Türk iktisat zihniyeti alanında yaptığı derinlikli analizlerden de bildiğimiz Prof. Dr. Sabri F. Ülgener merhum, Türk aydınlarının genel hastalığının yüzeysellik olduğunu vurgular.
Bir anlamda bu durum “bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmak”la da alakalıdır.
Sahip olduğu siyasi fikirleri, bilgi ve kültürle değil de cerbeze ve cedelle savunmak Türk aydınlarının en önemli hastalıklarındandır.
Ancak hastalığı teşhis etmek hastalık sebebini keşfetmek anlamına gelmiyor elbette.
Dün ulusal bir gazetede röportajı yayınlanan tiyatro sanatçısı Haluk Bilginer’in Konya ile ilgili söylediklerini okurken Türk aydınlarının en temelli hastalığının asıl sebebini de keşfeder gibi oldum.
Önce Bilginer neler söylemiş, onları okuyalım:
“Anadolu'da neredeyse hiçbir yerde içkili lokanta yok. Nerede buluyorsunuz alkolü biliyor musunuz? Evlerde. Yıllardır Türkiye'de en çok içki nerede satılır biliyor musunuz? Konya'da ve Yozgat'ta. İstatistiklere bakın.”
İçkinin Konya’da çok satılıp satılmadığı ya da içkili lokantalara izin verilip verilmediği meseleleri ayrı ayrı, tek başlarına elbette tartışılabilir; istatistikler yoluyla bu konular yalanlanabilir yada teyit edilebilir.
Bu işin başka bir kısmı.
Bu kısma elbette döneceğiz.
Ama öncelikle üzerinde durmamız gerekli bir husus var, o da Bilginer’in cümlelerindeki mantık hatası.
Ne diyor Bilginer?
Bir. Konya’da içki satışı yasak.
İki. En çok içki Konya’da tüketiliyor.
Üç. Alkol evlerde.
İmdi bu akıl yürütmeye göre Konyalılar içki üretimi konusunda epey uzmanlaşmış bir ahali.
İlk iki önermenin çelişikliğini fark etmiş etmesine Bilginer, ama verdiği 3. Bilgi ile yaptığı ad hoc yama da pek dikiş tutmamış.
Bu ad hoc (geçici) yamaya göre Konyalılar evlerinde imbik evleri kurmuşlar, durmadan içki üretiyorlar.
Çünkü ilk iki önerme arasındaki çelişki başka türlü izale edilebilecek durumda değil.
O iki önermenin önerdiğini başka türlü haklı çıkaracak bir mantık bu dünyada yok.
Peki, içki evlerde üretiliyorsa içki satışlarını istatistiklerden izlemek nasıl mümkün olabilir?
Ve istatistiklere yansıyacak kadar evlerde yapılan bir üretim varsa bu üretim kayıt altındadır herhalde, başka türlü istatistiğe yansımaz, değil mi?
Var mı böyle bir kayıt?
Yok!
Haluk Bilginer’e bu kadar tutarsızca ve mantıktan yoksun bir şekilde konuşma hakkını kim ya da ne veriyor?
Tiyatro sanatçılığı mı?
Doğrusu bir sit-com oyuncusu olarak Bilginer’in bu son sözlerinin beni epey güldürdüğünü ifşa etmeliyim.
Başa dönelim.
Konya’da içki satışının yasak olduğu konusunda merkez medyanın sürekli tekrarladığı baklayı ağızlarında ıslatanların kaçırdığı şey elbette piyasa ekonomisinin kendi iç dinamikleridir.
Konya’da içki satışı yasak değil, ama içki çok satılmıyor.
Bu açık.
Gerek TEKEL satış yeri istatistikleri gerekse, çeşitli içki firmalarının rakamları bunu açıkça ortaya koyuyor.
Bu konuda biraz zahmet edip TAPDK rakamlarına bakmak bile meseleyi vuzuha kavuşturmaya yetiyor.
Bir de “porno” konusunda bir şeyler söylemiş Bilginer.
Bunun cevabını da geçtiğimiz aylarda okuduğumuz bir haberden bulmak mümkün.
Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı Başkan Vekili Osman Nihat Şen’in verdiği bilgiler şöyle: Google istatistiklerine göre, en çok müstehcen arama yapan iller; Diyarbakır, Erzurum, Adana, İzmir, Ankara, Erzincan, Van, Gaziantep, İstanbul, Kars.
En az müstehcen arama yapan iller ise şunlar: Adıyaman, Denizli, Osmaniye, Şanlıurfa, Nevşehir, Aksaray, Kırşehir, Çorum, Çankırı, Kastamonu.
Görüyorsunuz her iki istatistikte de ne Konya ne de Yozgat var.
Peki Bilginer niye hassaten bu konuda bu iki ili zikrediyor?
Bu illere düşman mı?
Görülüyor ki iyi bir tiyatro oyuncusu olmak, kaliteli bir aydın olmaya yetmiyor!
İyi bir tiyatro oyuncusu olmanız, bazen Google aramasıyla ulaşabileceğiniz çok temel bazı “bilgi”lere bile ulaşmanızı sağlamaya yetmiyor.