Merhum Cemil Meriç; “Kamus namustur” sözünü ilgi çekmek ya da lâf olsun diye söylemedi. Bu minval üzere kelime seçimi ve imlâ nazarında; ‘öyle yazıldığında/söylendiğinde de anlaşılıyor, böyle de’ diyerek her kelime ve imlâya kapı aralamak en hafif tabirle ahmaklığın daniskasıdır.
Konuyu Türk Dil Kurumunun yeni icraatlarına(!) getireceğimi tahmin etmişsinizdir. On sekiz kelimede değişiklik yapan TDK’nın güncellediği kelimelerde günlük olarak sıkça kullanılan kelimeler de yer alıyor. 12. baskı Türkçe Sözlük; 82 bin 135 madde başı, 18 bin 133 madde içi olmak üzere söz, terim, deyim ve anlamdan oluşan 132 bin 334 söz varlığına sahip. Sözlükte 45 bin 372 örnek cümle bulunmakta, sözlük metni ise 1 milyon 756 bin 396 sözden oluşuyor. Değişiklikleri bir daha hatırlayalım mı? Doğubeyazıt /Doğubayazıt, Horon vurmak/Horon tepmek, Çiğ börek /çi börek, Yeşilzeytin/yeşil zeytin, Unvan/Unvan, Marmara Ereğlisi /Marmaraereğlisi, Yakan top/ yakantop, Kümeden düşmek/ küme düşmek, Kayyum/ kayyım, Yeşilsoğan/ Yeşil soğan, Hasıraltı/ hasır altı, Akça armudu/ akçaarmut, Sultan efendi/ Sultanefendi, Akzambak / ak zambak, Yeşilbiber/ yeşil biber, Boy bos/ boy pos, Pilili/ Pileli, Yürük / Yörük…
Kelimeleri birleştirip ayırarak, harf ekleyip çıkararak dile ne tür ve ne şekil bir hizmet söz konusu, sorunların çözümüne nasıl bir hizmette bulunuyor anlayan beri gelsin Allah aşkına.
-sel, -sal eklerinin olur olmaz her yerde kullanılmaması, katkı sağlamak, çıkış yapmak vd. gibi lüzumsuz kelime ve tamlamalar kullanmamak, lâtince terim ve tamlamalar hegomanyasına teslim olmamak vd. gibi pek çok hususu gerek köşe yazılarımızda, gerekse Kültür Atlası’nda hep gündemde tutmaya çalıştık, ikaz ettik ama, ama işte!.. Hepsinden geçtik, akademiye ne demeli? Üniversitenin güvenlik görevlisi; ‘yan kapıdan çıkış sağlayalım’, resmi internet sitesi ‘falanca hoca falanca gün ders anlatımında bulunacak’, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Başkanı ve aynı zamanda ülke çapında tanınmış hikâye yazarı son kitabında dil adına yeni icat ve hatalara yelken açıyor; başka söze ne hacet!
Dilimizin yılmaz muhafızlarından, ömrünü bu kutlu yola adamış D. Mehmet Doğan hocamız başta olmak üzere konunun ehil ve güvenilir isimlerine her daim müracaat etmek, eserlerini elimizden düşürmemek gerek. Mehmet Doğan hocamız, yaşananları şöyle değerlendiriyor; “TDK’da bu işleri bürokrasi kotarıyor, başkan da onaylıyor. Tabii dilcilerden oluşan bir kurul da var ancak bunlar teknikçi isimler. Bu değişikliklerin yansımasını düşünmüyorlar. Meselâ edebiyata nasıl yansıyacak? On yıl oldu yazım kılavuzu yapılalı. Şimdi, eskiden birleşik yazdıklarını ayrı, ayrı yazdıklarını birleşik yazıyorlar. Şapkaları bir koyuyorlar, bir kaldırıyorlar. Acayip bir şey. Dil kurumunun sağlam bir imlâ görüşü yok, her şey sürekli değişiyor. Bir dilde imlâ bu kadar sık değişmez.”
Meselenin diğer boyutu da TDK’nın geri adım attığı ve sözlükten kaldırdığı ‘Türkiyeli’ kelimesi. Sinema dünyasında ‘Türk sineması’ yerine ‘Türkiye sineması’, ‘Türk yönetmen’ yerine ‘Türkiyeli yönetmen’ kavramları öne sürülürken, edebiyat dünyasında ise ‘Türk edebiyatı’ yerine ‘Türkçe edebiyat’, ‘Türk şair’ yerine ‘Türkiyeli şair’ gibi kavramların kullanılması büyük tartışmalar yarattı takip ettiyseniz.
Kaan Eminoğlu, özellikle bu yıl verdiği ‘Türk edebiyatı’ mücadelesi ile dikkat çeken isimlerden. Özetle öyle diyor o da; “Halkın benimsemediği, kullanmadığı, tepki verdiği sözcüklerin resmî bir kurum tarafından hazırlanan sözlükte yer alması kabul edilemez. Bugün anayasamız yurttaşlarımızı Türk olarak nitelerken, sokaktaki hiçbir vatandaşın dilinde ‘Ben Türkiyeliyim’ gibi bir cümle hasıl olmamışken böylesi bir eklentiye ihtiyacı duyulması izaha muhtaçtır. Bu durum, zihinlerde belli soruların oluşmasına neden olmuştur.”
Görelim Mevlâm n’eyler, neylerse güzel eyler…