Hikmet İlim ve Sanat Derneği’nde ‘Almanya’da Türk İzleri’ni anlatan Tarihçi, Gazeteci-Yazar Dr. Lâtif Çelik, Türkiye ve Almanya tarafının Türk işçisine bakışını; “Türkiye işsizler ordusunu eriteyim, hızlı döviz gelsin. Almanlar da bunlar iki sene çalışsın, gitsinler demiş. Anlaşma böyle” şeklinde özetledi.
Hikmet İlim ve Sanat Derneği’nin bu haftaki Pazartesi Sohbetleri’nde, “Almanya’da Türk İzleri” anlatıldı. Tarihçi, Gazeteci-Yazar, Almanya IKG-Kültür, Tarih ve Entegrasyon Araştırmaları Enstitüsü Başkanı Dr. Lâtif Çelik, 1960’dan günümüze kadar Almanya’da işçi olarak çalışan ve daha önce Selçuklu ile Osmanlı dönemlerinde Almanya’daki Göçtürk’ler tarihi ile 60’lı ve 80’li yıllarda Almanya’ya giden Türklerin sosyal ve kültürel izlerini ele alarak hikâyelerinden örnekler verdi.
VİZEYİ TÜRKİYE’YE BİZ KOYDURDUK
T.C. Kültür Bakanlığı yayınları arasında çıkacak olan “Almanya’da Türk İzleri” kitabı başta olmak üzere 2 saat 10 dakika süren sohbetinde, yazdığı 15 kitabın özetini sunan tarihçi Latif Çelik, Almanya macerasının 7 Eylül günü Kapıkule’den çıkış yaptıktan sonra 9 Eylül 1980 akşamında Almanya’ya vardıktan sonra başladığını söyledi. Gazeteci-Yazar Çelik, “Cebimde pasaportum, 750 Mark param, iki gömlek ve iki pantolonum vardı. Şimdiki gibi o yıllarda vize yoktu Almanya’ya. Vizeyi Türkiye’ye biz koydurduk. Yâni bırakın uçakları otobüs otobüs genç gidiyordu. Ulusoy’un otobüsleri üç şoförle geliyorlardı. Biri inip biri biniyor, onları bırakıp tekrar geliyordu. Tekrar boş gelip dolu gidiyordu otobüsler. Aşağı yukarı 1980’in sonuna kadar ve ihtilalden sonra kaçanlar da gitmeye başladı. O zamana kadar aşağı yukarı 90.000’in üzerinde okumuş genç insanlar Almanya’ya, Almanya’dan sonra Belçika ve Hollanda’ya gittiler” dedi.
AVRUPA ÜLKELERİNDE TÜRK İŞÇİ HİKÂYELERİ
Anadolu’dan Almanya’ya işçi olarak giden insanlarımızın “‘Alamanya’ adlı bir devlette para kazanılacağını, oranın uzaklarda olduğunu ama Almanya hakkında hiçbir bilgisi olmadan gönderildiklerini” belirten Çelik, Türk işçi hikâyeleri hakkında şu acı gerçekleri dile getirdi: “1974’deki işçi anlaşmasının sona erdiği güne kadar gelenlerin sayısı Almanya ve Türkiye’de 5.000’i bulmaz. Onların anlattığı çok orijinal hikâyeler var. Almanya’ya ilk gelenlerin çok acı hikâyeleri maalesef ne Almanya, ne Türkiye tarafında var. Türkiye; işsizler ordusunu eriteyim, hızlı bir döviz gelsin. Almanlar da bunlar iki sene çalışsın, gitsin. Zaten anlaşmada öyle. İki yıl çalıştıktan sonra geri döneceksin. Ülkende üç ay kaldıktan sonra yine geri gelebiliyorsun. Alman işverenleri o yıllarda devlete başvurarak iki yılı, beş yıl oturma iznine çıkarmak için çalışmışlar. Sonra 2 yılı bitirene bir cezası ve vukuatı yoksa bir 5 yıl oturma izni, beş yılın sonunda ise oturma hakkı tanındı. Eskiden 12 ya da 15 yılda Alman vatandaşlığı veriliyordu. Şimdi 8 yılda Alman vatandaşlığı alınıyor.
ALMAN SÖYLÜYOR: KOMÜNİSTLİK BULAŞICIDIR
Amcalar işçi hikâyelerini anlatırken bir tanesi diyor ki, biz Edirne’yi çıkarken Bulgaristan’a girdiğimizde Edirne’yi nereden çıktığını biliyorsun deyince; tek Selimiye’den tanıyorum diyor. Selimiye Camisini kartpostallardan biliyor ve tanıyorlar. Konuştuğumuz bu hikâyeler ikinci dünya savaşının bitmesinden 15 yıl sonra. Bazılarının okuma-yazması bile yok. Alman diyormuş, çok beklerse tren sakın aşağıya inmeyin. Çünkü Bulgaristan komünisttir. Komünistlik ise bulaşıcıdır. Ne olur olmaz size komünistlik bulaşır. Aynen Alman’ın dediği bu. Bunu da bir Türk tercümanla ulaştırıyorlar. Adana Kozanlı Cumali Amcaya dedim ki, o zaman siz ne yaptınız? Yeğenim biz Alman’dan iyi mi bileceğiz.. Bizde yukarıdaki pencereleri bile kapattık, komünistlik girmesin diye” dedi. Böyle gitmiş bizim insanımız Almanya’ya.”
Meram Gençlik Merkezi’nde gerçekleştirilen tarih sohbetinden sonra HİSDER Başkanı Prof. Dr. Önder Kutlu, Dr. Lâtif Çelik’e derneğin hediyesini Prof. Dr. Yusuf Küçükdağ’la birlikte takdim etti.