“Türkiye İran olmaz, Cezayir olmaz, fakat Suriye olmasına da biz müsaade etmeyeceğiz”
(Muhsin Yazıcıoğlu)
Yaygın basın Beyşehir’deki sosyal olaya nasıl baktı ve bu vahim gelişmeyi nasıl gördü?
Türkiye’nin amiral gemisi Hürriyet, birinci sayfadan olayı “Beyşehir’de gergin gece” başlığıyla verdi. Milliyet, “Köpek kavgası; 2 ölü, 3 yaralı” şeklinde küçük verdi. Milli Gazete; “KARDEŞLİK YARA ALIYOR” başlığı altında olayı manşetten verirken, Aydınlık “Tehlikeli gerginlik” diyerek olayı ilk sayfasında gördü. Cumhuriyet, “Sonunda kan da döküldü” başlığını kullanırken Posta; “Tehlikeli gerilim” dedi. Sabah, Beyşehir’deki olayı en altta ve ufacık bir şekilde; “Köpeğe tekme 2 cana mal oldu” diye kullandı. Taraf ise, “Konya diken üstünde” şekline verirken Türkiye; alt sağ köşede “Konya’da Dehşet: Köpeğe tekme attın” kavgasında 2 ölü!” başlığını kullanmış. Yurt, sürmanşetten “Tehlikenin farkında mısınız?” başlığı altında olaya dikkat çekmiş. Yeni Söz, “Konya’da Suriyeli-Türk Kavga Provası” başlığını kullanmış. Yeni Çağ gazetesi de olayı manşetinden vererek duyarlı yaklaşmış.
İktidara yakın bazı yaygın gazetelerin ise, Beyşehir’deki tehlikeli gelişmeyi ilk sayfadan hiç görmezken iç sayfalarda yer vermeleri düşündürücü bulunabilir. Beyşehir’deki olaya benzer bazı illerimizde de hadiselerin meydana gelmesi, tehlikenin boyutlarının “münferid” olmaktan çoktan çıktığını gösteriyor.
Yaygın ve yerel medyada çıkan haberler ile köşe yazılarında “vatandaşlık” ile birlikte konu enine boyuna işlenmeye devam ediliyor.
***
Suriye’de iç savaş çıktığından bu tarafa 700 bine yakın insanın öldüğü, 2 milyon kişinin yaralandığı, 14 milyon insanın işsiz kaldığı biliniyor. 12 milyon Suriyeli’den 6 milyonu ülke içinde güvenli bölgelere, diğer altı milyonu ise başka ülkelere göç etmek zorunda kaldı.
Türkiye’ye gelen Suriyeli mülteci sayısı 3 milyonu buldu. Konya’ya gelenlerin sayısı ise 70 bine ulaştı. Böylece hem Türkiye’nin hem Konya’nın demografik yapısı değişmeye başladı. Bu da beraberinde entegrasyon sorununu ortaya koyuyor. Dili başka, kültürü ayrı ve sosyal yaşantısı farklı Müslüman Suriyeliler, Müslüman Türk toplumuna nasıl entegre edilecek?
Arap Suriyelilerin çocukları ülkemizde ve şehrimizde nasıl eğitime tabi tutulacaklar?
Suriyelilerin vatandaşlık tartışmaları ise, apayrı bir durum olarak karşımızda duruyor. Bunun hukukî, sosyal ve kültürel alt yapısı hazır mıdır? Bu konuda hükümet yetkilileri ile bürokrasinin bir projesi var mıdır?
Yoksa Batı’ya ve Avrupa’ya bakarak mı çözüm yolları bulunacak?..
***
Olaya siyasi ve ideolojik boyutuyla bakılacak olursa; 28 Şubat’ta “postmodern” darbeye karşı çıkan dönemin BBP Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu’nun, “Türkiye İran olmaz, Cezayir olmaz, fakat Suriye olmasına da biz müsaade etmeyeceğiz” sözleri, kulaklarımızda hâla çınlıyor. Yüzde 98’i sünni olan Suriye’yi mutlu ve ideolojik bir azınlığın senelerce yönetiyor olması, sizce tarihi bir garabet değil midir?
Kahramanmaraş olayları, Reyhanlı’daki patlama ve İstanbul, Ankara, Bursa gibi büyükşehirlerimizde patlatılan canlı bombaların ne anlama geldiğini iyi ölçüp tartmak ve küresel boyutta analizini iyi yapmak gerekir.
AZİZİM DİYOR Kİ…
Olmak ya da olmamak…
İşte bütün mesele bu.
Türkiye’nin “Suriye” olmasına o yıllarda müsaade etmeyen ve karşı çıkan büyük lider Muhsin Yazıcıoğlu, İngiltere ziyareti dönüşü bunu canıyla ödedi.