Öğretmenler, “sözlerimiz öğrencilerimize hiç tesir etmiyor” diye şikâyet ediyorlarmış.
Herkes, sözlerinin bir başkasına tesir etmemesinden şikâyetçi. Öğretmen öğrenciden, aile öğretmenden, öğrenci ise her ikisinden.
Herkes şikâyetçi ama nedenini araştıran yok. Peki hiç özeleştiri yapmayı düşündünüz mü?
Oysa kendinize baksanız ve özeleştiri de bulunsanız göreceksiniz, söylediğiniz sözlerle nasıl çeliştiğinizi, anlattıklarınızın gerçekliğine inanıp inanmadığınızı ve uygulayıp uygulamadığınızı görmeniz yeterli olacak.
İster öğretmen olun, isterseniz ebeveyn, ne olursanız olun çocuklarınıza samimi olun, samimiyetle yaklaşın onlara. Samimiyetsiz, yapmacık ve tutarsız davranışlarınızı onlar çok çabuk sezinlerler. Amacınız eğitim değil de zaman geçirmekse, amacınız yedirip içirerek büyümesini sağlamaksa, bunu başarırsınız ama onlara herhangi bir etkiniz olmayacak, sözleriniz tesir etmeyecektir.
Okulda öğretmenin samimi olmaması ve kendini geliştirmediği için sözü anlaşılmaz, iletişim bozukluğu yaşadığı için de etkili olmaz. Evde aile çocuğun her istediğini yapar ama kendilerinin yetersiz ve gelişimi olmadığı için de çağın gerisinde olmasından dolayı çocuktan bile geri de olduğunun farkında olmadığı için bir şey veremez, etkili olamaz.
İlim, arayan insan için bir aşktır, fedakârlıktır ister özveri ister ve cana yakınlık ister. Bunlar da sizde olması gerekenlerdir. Eğer siz bu aşkı, kendinizi geliştirerek ateşleyemezseniz, onlara bu aşkı nasıl anlatır, nasıl etki edebilirsiniz? Verdikleriniz ve söyledikleriniz de saman alevi gibi gelir geçer, etki bırakmaz.
Kendinizi geliştirin, içinizdeki ilim aşkını canlı tutun, sonra sözleriniz nasıl etkili olacak o zaman görün.
Maalesef öğretmenin de öğrencinin de velilerin de elinde telefon. Sabah toplu taşıma araçlarına biniyorsun, herkesin elinde cep telefonu ve “geceden ne kaçırdım” diye sosyal medyada fink atıyorlar. Sanki kaçırdığı çok şey var, sanki geceden kalan açığı kapatma derdinde. Kimsenin elinde edebi ve sanatsal yönü ağırlıklı kitap yok. Test kitaplarının edebi eserlerden fazla satıldığı, akılların kullanılmayıp akıllı telefonlara emanet edildiği ülkem, iki cümleyi bir araya getiremeyen, kendi halinden habersiz ve başkalarının haliyle hemhal olamayan hesap makineleriyle doldu. Şimdi bu eser kimin diye sorsam, kim ne cevap verir merak ediyorum. Sakın sistemin bozukluğundan falan dem vurmayın. Sistemi veliler ve aileler oluşturur. İnanın bunda en az sorumlu olan çocuklardır. Bence sorumlu olan, çocukları bunlardan koruyamayan eğitmenler ve ailelerdir.
Bir farklı bakış açısıyla, onların gelişimini sağlamak için ilk önce çarpım tablosu, fizik, kimya, coğrafya ve tarihin, onların önceliği olmadığını bilin.
Çocukları hayal kurmaktan da yoksun bırakmayın. Bırakın hayal kursunlar. Çocuğa sadece eğitim verirseniz yetersiz kalır. Bakmak, onların ihtiyacını gidermek önemli değil, yeter ki hayal kurmayı öğrensinler. Eğer bir çocuğun hayal gücünü elinden alırsanız, bütün geleceğini yok edersiniz. Geleceği olmayınca da ne eğitim verebilirsiniz ne de başarılı olmasını sağlarsınız.
Önceliklerinizden biri de onlara düşünmeleri gerektiğini öğretin. Düşünmeye başlayan çocuk, aklını da kullanacak, size gönülden bağlanacak, sizi dinleyecek ve sizin sözünüz de onlara etkili olacaktır. Sonra vereceklerinizi öğrenme isteği zaten onlarda olacaktır.
Ben cahilim, öğretmen değilim ama siz de Sokrates kadar bilgili değilsiniz değil mi? Mesele eğitim ve öğretimse, Sokrates’in şu öğüdüne de kulak verin.
“Öğrencilerinize bir şey öğretmeyin, düşünmelerini sağlayın. Çünkü onlar düşünmeye başlarsa zaten kendi çabalarıyla öğrenirler. Ve çaba sonucu öğrenilen bilgi, en kalıcı bilgi olur. Asla silinmez.”
Haa, bir de çocuklara dünyanın nasıl döndüğünü öğretiyorsunuz ya birazcıkta içinde dönen dolapları anlatın da hazırlıklı olsunlar!