Üj-Bej (üç, beş) ifadesi Trakyalılar için kullanılır ve Trakyalılar da bu ifadeyi kabullenirler. Bunu ifade etmemin nedeni geçen hafta yine yollarda olmam bu sefer Trakya’ya (Tekirdağ ve Kırklareli) yolumun düşmesi. Tekirdağ’a 2 senedir gitmiyordum, Kırklareli’ne ise hiç gitmemiştim. Yolumuz önce Tekirdağ’a düştü.
Programlı çalışmalarımızı yaptıktan sonra nefis Tekirdağ yemeklerini, köftesini ve süt ürünlerini, peynirini, peynir tatlısını tattık. Akşam biraz vakit kaldığı için Tekirdağ’ı deniz sahilden gezme fırsatını buldum.
Neredeyse 25 yıldır bildiğim ve ülkemizin konum itibariyle en iyi yerinden birinde bulunan Tekirdağ, bunca avantajına rağmen maalesef beklenen gelişmeyi gösterememiş bir ilimiz. İzmir gibi siyasi ve ideolojik saplantılarını hizmet eksikliği ile alan ve demokrasi havariliği ile avutulan bir ilimiz; Tekirdağ.
Bu ilin 10 km’ye yakın sahil kuşağı boyunca bozuk yollar, düzensiz kaldırımlar, zevk ve estetikten mahrum binalar; doğru dürüst kalacak oteli bile olmayan, gezinti ve dinlenme yerinden ziyade araba parkına dönüştürülmüş bir şerit durumunda. Tek kelimeyle yazık ve defalarca yazık, denebilir.
***
Yatsı namazını Kanuni’nin meşhur damadının yaptırdığı Rüstem Paşa Camii’nde kıldık. Yatmak üzere otelimize geçerken bir lokanta önünde neşeli tavırlarıyla kendini belli eden 2 genç adam dikkatimi çekti.
“Merhaba gençler, ne bu neşe böyle”
“Ne yapalım, neşeden kim ölmüş ki”.
Israrlı davet üzerine yanlarına ilişiyoruz. Bu iki yakışıklı delikanlı ile sıcak bir sohbet başlıyor. İsimleri Furkan ve Seçkin, birbirine çok düşkün bu iki arkadaş birbirini görmeden edemiyor. 27-28 yaşlarında profesyonel futbolcular. Furkan kaleci, Seçkin orta sahada oynuyor.
Yarım saatlik görüşmeden haklarında yazacak o kadar çok şey var ki, nereden başlayacağımı bilemiyorum. İkisi de gülme ve güldürme makinesi; sıcak, candan, muhabbetli, edepli, hele de esprili ki, inanılmaz. Dostluk ve arkadaşlıkları neşeleri, sevinçleri ve şakaları da o kadar uyumlu ki, keşke Konya’da olsalar da beraber radyo veya TV programları yapsam, diyebilecek kadar.
Yazının ana konusu bu iki delikanlıdan Trakya insanının hayata bakışını ve yaşam tarzını öğreniyorum. Hayatlarından kesitler anlatırken samimilikleri, saflıkları ve temizlikleri yüzlerinden okunuyor. Bu iki insanın dillere destan dostluğu o kadar biliniyor ki, beraber TV ve radyo programları yapılması bile teklif edilmiş ama eşlerinden izin alamamışlar.
Öte yandan Trakya insanının aile hayatı, gelenekleri, yemekleri, içkiye olan düşkünlükleri, ibadetleri, eğlenceleri üzerinde bolca görüştük ve çok esprili ve eğlenceli, adeta kendileriyle alay edilerek aktarılıyor.
Bir ara gözüme yandaki ahşap levhalara elle çizilmiş resim ve yazılar ilişti. Bu maharetli çizim ve yazılar Furkan’a aitmiş. Ne yazıyor logolarda;
“GÜLMEYİ BİLMEYEN DÜKKÂN AÇMASIN”
“EN BÜYÜK AŞK’LAR KÖFTE EKMEKLE BAŞLAR”
“AŞK, BİRLİKTE KÖFTE YİYEREK ŞİŞMANLAMAKTIR”
Sevgili Furkan ve Seçkin gibi dostlara ve onlarınki gibi dostluklar için RAMAZANINIZ MÜBAREK OLSUN.
Allah’a emanet, hayra muhatap olunuz, efendim.