Her şeyin bir telafisi var, bir ölümün yok diye çıktık yola…O sempatik, o içten, o samimi telafi kılıktan kılığa girdi.
Kendine en olmadık, en ağır yükleri yükledik, kenara çekilip bekledik!
Ve hiçbir işin ucundan tutmadık!
Destek babında bir şeyler yaptık tabi…
Telafiyi lafa boğduk…
Lafla övdük…
Lafla göklere çıkardık…
Ayaklarını yerden kestik…
Sen yaparsın, sen bu boşlukları doldurursun, sen bu açıkları kapatırsın diye teşvik etmekten de geri durmadık!
Ne mi oldu?
Telafiyi şımarttık, ne güzel dedik aynı aspirin gibi, her derde deva!
Telafi havalara girdi, dillerden düşmedi, günlerce övüldü
Amma velakin, hedefine ulaşamadı…
Kimseyi memnun edemedi!
Konu her ne ise, istenildiği gibi, beklendiği gibi telafi edilemedi!
Gecikmeyi önleyemedi!
Öteleme kâr etmedi!
Telafi mi, olmaz olsun dedirtti.
Telafi diye tuttuğumuz cümle dallar elimizde kaldı!
Geciken telafi, ötelenen telafi, soğutulan telafi, zamana yayılan telafi derken, başı döndü telafinin, düştü bayıldı. Ayılacağı da yok gibi!
*****
Telafi ne miydi?
Kötü bir etkiyi veya sonucu başka bir etki ile yok etme, karşılama, yerine koyma!
Telafinin manası bu,
Anlamı bu,
Açılımı bu,
Olması gerekeni buydu!
Lakin biz bu işi, lafla kapama yolunu tercih ettik…
Zamandan kaybettik…
İnsandan kaybettik!
Kalpleri yaraladık!
Güven denen duyguyu zedeledik!
İnanılan olma özelliğini sarstık!
İnsanların hayallerini yok ettik!
Beklentilerini boşa çıkardık
Bu saydıklarımızın telafisi hiç olmadı, hiç yapılmadı, kenarından dahi geçilmedi….
*****
Telafinin laf tarafında olanlar, ağırlığı lafa verenler hep şunu dediler;
Bize küsemezler! Alınamazlar! Onların dilinden ancak biz anlarız!
Bir şekilde gönüllerini alırız…Aralarına karışırız…Ne dertleri varmış sorarız!
Ba'de Harabi'l-Basra yani Basra harap olduktan sonra derler ya…
Tabiri caizse, insanlar maddi-manevi harap olmuş, harabeler ve enkaz içinde gönül alınmaya gelinecek!
Şimdiye kadar neredeydiniz, nelerdeydiniz diye hiç sorulmayacak mı, soran olmayacak mı?
O zaman ne diyeceksiniz?
Uzun bir Pandemi süreci geçti…
Telafi edilmesi gereken konular için bir hayli zamanda vardı!
Ancak o zamana itibar edilmedi.
İnsanların canı maddi manevi haddinden fazla yandı…Tam bir felaket yaşadı herkes…
Hasta iken hali sorulmadı! Dertli iken derdi dinlenmedi! En acısı teselli dahi edilmedi!
Bu işlerin telafisine gidilmedi!
Diyorlar ki, halk içinde sevgimiz devam diyor!
Hâlâ güvenilen ve yanında durulanların en başındayız, anketler onu gösteriyor!
Ya kalpler?
Kalplerin anketini yapan, yapacak olan var mı?
*****
İnsanımız hem Pandemi, hem de ağır ekonomik şartlar yüzünden zor günler geçirdi. Savruldu, tükendi, perişan oldu, dip nedir onu gördü, iflas etti, hayatından bezdi. Gördü ki, el uzatan yok, seslenen yok, sağ mısın, iyi misin, ne haldesin diyen yok!
İş başa düştü dedi, Acılar, sızılar gelir geçer, önemli olan ayağa kalkmak, toparlanmak dedi, doğrulmaya çalıştı, tutundu duvarlara, desteğini duvardan, yerden ve düştüğü zeminden aldı, ayağa kalktı.
Bu halin, bu ahvalin telafisi oldu mu?
Olmadı!
Olacak mı? Olacak babında laf çok!
Lakin, ortada elle tutulur, gözle görülür hiçbir şey yok!
Telafi mi? Kimsenin telafiyi bekleyecek kadar zamanı yok!
Çünkü, Temmuzla birlikte yola revan oldu insanlar…
Aylardır kapalı olan esnaf, haydi Bismillah dedi, açtı dükkanını, yürütmeye çalıştı ekmek teknesini…
Kiralar birikmişti, sigortalar yatmamıştı, faturalar bir deste olmuştu, kartlar çabalama Kaptan ben gidemem noktasına çoktan gelmişti. Borç-harç diz boyuydu…
Ya telafi, telafi neredeydi? Telafi geliyor yolda gibi bir şeyler vardı insanların dilinde…
Sonra herkes döndü işine-gücüne. Bu meseleyi nasıl çözerim, bu enkazı nasıl kaldırırım, nasıl hallederim, nasıl toparlarım, nasıl kendi kendime telafi ederim diye kafa yordu insanlar ve halen o noktadalar!
*****
Telafi denen kavram, sadece bir kucak dolusu laf değil, beklentilerin ve ümitlerin lafa takılmış hali.
Lafa takılmak ne mi?
Lafa takılıp kalmak,
Lafa inanmak,
Telafi denen kavramın lafla birçok meseleyi halledebileceğine inanmak!
Ne kadar beklentimiz varsa, hayalimiz varsa, topunu birden, yığdık Temmuz ayına. Temmuz bu işin içinden çıkar mı, çıkabilir mi bilen yok!
Ancak beklentiler çok yüksek, koşmamız lazım, ya koşacağız, ya da koşacağız diyenler her taraftalar
Bu beklenti, beklenildiği gibi çıkmazsa ne yapılacak?
Telafi edilecek!
Gördünüz işte…
Telafi, lafla olduktan sonra iyi gelmeyeceği, iyi etmeyeceği hiçbir şey yok!
Üzülme, korkma, aldırma, kafayı takma, ölüme çare yok, lakin her şeyin telafisi var diyenler, sağımızda, solumuzda, her yerdeler!
Bu arada telafi nerede mi kaldı?
Er-geç gelirdi amma! Kim bilir hangi lafa takıldı?