Temmuz’un eşiğinde, enflasyonun beşiğinde bekleyen bir ruh haline sahibiz. Yarın kapı açılacak, o eşikten içeri cümbür cemaat dalıp yürüyeceğiz!
Kimi hasretten, kimi bunaldığından, kimi açıl artık kapı yeminle öldük biz, mahvolduk biz demekten yorulmuş bir halde, merakla, karışık atacak kendini…
Eşiğe vardık, kapıya dayandık ve bir Temmuz sabahına uyandık diyecek bazılarımız…
Temmuz yılın tartışmasız en sıcak ayı…
Ancak, insanımızı serinleten, hafifleten, az biraz coşturan, ümitlendiren bir ay…
Önemli olan yüreklerin serinlemesi diyor bir dostumuz, inşallah yangınlar biter, kuraklıklar sona erer, bir bakmışsın Nisan yağmuru misali moral yağmurlarında, kendimize gelme yağmurlarında ıslanırız sırılsıklam!
Millet olarak eşik nedir iyi biliriz, hayatımız boyunca beklemediğimiz eşik kalmadı diyenlerin kulakları çınlasın!
Eşik ne midir? Eşik bir yerde başlangıçtır. Kırılma noktası gibi, yol ayrımı gibi, bundan sonra bakalım ne olacak der gibi. Eşik başlangıç noktası olarak da kabul görür. Yeni bir işe başlamak gibi, yeni bir sayfa açmak gibi, yuva kurmak gibi. Yeni bir şehre ayak basmak gibi…Eşik kapı girişidir. Her kapının eşiği vardır. Ve her eşiğinde ayrı bir özelliği…
İşin içine mecaz girdi mi, ima ile anlatım girdi mi, eşik alır başını gider.
*****
Bizler eşik kavramının en samimi olanını, en içten olanını, insan kalbine dokunuşlar yapanını Yunus Emre’de gördük.
Çünkü, eşiğe baş koyma meselesinin kahramanı Yunus Emre’dir. Ona yakıştığı kadar da herhalde kimseye yakışmamıştır.
Büyüklerimiz, keşke o feraset bizde var olsaydı diye Taptuk Emre’nin eşiğine başını koyan Yunusu anlatırlardı.
Hani Garip Yunus, gözleri görmeyen Şeyhi Taptuk Emre’nin kapısının eşiğine başını koymuştu ya…
Ne demişti hanımına Taptuk Emre?
O eşiğe başını koyan kim?
Hanımı Yunus demişti.
Gönül gözüyle, eşiktekinin Yunus olduğunu bilen Taptuk Emre’nin cevabı ise bambaşkaydı…
Bizim Yunus mu?
Bizim Yunus ne demekti bilir misiniz? Eşik İmtihanını yani manevi imtihanı geçmekti!
*****
Ülkemiz insanı da, koydu başını Temmuz eşiğine, madden ve manen perişan olduğu bu süreç sonrasında;
Huzur bekliyor. İstikrar bekliyor. Güvendiği dağlara yağan karların durmasını bekliyor. Borç batağının altından kurtulmayı ümit ediyor.
Eşikte olmayan, eşiğin gerisinde durmayan yok!
Bu eşik, Pandemi sonrası eşiği…
Çok daha kapsamlı, çok daha hareket alanı geniş bir eşik…
Tıpkı, Pandemi öncesine dönüş gibi…
Ancak dönüş var, dönüş var demişler…
Bu dönüş başka bir dönüş…
Bu eşik farklı bir eşik!
Bu eşiğin sonrasında tereddüt var. Endişe var. Ne olacak kaygısı var. Yeni bir sayfanın ne getireceği, ne götüreceği hesapları var…
*****
Eşikten içeriye adımınızı atmak kolay bir mesele değil…
Biz bu eşikte çok uzun bir süre bekledik!
Batacağımız kadar battık, dip nedir gördük, öyle bir dibe vurduk ki, duyan olmadı!
Bundan daha kötü ne olabilir ki diyenler, diyecek olanlar var ya…
İşte onlar, eşiği rüzgar gibi geçecekler! Endişe edenler ise, sağlam adımlar atmanın hesaplarını yapacaklar!
Pandemi sonrası için ne diyorlardı, hiçbir şey eskisi gibi olmayacak! Bu cümle hemen bir çoğumuzun sıklıkla kullandığı bir cümle olsa da, hakikatin ta kendisi…
Pandemi öncesinde bıraktığımız bir halde değil hayat!
Rakamlara gülüp geçen bir Enflasyon, tahmin ötesi olan bir ekonomi, keyfince katlanmış fiyatlar,
alıp başını gitmiş ve uçmuş olan döviz ve altın, eşik sonrası günlerin ilk karşılayıcıları!
Fırsatçıların meydanlarda, cadde ve sokaklarda cirit atması da, işin cabası…
*****
Bugün 30 Haziran 2021 Çarşamba, sektörlerimizin neredeyse tamamı eşikte…
Bu eşiğin önünde o kadar çok beklediler ki…
Birçok sektör mensubu o eşiği göremedi…O eşiğe erişemedi…O eşiğe erişmek nasip olmadı…
Bu eşik haddizatında nasıl bir eşik olmalıydı bilir misiniz?
Şefkat eşiği…Halden anlama eşiği…Hoş görü eşiği! Yanınızdayız mesajının verildiği, tut elimi diye uzatılan ellerin olduğu bir eşik. Bu eşik benim eşiğim, bizim eşiğimiz diyemedi insanlar.
Benim işçim, benim köylüm, benim çiftçim, benim esnafım, benim memurum, benim vatandaşım diye bir seda gelmedi o eşiğin gerisinde olan kapıdan…
Bizim anlamına gelen bir sıcaklıkta hissedilmedi. Keşke ile başlayan cümleler havalarda uçuştu
Temmuz eşiğine doğru ilerlerken bunun burukluğunu yaşıyor insanlar. Bu eşiğe ulaşmak insanımıza neredeyse birkaç asır gibi geldi…Kapıya varan çok olmuştu…Hani kapı duvar derler ya…Kapı kapalıydı, bir kapandı, pir kapandı…Arada bir aralandı…İnsanlar koştu geldi, sıralandı…
Eşiğe kısmen varan oldu, eşiğe gelenler ileriye geçmediler. Eşiğe değenler oldu, değemeyenler oldu,
Pandemi eşiğe kadar yaklaştığımız o kapıyla aramıza kalın aşılmaz duvarlar ördü…
Duvara çarpan ya öldü, ya da yoğun bakımda ölümle pençeleşti.
Bu dönemde eşiklerle olan irtibatımızı kaybettik…Kendimizi de…
*****
Haziran, Temmuza doğru dönerken, eşikte olanları aldı bir düşünce…
Yasaklar büyük oranda kalktı.
Temmuz eşiği, yeşil ışığı oldukça bol olan bir eşik.
Kırmızı lambaları neredeyse hiç yok denecek kadar az…
Dur yerine, geç ağırlıklı…
Bayram gibi, düğün gibi, şenlik gibi…
Neredeyse eşiği geçmeyene ceza kesilecek gibi bir vaziyet…
Bundan böyle nereye bakarsanız bakın her yer tıklım-tıklım dolu olacak!
Her yer lebalep manzaralara konu olacak…
İğne atsanız yere düşmeyecek gibi bir şey…
Beklenti bu yönde…
İnsanlarda ister istemez bir tedirginlik olacak diyenlerde var.
Hani sütten ağzı yananın yoğurdu üfleyerek yemesi gibi derler ya…
Ona benzer bir ürkeklik yaşanacak ya da yanılanlardan olacağız.
Dileriz, kahveler ful dolsun, boş masa kalmasın. Eski neşesine eski ahengine kavuşsun!
Dileriz, Lokantalar, etli ekmekçiler, kafeler dolup-dolup taşsın.
Çünkü, eşikte beklerken, insanımız çok düşündü, çok hesap-kitap yaptı…Beklentisi onun için oldukça yüksek! Temmuz eşiği yüzlerin gülmesine vesile olsun inşallah!