29 Ekim 2022 tarihini not düşmek lazım…
Türkiye’nin otomobil endüstrisinde 60 yıllık bir rüyadan uyandığı tarih olarak kayıtlara geçti bu zaman dilimi…
2017 yılından bu yana üzerinde çalışılan, yerli ve milli teknolojileri barındıran TOGG nihayet seri üretime geçti. İlk otomobilin banttan inişi tüm Türkiye’de büyük bir heyecan uyandırırken, otomobil dünyasında da bu an, pür dikkat takip edildi.
Kafalar, zihinler, gözler TOGG’a odaklansa da kimilerimizin içinde hep bir şüphe, hep bir endişe vardı. Acaba akıbeti içine yeterli benzin koyulmadığı için çalıştıktan kısa bir süre sonra stop eden Devrim arabaları gibi olur mu diye…
Zihinlere öylesine kazınmıştı ki bu durum, o anı yaşamayan, görmeyen, o günlerde hayata gözlerini henüz açmamış olan benim gibiler bile geçmişte yaşanan bu durum ve bunun getirdiği ağır darbeyi biliyor, sanki yaşamış gibi içselleştiriyor ve bir daha aynı manzarayla karşılaşmak istemiyordu.
Şükür korkulan olmadı. Tamamen elektrikli olan TOGG, tüm ihtişamıyla dünyaya gözlerini açtı ve merhaba dedi.
Büyük heyecan ve gurur duyulan bir manzaraydı bu…
Dile kolay, Türkiye 60 yıllık bir rüyadan uyanıyordu. Öyle bir uyanış ki, otomobil sektöründe yılların vermiş olduğu tecrübeyle bugünden yarınlara yönelik planlama yapan markaların yer aldığı devler ligine üst perdeden giriş yapılıyor, onlara rakip olunuyordu.
Birçoğumuz heyecanımızın da dürtülerimizi harekete geçirmesi ile birlikte kullandığımız araçları şimdiden ‘TOGG alacağım için satılıktır” temalarıyla dijital kanallardan satışa sundu.
Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi (CİMER)’e tebrikler ve başvurular yağmur gibi yağdı. TOGG’dan toplumun her kesiminin beklentileri vardı.
Mesela engelliler…
Mevcutta uygulanan indirimlerin TOGG için de uygulanması talebinde bulundu.
Kimileri TOGG için renk önerisi yaptı.
Bazıları TOGG’un daha iyi tanıtılabilmesi için tavsiyelerde bulunup, özellikle uluslararası spor müsabakalarının öncesinde sergilenmesi gerektiğini, takımların da forma sponsorunun TOGG olması gerektiğini söyledi.
Eleştirenler de yok değildi!
Ne diyorlardı?
Falan parçası filan yerden, filan parçası falancadan…
Bilerek mi söylüyorlar, bilmeden mi, bilmem…
Ama bugün otomobil endüstrisi öyle bir yere gitti ki, hiçbir markanın hiçbir modeli sadece üretildiği ülke menşeli değil!
Bugün dünya otomobil piyasasına baktığımız zaman pek çok markanın birbiriyle alakasız başka markalarla üretim için birlikte hareket ettiğini görüyoruz.
Marka belirtmenin doğru olmadığı için harflerle sınıflandırıp anlatmaya çalışayım.
X bir markanın üretim bandını, şasesini Y markası kullanabiliyor.
Y markasının ürettiği motor Z markasının ürettiği araçlarda kullanılabiliyor. Üstelik bunların hiçbiri aynı şirketin alt markaları değil. Fransız bir otomobil devi, Alman bir otomobil devine motor üretirken, İtalyan bir otomobil devi Alman bir otomobil devinin üretim bandını kullanabiliyor.
Ya da Japon bir otomobil devi, motor üretiminden vazgeçip, Fransız yapımı bir motoru kullanabiliyor.
Ve nihayetinde tüm bu markalar kendi markalarıyla dünyaya araçlarını sunabiliyor.
Bu durum aslında globalleşen ve adeta küresel bir köy haline gelen dünyada, otomobil endüstrisinin artan maliyetlerle baş edebilmek için branşlaştığını ve belli alanlarda üretimini daha cazip halde sunarken, başkaca alanlarda kendisinin rakibi olan markayı bir anda refiki olarak görebildiğini gösteriyor.
Böylesi bir dünya düzeninin olduğu zaman diliminde TOGG’a baktığımızda, tüm parçalarının Türkiye’de üretiliyor olması, devasa bir üretim kampüsüne sahip olması, sağladığı ve sağlayacağı istihdam, ülke ekonomisine kısa, orta ve uzun vadede sunacağı katkı, marka değeri ve şimdiden dünya genelinde oluşturduğu Türklerin arabası algısı yerlilik ve millilik açısından yetmez mi?
Çok şükür ki, bunu başarabilmek nasip oldu ülkemize. TOGG, şükür ki kendisini şimdiden dünyaya kabul ettirebilen bir marka olarak doğdu. Son bir tarih ve son bir dönemeç kaldı. 2023 yılının Mart ayı… Bu tarih itibariyle inşallah yollarda TOGG’umuzu göreceğiz ve belki de kimilerimiz TOGG sahibi olacağız.
Allah isteyen herkese nasip etsin. Amin.