Yeni tarım Bakanımız Prof. Dr. Vahit Kirişçi geçen hafta sonu Konya’yı ziyaret etti. Sayın Bakanımızın Adana’dan (ki mv seçildiği il) sonra, tarım fuarı olsa da ilk Konya’yı ziyaret etmesi manidardı.
Bakanımızla yıllar sonra Konya’da görüşmüş olduk. Sektör temsilcileri ile yaptığı toplantıya katıldım. Konya’ya gelişi sektörde heyecan oluşturdu. Bakanımız gelmeden önce de bu heyecanı çevremle de yaşamıştım. Bu heyecana sebep Bakanımızın ziraat mühendisi ve akademisyen olması idi.
Toplantıya gelişinde alışık olmadığımız bir rahatlık vardı. Öyle ciddi bir protokol, sıkı güvenlik ve kontrol yoktu. Yüz yüze görüşme fırsatını yakaladığım Bakanımız önceden de bildiğim gibi, sakin rahat, canlı ve samimi tavırlarıyla üreticilerden iyi not aldığına inanıyorum.
Toplantıda sektör temsilcilerin, sükûnetle dinlemesi, sorulara da yapıcı ve olumlu cevaplar vermesi takdir edildi. Tabidir ki sıkıntılı bir dönemden geçiyoruz ve bu da en çok tarım bütün bölümlerine yansıyor. Toplantıda da dile getirilen meselelere toparlayıcı ve kucaklayıcı yaklaşması işin başka olumlu tarafıydı. Bu arada Konya Pancar Kooperatifi yeni ve Pankobirlik Yönetim Kurulu Başkanı Ramazan Erkoyuncu’ya ayrı ve özel bir zaman ayırmasını da önemliydi.
Açıkçası toplantı sorgulamadan öte bir istişare heyeti kurulu gibiydi. Konuşmasını bitirirken “bende içinizden biriyim” demesi ve tüm katılımcılardan bolca alkış alması kabul gördüğü ispatlıyordu.
Bunlar iyi şeyler de, diğer tarafı da, “Bakanımız ve ekibine önemli mesuliyetler yüklemesi” olarak görülmelidir. Zira sıkıntılı ve bunundan soluyan üretici, bakanımızdan mucizeler bekliyor havasında.
Şunu öncelikle kabul edelim ki, tarımımızın temel sorunu “yapısaldır”. Yani, yapı temelden bozuktur. Bunu kabullenmeden boşuna çok beklentiler içinde olmayalım. Bakanımız atandığında bana da “direksiyona bir ziraatçı geçti hem de bir akademisyen, tarımın tüm meseleleri çözülür” dedi. Bu tür sorular aynı zamanda beklentiyi yansıtıyorsa da beklenti sadece Bakana değil tüm ziraatçileredir de.
Tarım bir bütünün adıdır. Üstlendiği görev de vatan olma ve kalmanın da karşılığıdır. Bu zor sektörün paydaşları da çoktur. En önemlisi de üretici, çiftçi, köylü dediğimiz ve de toplumun en cefakâr, çilekeş ve fedakâr kesimidir, bu iyi bilinmeli. Hammadde olmadan, mamul madde (gıda), gıda olmadan da varlık, sağlık, güvenlik, özgürlük olmaz, ortada da devlet kalmaz, bu da iyi biline.
Gelelim yapısal konulara, defalarca yazdım, yazıyorum ve de yazacağım. 6 hektar ortalama arazi (bunun 2 ha ı sulu), 3 milyon kadar üretici, miras problemleri çözülmemiş, çeşitli sebeplerle de 5 milyon ha kadarı üretim dışı kalmış bir yapıda tarımın meseleleri nasıl çözülür, bilen varsa gelsin. Öte yandan Türk tarımı son 20 yılda çok yol aldı bunu inkâr edenler ya nankör, ya da maksatlıdır. Buna rağmen tarımımızın problemleri yok diyemeyiz ancak çözümü yerinde, uygun paydaşlarda arayalım. Her kim tarımın başına geçerse önce temelden yapılandırması gerekir. Bu olmadan “kimse şapkadan tavşan çıkmasını beklemesin”. Çözümü ufak parçalara ayırarak yapmada arayalım.
Öncelik üretimde masrafı, israfı ve gereksiz yatırımları (ihtiyacından fazla alet-makine, hava için büyük traktör alımı, düğün için kredi kullanımı) sınırlamak veya önlemek olmalıdır. Sulu tarımda ihtiyaçtan fazla su ve gübre, çeşitli sebeplerle boş bırakılan arazileri üretime kazandıralım. Girdilerin özellikle de enerjinin ve suyun hakça paylaşılmasının en büyük ihtiyacımız olduğunu bilelim.
Bunun için çözümü sadece yönetimlerde değil, büyük kısmının üretici kendisinde olduğunu bilmeli, bunun için çiftçi inadı bırakarak yeniden yapılanmada idarecilere yardımcı olmalıdır. Mesele ülke ve birim üreticiye düşen milli gelirin artırılmasıdır. Üretici ve sivil topluma düşen (tek vatan-tek toprak anlayışı ile) akıllı ve yapıcı projelerle yeni Bakanın kapısını uygun usullere çalınmasıdır.
Yeni Bakanımıza başarılar dilerim. Allah’a emanet, hayra muhatab olunuz, efendim.