Temeli takva üzerine inşâ edilen şehir: SEYDİŞEHİR

Mustafa Balkan (Tarih Yazıları)
  • Horasan Dervişi Seyyid Harun Velî Hazretleri tarafından 1300’lü yılların başında temeli takva üzerine inşâ edilen Seydişehir, tarihî ve tabiat güzelliklerinin yanı sıra Kuğulu Parkıyla ve Tınaztepe Mağaralarıyla yerli ve yabancı turistlere göz kırpıyor.

 

 

Konya’ya 92 km. mesafede olan ve tarihî özelliği itibariyle Seydişehir, kuruluşu 1300’lü yılların başına dayanması dolayısıyla önemli şehirlerimizdendir.

Seydişehir, Horasan’dan gelerek buraları yurt edinen bir derviş olan Seyyid Harun Velî tarafından 14.asır başında kurulan bir Orta Anadolu şehridir.

Seydişehir üzerine Mehmet Önder’e ait 1986’da kaleme alınan folklorik çalışma dışında Dr. Ayşe Değerli’nin “Seydişehir (Fiziki ve Sosyo Ekonomik Yapısı – 1305-1920)” adlı bir hayli hacimli çalışması, Seydişehir tarihine bakış açısından önemlidir. Seydişehir Kadı Sicilleri’nde yer alan bilgilerden yola çıkılarak doktora tezi çalışmasının bir ürünü olarak ortaya çıkan Ayşe hanımın kitabı, kendi soyadı gibi değerli. Şehrin Osmanlı idaresine geçtiği 1467’den TBMM’nin 1920’de açılışına kadar olan zaman diliminde Seydişehir’in fizikî, idarî, sosyal, demografik ve ekonomik yapısını inceleyen eserde, şehrin kuruluş tarihi olan 1305’ten 1467’e kadar olan Beylikler Dönemi’ne de kısaca değinildiğini de burada ifade etmeliyiz.

 

***

Ruslar tarafından yapılan Alüminyum Tesisleri ve bu tesislerdeki ideolojik kamplaşma üzerine zaman zaman muhabir ve gazeteci olarak ziyaret ettiğim Seydişehir’e, geçtiğimiz aylarda tekrar gelmek nasip oldu. Seydişehir Kırım Türkleri Derneği Başkanı Mustafa Sarıkamış’ı, Umre ibadeti dolayısıyla mukaddes beldeler olan Mekke-i Mükerreme ve Medine-i Münevvere’den yeni gelmesi dolayısıyla “hayırlı ve mübarek olsun” ziyareti için Seydişehir’e kaç sene aradan sonra tekrar gittim.

Seyid Harun Veli Camii ve Türbesini ziyaret ettikten sonra yeni gördüğüm Kuğula Park’a hayran oldum. Seydişehir, tarihi ve doğal güzellikleriyle birlikte alüminyum madeni ve toprak yapısı itibariyle dikkat çeken bir şehir. Seydişehir’in bir diğer özelliği de, soyadı kanunuyla birlikte Seydişehir Nüfus İdaresinin yakılarak buradaki kütüklerin yok edilmesi hadisesi de büyük önem arzetmektedir.

“Seydişehir” adı, bu şehri kuran Seyid Harun’dan gelmektedir. Makalât-ı Seyyid Hârûn Velî’de şehrin nasıl inşâ edildiği anlatılmaktadır. Osmanlı arşiv belgelerinde şehrin adı “Seyyid-şehir”, “Seydü-şehir” olarak yer almakta. Seydişehir’in kurulduğu yerin Antik Dönem’deki adı ise bilinmemektedir. Tarihi kaynaklar, M.Ö. I. yüzyılda Homanedesler’in Seydişehir’in Tınaztepe mağaralarında yaşadıklarını ifade etmektedirler. Ayrıca Seydişehir ilçe sınırları içinde Amblada/Asar Tepe, Vasada/Bostandere, Arvana/Çatmakaya, Elita ve Dalisandus gibi antik şehirlerin varlığı belirlenmiş olduğu da kayıtlarda geçmekte.

Seydişehir'de hiçbir yerleşim birimi yok iken, Seyid Harun Velî, önce kurmayı tasarladığı şehrin Kal'a (Kale Duvarı) kapılarının inşasına başlamak üzere, iskân bölgesinin etrafını yüksek duvarlarla çevirmiş ve bilahare Seyit Harun Camii'nin inşasına başlayarak 1310 yılında camii ibadete açılmıştır. Bu arada Seydişehir isminin “Eşrefoğlu Mehmet Bey” tarafından verildiğine belirtmeliyiz.

Tarihçi Ayşe Değerli, “Türkiye Selçukluları devrinde Seydişehir henüz kurulmuş değildir. Bunun için hiçbir Selçuklu kaynağında adı geçmemektedir. Kent Eşrefoğulları zamanında kurulmuştur” diyor.

Seydişehir, Türkiye Selçukluları döneminde uçup gitmediğine göre bu tarihi şehrin tarihini araştırırken bilinmeyen Selçuklu kaynaklarına da inilmesi ve Türkiye Selçuklu Devleti’nin bilinmeyen diğer bazı kaynaklarda, gizli kalmış tarihin ortaya çıkartılması da bu alanda çalışan tarihçilere düştüğünü de ifade etmeliyiz.

 

YARIN: Seyyid Harun Velî Hazretleri.


İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.