Paris’te okurken Eyfel Kulesi’nin altında bir Türk ile karşılaştık. Ben kendisine Türk olduğunu teyid için “Türk müsün?” diye sordum. “Hayır, Türkiyeliyim.” dedi. Ben böyle anlamsız cevaba şaşırınca, arkadaşım bana “Bu komünist olduğu için böyle cevap verdi.” dedi. Bir insan soyunu inkâr edip, nasıl soysuz olur diye hâlâ düşünürüm. Köksüz ağaç olmadığı gibi, köksüz ve soysuz insan olamaz. Asırlarca İslâmiyete hizmet etmiş ve koruyarak bugünlere gelmesine sebep olma şerefine nâil olmuş Müslüman Türklerden kendini soyutlama mahrumiyeti, ahmaklığın ve aldatılmışlığın bir neticesidir. Şayet din düşmanı komünist olmasaydı, soyunu inkâr etmezdi.
Gençlerimiz, Avrupalılar tarafından hep aldatılmış ve fikrî zehirlenmeye maruz bırakılmıştır. Nitekim yirminci yüzyıl Türk edebiyatının şâir ve yazarlarından olan Yahya Kemal Beyatlı, İkinci Sultan Abdülhamid Han devrinde Jön Türkler cereyanına kapılarak Paris’e gitti. Yahya Kemal Beyatlı Hâtıralarım (s. 80, 203) adlı kitabında Jön Türkleri şöyle anlatıyor:
“Ben Paris’te iken (1903-1908), sık sık gösteriler olurdu. Rum, Ermeni, Bulgar, Sırp, vs.ler toplanır. Türklük ve Abdülhamid Hân aleyhinde, ağza alınmayacak nutuklar atarlardı. Sözde Türkler de onlarla beraberdi. Zamanla bunlardan sıkılır oldum. Bunların derdi, Abdühamid değil, doğrudan Türk devletinin başını koparmaktı. Onlar, Sultan Abdülhamid’e bu kadar düşman olduklarına göre, Türk gençlerinin “Jön de Con da olsalar” devleti temsil eden Sultana, biraz olsun bağlılıkları gerekmez miydi?”
Aslında Yahya Kemal, yetişme tarzı, kültürü, tesirleri ve her hâli Türk olan davranışlarıyla millî şahsiyetlerimizden biridir.
Yahya Kemal Beyatlı, kendini Paris’e kaçıracak vapura bindiğinde, Fransız kaptan Flage, ona şunları söyler:
“Siz Jön Türk olmalısınız. Pek memnun oldum. Hiç korkmayın. Fransa Jön Türklerin hâmisidir. Hürriyeti Şark’a Fransa verecektir. Sizi Türk polisi buradan alamaz.”
Halbuki Fransa, Afrika ülkelerini sömürge yapmış, halkını köleleştirmiş ve asırlardan beri, doğal kaynaklarını gasp etmiştir. Hâlâ da bu vahim durum devam etmektedir.
Jön Türk isimlendirmesini ilk defa Halil Ganem ortaya atmıştır. Halil Ganem, Suriyeli bir katolikti. İlk Meclis-i Mebûsan’da mebustu. Mithat Paşa’nın mensuplarındandı. O meclis dağıldıktan sonra, Mithat Paşa ile Avrupa’ya kaçmış ve bir daha Türkiye’ye dönmemiştir.
Halil Ganem, Avrupa’da başlayan muhalefetin ilk âmillerinden (etkenlerinden) olmuştur. Milliyetçe Türk olmadıktan başka, Mârûnî ve Arap bile değil, daha ziyâde Fransızdı.
Bu yüzden Müslüman Türk gençliğinin, ehl-i sünnet âlimlerinin eserlerinden dinlerini iyi öğrenmeleri ve sağlam tarih kitaplarını okuyarak kendilerini yetiştirmeleri gerekmektedir. Ne acıdır ki, bazı gençler yaşayan veya ölmüş meşhûr itikâdı bozuk pâyeli câhil bazı ilahiyat akademisyenlerinin ve din adamlarının bozuk ve zehir kusan eserlerini okumaktadırlar. Diğer taraftan kasıtlı veya cehaletinden dolayı tarihi çarpıtan yabancı ve yerli tarihçilerin kitaplarını okuyarak, Türk ve İslâm büyüklerini düşman bilmekte ve onlara karşı kin kusmaktadırlar.
Bu bir proje işidir. Gençlerimizi dinine ve ecdadına düşman yaparak, savaşmadan milletimizi en kolay şekilde yok etmenin yolu budur. Çünkü büyüklerini tanımayan ve sağlam bir şekilde dinini bilmeyen bir millet asla yükselemez ve yok olmaya mahkûmdur.
Allahü Teâlâ, İmâm-ı Rabbânî Hazretlerinin buyurduğu üzere, cümlemize yüksek anlayış nasip eylesin.