Alpaslan Türkeş, “TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ, TÜRK MİLLETİNİ SEVMEKTİR” derdi.
Allah rahmet etsin, mekanı cennet olsun. Sevgiyi ve milleti esas alması, kısa ve açık olması bakımından bana göre de Türk Milliyetçiliğinin en güzel tanımı budur. Türk Milletini sevmek, elbette ki onu sadece insanıyla değil, her şeyiyle sevmektir. Onu tarihiyle, folkloruyla, bayrağıyla, vatanıyla, töresiyle de sevmektir. Yüreğinde Türkiye sevdası olan herkesi, etnik kökeni, inancı, dili, şivesi, yöresi, töresi ne olursa olsun, sırf bizim insanımız diye, sevgiyle kucaklamaktır. Batının milliyetçilik anlayışı ırkçılık üzerine kurulmuştur, milliyetçilikten anladığı da ırkçılıktır. Ama Türk milliyetçiliği, bizim milli ve manevi değerlerimiz üzerine kurulmuştur, ırkçılığı reddeder. Anayasamız ”T.C. devletine vatandaşlık bağıyla bağlı olan herkes Türk’tür” der. Anayasa ve kanunlarımız önünde bütün vatandaşlarımız eşittir. Milliyetçilikte ilke edindiğimiz değerlerin birçoğu, kaynağını Dinimizden alan kutsal değerlerdir. Kısacası birçok konuda farklı olduğumuz gibi biz, milliyetçilikte de batıdan çok farklı bir yerdeyiz. Milli takım sahaya çıktığında yüzünü kırmızı - beyaza boyamış bir fanatiğin ne diline, ne dinine, ne de etnik kökenine bakılır. İşte Türk Milliyetçiliği budur. Türk Bayrağı şampiyonluk gönderine çekilirken saygı duruşuna geçip, istiklal marşı okuyan bir şampiyona kim, ne söyleyebilir? O şampiyon henüz yeni vatandaşımız olmuş biri olsa ne yazar? Ben böyle bir milliyetçiliği başımın üstünde taşırım arkadaş. Bu memlekette yaşayıp da Türk milliyetçiliğinin ırkçılık olmadığını bilmemek bir ayıpsa, bunu bile bile ille de ırkçılık sayarak, onu da diğerleriyle ayağının altına almak iki ayıptır, hem de günahtır. Türk Milliyetçiliği ırkçılığı değil, vatan, millet, kuran, bayrak gibi kutsal değerleri savunur.
“Türk” kelimesi, dini, dili, etnik kökeni ne olursa olsun, bütün vatandaşlarımızın ortak vatandaşlık adıdır ve bu durum anayasa teminatındadır. Bunların, milli cumhuriyet projemizin birleştirici temel dayanaklarından olduğunu bile bile bunlara düşman olan yöneticilerimiz var. Bu tür davranışlar, güzel ülkemize PKK’dan daha fazla zarar vermektedir. En yetkili ağızlardan duyulan, “Sen Türküm, doğruyum, çalışkanım derken, Kürt vatandaşlarımız ben de Kürdüm, daha doğruyum, daha çalışkanım demez mi”? Sen “Ne mutlu Türküm diyene, derken, onlar da, ne mutlu Kürdüm diyene, demez mi” sözleri çok yanlıştır. Böyle söyleyenler de aynı bölücülerin anlamak istemediği gibi, gerçeği anlamak istememiştir.
Oysa “Türk” kelimesi, etnik kökeni ne olursa olsun, bu ülkenin vatandaşı olan herkesin ortak adıdır. Anadolu’da ilk adımız Selçukluydu, sonra Osmanlı oldu. Cumhuriyetle birlikte de bu isim “Türk” olmuştur. Güdümlü PKK ve onun zehirledikleri hariç, herkes bu ismi seviyor. Lozan anlaşmasında Müslüman olan bütün vatandaşlar asli unsur, Müslüman olmayanlar da azınlık hakkına sahip Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları olarak tescil edilmiştir. Bu işler olurken her kesimden temsilciler, dünya milletleri önünde fikir birliği yapmış, anlaşmıştır.
MİLLETİN DUASI
Kerem et Allah’ım bayrağımız inmesin
Ocağımız sönmesin, Ezanımız dinmesin
Yardımınla ulaştık Malazgirt’ten Tuna’ya
Fetih ayetlerinle yürüdük Kosova’ya
Davetini ilettik Nebiler Sultanının
Gönüllerine yazdık Hakkı arayanların
Mazimizi en parlak zaferlerle süsledin
Tarihlere sığmadık, çünkü sen destekledin
Gücünü senden alan, kahraman bir milletiz
Ay–Yıldız gibi olsun, bizim geleceğimiz
Fitneye fırsat verme, büyük hayallerimiz
Biz yine o milletiz, duada ellerimiz