İnsanın dostu olmalı.
Yanlış yaptığında uyarmalı. Doğruyu göstermeli.
Eğer ki dost bildiklerin hatalı olduğun halde seni ikaz etmiyor, herkes gibi seyirci kalıyorsa, dostluğunu gözden geçirmeli, araya mesafe koymalısın.
Kader birliği ettiğin dostların, yoldaşların yanlışını gördükleri halde “yaşa, var ol” diye bağırıyorsa, bilin ki onların bir menfaati vardır.
Siyasi liderlerin etrafında da bol miktarda dalkavuk, şak şakçı ve yağcı tipler bulunur.
Bu tipler liderin her dediğini alkışlar, asla liderle ters düşmek istemezler.
Böyle olunca, lider de kendisini “allame oldum” sanır.
Siz kayıtsız şartsız liderinizi her halükârda alkışlar, sürekli gaz verirseniz lideriniz de kalkar “Uyuşturucu ticareti yapanlardan vergi alınsın" der.
Hızını alamaz. Organ ticareti yapanlardan ve kara para anlayanlardan da vergi alınmasını teklif eder.
Kılıçdaroğlu’ndan bahsediyorum.
Alkışların bir lideri ne hallere soktuğuna işaret etmek istedim.
Bu gaflar ilk değil.
Daha önce de sayısız gaflarına ve tutarsız beyanlarına şahit olmadık mı?
Onca gafına rağmen kimse ikaz etmemiş olmalı ki, gaflarına hiç ara vermedi.
Lider olmak kolay değildir.
Emek ister.
Alın teri ister.
Tecrübe ister.
Kasetle, ayak oyunları ile lider olunursa daha iyisini beklemek ham hayaldir.
Gafların alkışlamasına biz CHP'de şahit oluyoruz.
Oysa alkış, başarının ödülüdür.
Ortada bir başarı yoksa alkış niyedir?
Tekrar başa dönecek olursak;
Uyuşturucu ticareti yapandan vergi almak bu gayrimeşru işi meşrulaştırmak anlamına gelmez mi?
Organ ticareti yapanları vergi mükellefi yapmak, bu insanların yaptıklarını teşvik etmek değil midir?
İşte siz devleti mafyalaştırmak isteyenlerin gaflarını, hezeyanlarını alkışlamaya devam ederseniz neler olacağını hâlâ görmezden mi geleceksiniz?
Hani Kılıçdaroğlu zaman-zaman söylüyor.
“Bana 5 yıl verin sizi uçurayım"
Adam doğruyu söylüyormuş.
Ben inandım.
İktidara gelirse gerçekten bizi uçuracak.
Uçmaya niyetiniz varsa alkışa devam.