Eğitim öğretim döneminin yarıyıl tatilindeyiz. Soğuklarla birlikte çocuklarımız oyun keyfi yaşamak isterken, sağlık merkezleri deyim yerindeyse doldu, taştı. Haliyle kalabalık ve bekleme sürelerinin uzaması da çocuklarda sıkıntı yarattı. Ebeveyn olarak sıkıntıyı en aza indirgemek için çocuklarımızın eline teknoloji harikası telefonları bilerek, isteyerek, sussunlar oyalansınlar diye verebiliyoruz.
Geçmiş zamana bir göz atalım… Bebeğimizin olacağı ilk haberini aldığımızda O’na o kadar özen gösteririz ki; her şeyin en iyisini, en kalitelisini seçeriz. Neredeyse pamuklar içerisinde bile büyütebiliriz. Biraz büyüdüğünde durmuyor der, eline telefon verir, bir o kadar da yaptığımızdan övünür; ‘bu zamane çocukları çok zeki, bak nasıl da biliyor’ demeye başlarız. Bu arada ‘bilmesi’ çocuğun zeki olduğu anlamına gelmiyor. Tabii çocuk susmuştur, arkadaşınızla rahat sohbet edebilir, dizi izleyebilir, herhangi bir işinize rahatça devam edebilirsiniz! ‘isteyerek vermiyoruz’ vb. sesler duyar gibiyim, Peki, çocuğa isteyerek vermedik de bu davranışı nereden, nasıl öğrendi?
Hâlbuki çocuğumuzun her tür gelişimine engel olacak zehrin tohumlarını ektiğimizin farkında değiliz… Telefona alışan çocuk telefona oyuncak gibi davranıyor, ağlıyor, kimseyle iletişim kurmuyor, konuşmuyor, akran edinemiyor kısaca hayattan kopuyor. En önemlisi çocuk doyumsuz, mutsuz yetişiyor, artık telefonun bile modelini beğenmiyor. Zorlukla, yoklukla karşılaşmayan çocuğun mücadele ruhu da yok oluyor. ‘Oğlum kızım dışarı çık, oyna’ diyoruz nafile… Dışarıdan gelebilecek zararlar da bizi korkutuyor ve ‘en azından gözümün önünde’ diyoruz… İnternetten ya da telefondan gelen teknolojinin zararlarına ne demeli… Biz fanusta ya da akvaryumda balık yetiştirmiyoruz ki… Bizim varlığımızda olduğu kadar yokluğumuzda da ayaklarının üzerinde durabilecek bir birey, insan yetiştiriyoruz. Ne yazıktır ki; kapalı kapılar ardında kendi odasında kendi dünyasında telefonun yanı sıra bilgisayarla zaman geçiren çocuklarımız büyüyor.
Çocuğumuzun ruh ve beden sağlığını korumak, devamını sağlamak her ebeveynin isteği ve amacıdır. Çocuğumuzun öğrenmesine katkıda bulunacağımız zamanları boşa harcıyoruz. Çocuk ilk başta ailesini örnek alır, davranışlarını taklit eder. Lütfen biz büyükler geleceği görelim, kendimizi geliştirelim…
Her şeyi çocuklarımız için yapıyoruz… Eline vereceğiniz telefon yerine çocuğunuzla vakit geçirin, sevginizi gösterin, dinleyin, sarılın, paylaşın. En güzel dostun kitap olduğunu sizde okuyarak gösterin… Alışveriş merkezlerinde kontrol sizde olsun, kitap evini ziyaret edin, kitapla ödüllendirin. ‘Alıyorum Okumuyor’ demeyin… Siz örnek olacaksınız, ilginizi çekecek kitabı alın, siz de okuyun. Çocuğunuzun okuduğu kitabı anlatmasına müsaade edin, dinlendiğinin önemli biri olduğunun farkına varsın.
Başkasına bağımlı olmayan, özgüveni yüksek, iradesi sağlam, konuşabilen, iletişim kuran, pratik zekâsının gelişebilmesi için kitap okumanın öneminin farkında olun. Çantasında mutlaka kitap ve kalem bulundurmasını sağlayın, bunun yemek içmek gibi bir alışkanlık olması gerekliliğini öğretin.
Bilinçlenmek, daha rahat iletişim kurmak, hayata bakışımızı değiştirmek, eğlenmek, keyif almak, düşünebilmek, sağlığımızı korumak için okumalıyız. Ülkemizin daha güçlü olması için okumalıyız. Dimağı genç, fikri hür, zekâsı pırıl pırıl, öğrenmekten bıkmayan genç nesiller için… Okuyun… Okutun… Okusunlar... Okutsunlar…
Sevgiyle kalın…