıyoruz:
Sad suresinin 44. ayetinde cenabı Hak: karısını döveceğine yemin ederek sonra da bunu yerine getiremeyince ne yapması gerektiği hakkında kararsızlığı üzerine Eyüp aleyhisselam'a hitaben şu ayeti kerimeyi inzal buyurmuştur:
“Eline bir demet sap al da onunla vur, yeminini böyle yerine getir. Gerçekten biz Eyyub'u sabırlı (bir kul) bulmuştuk. O, ne iyi kuldu! Daima Allah'a yönelirdi.” (Sad 44)
Cenabı Hak bir kulunu diğer bir kulunun dövmesine kesinlikle razı olmadığından yeminin yerine getirilmesinin bir hilesini hazreti Eyyub’a anlatmaktadır burada.
Cenabı Hak Eyüp aleyhisselam'a: sakın yeminini yerine getir ve eline bir demet ot sapı alarak karına vur, diyor. Şimdi düşünelim çavdar sapı veya kuru ot sapı 80 - 100 tanesini bir demet yapıp vurmak demek kadını dövmek değil onu sevmek adeta çiçek vermek demektir, öyle değil mi?
Ayetin ifadelerinden anlaşıldığına göre Eyüp Aleyhisselam karısına kızıyor ve sana seksen - yüz kere değnekle vuracağım diye yemin ediyor. Cenab-ı hak böyle bir vuruşa razı olsaydı burada yerine getir yemenini yemininde yalan çıkma, derdi. Ama Allah cc 80 -100 tane kuru otu bir demet haline getir onu bir defa karına vur o zaman yeminin yerine gelmiş olur, buyuruyor.
Yani burada iki tane akıl veriyor Eyüp aleyhisselam'a, birincisi bir sapla 80 – 100 kere vurmuş olmaktansa 80 – 100 sapı bir araya getirerek yapılan demetle bir defa vurmuş olmak maksadı yerine getiriyor, hilesini veriyor.
Ayrıca kuru ot saplarından mesela bizim iyi bildiğimiz Ekin çavdar sapını demetlesek 80 – 100 tanesini bir araya getirsek kurumuş olarak onu kadına vursak incitir mi, acıtır mı, ona zarar verir mi? asla vermez, üstelik ona çiçek vermiş gibi oluruz. İşte Allah Teâla hazretlerinin kadını dövme hakkındaki hassasiyeti budur.
Doğu bilimciler diğer bir deyimle müsteşrikler ve oryantalistler İslam'la şereflenmek isteyenlerin önüne bir itiraz olarak bu ayeti yani Nisa suresinin 34. ayetini koymaktadırlar. İşte o ayetin izahını da gerçek anlamda illa da vurmak anlamına kullanacaksak Sad suresinin 44. ayeti bu vurmanın nicelik ve niteliğini vermektedir.
Darb etimolojisi: D R B kökünden türeyen kelimelerin Kur’an’da kullanıldığı ayetler ve alanlar:
58 yerde: bunların 25’i örnek vermek, darb-ı mesel, 14’ü ikamet yerinden ayrılmak, 5’i değnekle suya - taşa vurmak, 5’i savaşta düşmanın boynunu vurmak, 1’i ayağı yere vurmak,1’i eşarbı yakayı kapatacak şekilde kullanmak, 1’i Sad 44. Ayette geçen hanımı dövme şekli???!!!
Darabe 10 tamamı örnek vermek manasına
Darabû 3 ikisi örnek vermek, birisi ikamet yerinden ayrılmak manasına
Darabtüm 3üçü de ikamet yerinden ayrılmak manasına
Darabnâ 5 beşi de örnek vermek manasına
Darabûhü 1 örnek
Tedribû 1 örnek
Efenadribü 1 vaz geçmek
Nedribühâ 2 ikisi de ikamet yerinden ayrılmak manasına
Yedribü 6 altısı da ikamet yerinden ayrılmak manasına
Yedribne 2 Nur 31: eşarbı yakaya indirmek ve ayakları yere vurmak
Yedribûne 3 ikisi el ile kendi dizini yüzünü dövmek, biri ikamet yerinden ayrılmak manasına
İdrib 8 üçü örnek vermek, beşi değnekle yere / suya vurmak (Eyüp as.)
İdribû 2 Enfal 12: Bedirde küffarın boynunu vurmak manasına
İdribûhünne 1 Konumuz olan ayette geçer
Duribe 3ikisi örnek vermek, birisi sur çekmek manasına
Duribet 3 üçü de damgalanmak manasına
Darben 3 ikisi savaşta küffarın boynunu vurmak, birisi ikamet yerinden ayrılmak manasına Kaynak: el-Mucemü’l-müfehres / Muhammed Fuad Abdülbaki
Barışmak Hayırlıdır
“Eğer bir kadın kocasının geçimsizliğinden yahut kendisinden yüz çevirmesinden endişe ederse, aralarında bir sulh yapmalarında onlara günah yoktur. Sulh (daima) hayırlıdır. Zaten nefisler kıskançlığa hazırdır. Eğer iyi geçinir ve Allah'tan korkarsanız şüphesiz Allah yaptıklarınızdan haberdardır.” (Nisa 128)