Ekonomideki, bir malın fiyatını o malın arzı ve ona duyulan talep arasındaki denge belirler. Yani bir malın üretimi artar, talebi yerinde sayarsa fiyat azalır, üretim artmazken talepte patlama yaşanırsa fiyat hızla yükselir.
Petrolde bu kural içinde arz ve talebe göre fiyat belirlenmesi gerekir.
Peki petrolde son 3 yıldaki durum ne? 2011 yılında petrolün fiyatı 120 doların üstündeydi. 2014 yılının başında petrolün varili 110 doların üzerinde bir fiyata sahipti. 2014 yılı bitmeden rakam 60 dolara kadar geriledi.
Bakıyoruz petrol ile alakalı fiyatın bu kadar düşmesine sebep ne arz nede talep meselesi değil. Yani petrol üretimi artmış vede tüketimi azalmış falan hiç değil.
Aksine petrol üretimi yapan Ortadoğu’da riskler artarak devam ediyor. Ekonomik koşullarda fiyat düşüşüne anlamak mümkün değil, bu anlamda olmadığı ortada. O zaman fiyatlardaki düşüş iktisadi değil, siyasi nedenlerden kaynaklanıyor.
Genel kanaat ise petrol fiyatlarını ABD ve müttefiki Suudi Arabistan’ın düşürdüğü. Bundan umulan ise başta Rusya olmak üzere bazı ülkelere zarar verebilmek…
Nitekim petrol dip yapınca Rus ekonomisinde büyük sarsılmalar başladı. Kendisini ideal olarak 105 dolara göre ayarlamış olan Rusya ekonomisi fiyatlar 60 dolara doğru hızlı bir düşüşe geçince her alanda negatif görünüme dönmeye başladı.
Batı, Rusya’ya ekonomik müeyyideler getirip, Rusya da bu resti görüp Batı’dan gıda ürünleri alımını kesme kararını alınca Türk işadamlarına yarayacaktı... Almanlar, Fransızlar ve diğer Avrupalılar Rus pazarında çıkarılınca boşluğu Türkler doldurmaya başladı.
Fakat bir taraftan işbirliği yaptığımız Rusya’nın ekonomik sıkıntılar yaşaması da, Türkiye üzerinde büyük olumsuzluklar yaşanmasına sebepti.
2014 yılında ruble dolar karşısında yarıdan fazla değer kayıp etti. Enflasyon arttı, banka faiz oranlarıda %20 civarlarına yükseldi.
Özellikle döviz kurlarındaki büyük düşüş Türkiye’ye turist olarak gelen Rusların sayısını azaltmaya başladı. Rusya’da ruble ile iş bağlantısı yapan yatırımcılar ve tüccarlar da aynı şekilde zarar görmeye başladılar. Kısacası, Rusya fakirleşirse buradan Türkiye’nin karlı çıkmasını beklemek zor olacaktır.
Bu sıkıntılar içinde Türkiye, Putin’e hayati alternatifler sunuyor. Rusya, Türkiye’ye daha fazla gaz ve petrol satımını gündeminde en ön sıralarda tutuyor. Ayrıca daha önce Güney Akımı olarak bilinen gaz borusu projesi de Türk Akımı'na çevrildi ve Bulgaristan’dan vazgeçilerek AB’ye bir mesaj verilmek istendi. Putin’in Ankara gezisinde denebilir ki, Erdoğan ile Putin dışarıya yeni müttefikler gibi mesajlar verdiler… Özellikle Batı medyası iki lider arasındaki benzerlikleri ön plana çıkararak Batı karşısında Putin-Erdoğan ittifakı havasını oluşturdular.
Ben inanıyorum ki bu önümüzdeki ikili ilişkiler tüm orta doğuya örnek olacak ve bu güzel ilişkinin sonrasında Türkiye, Rusya, Ortadoğu ve Avrupa üzerinde bir dostluk köprüsü oluşturarak dünyada Müslümanlığın, bir kez daha ne kadar kucaklayıcı ve hoşgörülü olduğunu bir kez daha gösterecektir.
Sözün özü, “Gelin bir olalım, işi kolay kılalım”