İhracat meselesinin Türkiye için ne anlam ifade ettiğini hepimiz biliyoruz. İhracata dair bizi ne gibi tehditlerin beklediğini 1,5 yıl önce belirtmiştim. Aradan geçen sürede tehditler azalmadığı gibi üzerine hiç kimsenin öngörmediği olaylar ilave oldu. Rusya ile sınır komşusu olmamız yetmezmiş gibi bir de uçak krizi yaşadık. Düşük seyreden petrol ve emtia fiyatları, jeopolitik meseleler üst üste yaşanan seçimler, azalan turizm gelirleri v.b. birçok hadise ile bu günlere geldik.
Her ay sonu açıklanan ihracat rakamlarına baktığımızda otomotiv sektörünün sırtına yüklenmiş bir tablo ortaya çıkmaya devam ediyor. Diğer sektörlerin neredeyse tamamına yakınında geçen senenin altında seyreden ihracat rakamları söz konusu. En son açıklanan ağustos verisine göre 11,1 milyar $ ihracat gerçekleşmiş. İlk 8 ay ihracat toplamı 2015’in % 3,5 altında. Yıl sonu 150 milyar $’ı yakalamamız neredeyse imkansız. Oysa 2014’te 157 milyar $ ihracat yapan bu ülkenin insanları bu ülkenin sanayicileriydi.
2004-2014 arasındaki 10 yılda adeta destan yazan ihracatı 63 milyar $’dan 157 milyar $ çıkarmayı başarmış, hem ürün çeşitliliğini hem de pazar çeşitliliğini artırma başarısını yakalamış, gerek Türkiye’nin gerekse dünya ortalamasının üzerinde büyümüş sanayicimize ne oldu? Teşhis noktasında ne yaptık? Sorunların çözümü noktasında neleri gündeme getirdik?
Sizlere görev yaptığım ve iyi bildiğime inandığım bir sektörün ihracat da neler yaşadığını anlatayım. 2004 yılından 2010 yılına kadar Türkiye de faaliyet gösteren PVC kapı ve pencere sektörüne dair neredeyse bütün firmaların en büyük pazarı Rusya idi. Sırasıyla Kazakistan, Türkmenistan, Ukrayna, Gürcistan, Azerbaycan gibi pazarları da ilave ettiğinizde sektör üretiminin neredeyse yarısını bu pazarlara satıyordu. Daha ucuza satma hırsı denetimsiz kalitesiz ürünlerin bu pazarlara girmesine sebep olurken Türk ürünlerine karşı bir önyargı oluştu.2010 sonrası bu pazarlarda yerli üreticiler devreye girmeye başladı.
Yerli üreticilerin devreye girmesi ile bu pazarlarda dağıtım ağı güçlü olan marka bilinirliği yüksek Türk firmaları ayakta kaldı diğerleri ise çıkmak zorunda kaldılar. Düşük petrol fiyatları sonrası Rus Ekonomisi art arda krizler yaşamaya başlayınca Rus Ekonomi yönetimi akıllıca bir hamle ile Serbest Bölge Anlaşmalarını devreye sokarak Belarus’tan Kazakistan’a kadar gümrüksüz mal dolaşımını yürürlüğe koydu. Üstüne kendi üreticisini desteklemek adına hammadde ye ton başına teşvik vermeye başladı. Rublenin dolar karşısında yaşadığı değer kaybını da buna ilave edince bizim müşterimizin maliyeti kg başına neredeyse 4 misli arttı. Üstelik bu müşteriler bize $ ile borçlanırken içeriden alacaklarını ruble ya da diğer yerel para birimleri ile alıyorlardı. Navlun artı gümrük vergilerini de dikkate alırsanız zaten bu pazarları kaybetmiştik. Biz bunları 1,5 yıl önce söylesek de hiçbir tedbir alınmadığı gibi hammadde alımında ödediğimiz ek vergileri dahi kaldırtamadık. Dibimizde kaybettiğimiz bu pazarın yerine Güney Amerika’da Sahra altı Afrika’da yeni pazarlar bulduk kayıpları telafi etmeye çalıştık. Ancak o pazarlarda da yer edinmek için daha az satış fiyatlarına razı olmak zorunda kaldık.
Gerçek şu biz basit ve ucuz ürünleri ürettiğimiz sürece sanayileşen her ülke bunu üretmeye başlayacak ve sübvansiyonlu fiyatlarla bizi o pazardan atacaktır. Hâlâ önemli ölçüde ithale bağımlı ara mal üretiyoruz ve bu bizim rekabet şansımızı azaltıyor. Markalaşmış talebi canlı ürünler satmadığımız için dünya ticaretinde ki en küçük dalgalanmalardan etkileniyoruz. Miktarsal olarak daha çok satıp rakamsal olarak daha az alarak yaşamaya çalışıyoruz.
Oysa Gümrük kapıları ne alem de niçin ikide bir km.lerce tır kuyrukları oluşur hiç inceleyen oldumu?Yurtiçinde dünyanın en pahalı navlunun ödeyen sanayici için ne gibi tedbirler alındı?Tim başta olmak üzere bütün STK lar dış ticaret konferansları düzenleyip sloganlar geliştirirken hiç fabrikalarda makineler ne diyor dinledi mi?Bu gün başımıza bela olan Fetö örgütü bir çok ülkede yıllardır yürüttüğü lobi faaliyetleriyle Türkiye aleyhine kampanyalar yürütürken Bizler nasıl karşı atağa geçeceğiz?ABD ile AB serbest ticaret anlaşmasını konuşurken bizim bir B planımız varmı?
Eminim bu sorulara ilave edilecek bir çok sorunuz var ancak biz sanayicilerin enseyi karartma lüksümüz yok.2023 de 500 Milyar $ gibi bir hedef varken bir an önce çözümler üretmek zorundayız.Büyük Türkiye nin yolu daha çok üretmekten daha çok dış Pazara satış yapmaktan geçmektedir.