22 Ekim 2020 tarihli yazımda Çevre Ajansı’nın kurulmasına değinmiştim. Konunun çok boyutlu olmasından kaynaklı yazıda eksik bilgi aktarımı oluşmuş ve yanlış anlaşılmalara sebebiyet vermişiz. Bundan kaynaklı çok önemli gördüğüm “Çevre ve Çevre Ajansı” başlığına tekrar yer vermek istedim.
Konya Milletvekili Selman Özboyacı’nın ilk imzacı olduğu kanun teklifinin şehrimiz adına da kıymetli olduğunu söyleyebilirim. Selman Özboyacı’nın bu çalışmanın TBMM’ye gelmeden önce yürütülen akademik ve teknik çalışmaların içerisinde bulunmuş olması da konuya ve ilgili alana verdiği önemi göstermektir.
Çevre başlığının partiler üzeri bir konuma sahip olduğunu, kanun teklifi sürecinde görmüş olmak, ümit vericidir. Uzun süredir yaşanan küresel salgın ve özellikle bu yıl gündemimizi ziyadesiyle meşgul eden ve endişelerimizi artıran “kuraklık sorunu” çevre başlığının insanlık açısından ne kadar kritik olduğunu bir kez daha göstermiştir. Artan nüfus, tüketim ve tüketim alışkanlıklarının değişmesi çevre ile ilgili sorunları artırırken atık üretimini çok büyük rakamlara yükseltmiştir.
Dünyanın ve küresel kuruluşların özellikle 1990’lı yıllar itibariyle üzerinde uzun projeksiyonlu çalışmalar yürütmeye başladığı Çevre ve Atık Yönetimi konusu son yıllarda Türkiye’de de hassasiyetle çalışılmaktadır. Özellikle Sıfır Atık başlığını Cumhurbaşkanımızın eşi Emine Erdoğan hanımefendinin himaye etmeye başlaması, Çevre ve Sıfır Atık konusunda farkındalığı artırmıştır.
Yerel yönetimlerin görevi olan “atık toplama” işi ile ilgili büyük sorunların olduğu gözükmektedir. Mevzuat ve hedefler ile yerel yönetimlerin saha deneyimleri arasında bir fark olduğu dile getirilmektedir. İlçe belediyelerin görev ve yetkileri çerçevesinde bulunan atık toplama hususunda sahadaki uygulamaların küresel hedeflerden uzak olduğunu söylemek zorundayız. Yaptığım araştırmalar ve saha çalışmaları da bu konuda Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, büyükşehir belediyeleri ve ilçe belediyeleri arasında koordinasyonun sağlanması ile işe başlanması gerektiğini göstermektedir.
Özellikle sıfır atık başlığında, geri dönüştürülebilir atıkların istenildiği gibi toplanamadığı ve bu konuda vatandaşın sistemli bir biçimde bilgilendirilmediği söylenebilir. Sıfır atık bilinci yüksek düzeyde olan vatandaşlar ise geri dönüştürülebilir atıklarını hangi yöntemle, nereye atacağı hususunda problemlerle karşılaşmaktadır.
Çevre Ajansı’nın kurulmasını da içeren kanun teklifinin yasalaşması ile bu sorunlara çözüm bulunması beklenmektedir. Kabul edilen teklif üç kısımdan oluşmaktadır. Birinci kısımda Çevre Ajansı’nın kurulması, ikinci kısımda 2872 sayılı Çevre Kanununda kimi değişiklerin yapılması, üçüncü kısımda ise bisiklet yolu ve e-scooter gibi araçların yaygınlaştırılması başlıklarını içermektedir. Öte yandan çevre ve sıfır atık bilincinin oluşması adına eğitimler gerçekleştirilmesi, müzeler kurulması ve diğer çalışmaların desteklenmesinden bahsedilmektedir. Genç milletvekilimiz Selman Özboyacı’nın ifadeleri ile uzun bir süredir kendisinin de içerisinde bulunduğu alanda uzman bir ekip İTÜ’de özellikle depozito yönetim sistemi üzerine çalışmıştır.
Çevre Ajansı geniş bir alanda çalışma yürütecek kamu tüzel kişiliği olarak tasarlanmış olsa da ilk etapta “içecek ambalajlarına” yönelik çalışmaları başlatacaktır. Yılda 32 milyon ton katı atığın %25’ini oluşturan içecek ambalajlarının “depozito sistemi” ile geri kazandırılması hedeflenmektedir. Bir içecek ambalajının atık maliyeti fabrikadan çıkarken alınıp, sonrasında vatandaşın bu ambalajı geri kazandırmasıyla bu ücreti geri alabileceği bir sistem tasarlanmıştır. Bu sayede 20 milyar adet içecek ambalajında üç sene içerisinde %90 geri dönüşümün sağlanacağı öngörülmektedir.
Çevre Ajansı’nın alanda faaliyette bulunan birbirinden kopuk sistemi derleyip toplaması beklenirken ileri projeksiyonda yaptırım imkanları ile ciddi bir kazanım elde edilmesi hedeflenmektedir. Ancak atık yönetimi hususunda izlenecek senaryoların ve vatandaşların bu senaryolara ikna edilmesi hususlarının en önemli başlıklar olduğunu düşünmekteyim.
Kabul edilen teklifin ikinci kısmını içeren ilkeler başlığında ise “Sıfır Atık Bilinci”nin yaygınlaştırılması, çevreci ulaşım araçları, atık su yönetimi çalışmaları; çevre alanında Türkiye’nin olumlu sonuçlar almasını sağlayacaktır.
Poşet Yasası ile poşet kullanımın %80 azalması burada başarılı bir örnek olarak karşımıza çıkmaktadır. Öte yandan 400 milyon TL gibi bir bütçenin burada oluşması da sektörün büyüklüğünü göstermektedir. Çevre Ajansı’nın çalışma alanında bulanan sektörlerin mali büyüklüğü 38 milyar TL’dir. Üstelik sektörde, mevzuatta bulunan açıkları tespit eden şirketlerin büyük kazançlar elde etmesine engel olunmalıdır.
Önemli alt başlıklardan bir tanesi de “Bitkisel Yağ Atıklarıdır”. Çevre konusunda en önemli sorunlardan bir tanesi bitkisel yağ atıkları kapsamında evde kullanılan atıkların sulara karışmasıdır. Bu konu özelinde bitkisel atıkların toplanmasıyla ilgili çok büyük sorun vardır. Şu anda Konya’da bu atıkların nereye, hangi yöntemle iletileceğine dair makul bir çalışma gözükmemektedir. Üstelik burada da oldukça büyük bir sektör de bulunmaktadır.
Konya’nın çevreci bir şehir kimliği bulunmaktadır. Bisiklet yolu, çevreci ulaşımın desteklenmesi, sıfır atık konusunun yerel yönetimlerce yeniden dizayn edilmesi gibi çalışmalarla bu kimliği daha da gelişmektedir. Son günlerde Konya Büyükşehir Belediyesi’nin bisiklet kullanımını teşvik edici bilgilendirme afişleri ve paylaşımları da bu konuda çalışmaların devam edeceğini göstermektedir.