Siz doktorunuzu, mimarınızı, mühendisinizi, hukukçunuzu tombala çeker gibi belirlerseniz bundan daha iyisini beklemeyin. “Bilim adamı yetişmiyor” diye hayıflanmaya da hakkınız yok zaten.
Geçenlerde mimarlık büroma iki tane genç kızımız geldi. Tabelayı okumuş olmalılar ki “Mimarsınız değil mi” diyerek girdiler söze. Mimarlıkla ilgili öğrenmek istedikleri varmış. Buyur ettik, konuştuk uzun uzadıya.
Kızlarımız Mimarlık bölümünde okuyorlarmış. “Mimar ne iş yapar” diye sordular. Mimarlık bölümünde okuyan kızlarımız mimarın ne iş yaptığını bilmiyordu. Hayret! Ama çok görmemek gerek. Çünkü onlar da tombala çeker gibi torbadan ne çıktıysa, çıkana razı olmuşlardı. Bu şartlar altında, büyük, dünya çapında mimarlarımız gerektiği kadar yoksa suç kimin? Suç, onları tombalalı eğitim sistemine mahkûm edenlerindir. Alt yapıyı gerektiği gibi tahkim etmeden, sırf aldığı puanla orantılı bölümlere yerleştirirseniz, olacağı budur.
Bilim “Fanatizmi” kaldırmaz. Gerçekçi olmak ilk şart olmalı. Gençlerimizi geleceğe hazırlarken eğitim sistemini hallaç pamuğu gibi atarsanız ilimde de bilimde de hep yaya kalırsınız. Bilimsel gerçeklerle bağdaşmayan eğitim sistemi sadece egoları tavan yaptırır. Sonrası? Sonrasında Mimarlık Bölümünde okuyan öğrenci, bir mimara “Mimar ne iş yapar” diye sorar. Bizde böyle de diğer mesleklerde farklı mı?
27 yıl devlette çalıştım. Personel işlerine mimarlığı öğretemedim. Tüm yazışmalarda benim mesleğime “Mimar Mühendis” yazdılar, ben de her seferinde bunu düzeltmeye çalıştım. Ne yazık ki, başaramadım.
İnançlı insanların çokluğundan elbette mutluluk duyarım. Ama hiç birimiz doktorumuzu, avukatımızı, mimarımızı seçerken ne kadar inançlı, imanlı sorgulaması yapmıyoruz. Beş vakit namaz kılar mı, demiyoruz. Mesleğinde ne kadar iyi? Hepimizin de aradığı bu değil mi? Durum böyle olunca neden, tüm mesleklerin alt yapılarını meslek liselerinden seçmiyoruz? Öğrencilerin yeteneklerini tespit etmeden, yatkınlığının ne olduğunu bilmeden fizik kimya, matematikle geleceği belirleme gafletinden neden kurtulamıyoruz?
Yeri gelmişken KPSS’den de bir iki laf edelim.
Seviye belirlemeyi anlıyorum. Ama tüm mesleki seçmeleri standart sorularla belirlemenin manasını anlamıyorum. Mimara da, ilahiyatçıya da, doktora da aynı soruları sorarak, onların mesleki kariyerini nasıl belirliyorsunuz Allah aşkına? Doktorun ne kadar doktor, mimarın ne kadar mimar, ilahiyatçının da ne kadar ilahiyatçı olduğunu ancak meslekleri ile ilgili imtihan ederseniz anlayabilirsiniz. Adam fizik, kimya, matematikten “On numara” olabilir. Genel kültürü ve Atatürk bilgisine de diyecek yoktur. Bunlarla mimar seçilir mi? Bunlarla ilahiyatçı belirlenir mi? Asıl olan aynı meslek mensuplarını kendi aralarında yarıştırmak değil midir?
Havalar nasıl olursa olsun, senin havan yerinde olsun. Böyle gelmiş, böyle gider. Kafana takmayacaksın (!) desem de takılmayacak gibi mi?