Birkaç sene önce “Aç Kalmadım ama Aç Kalanları Gördüm” başlıklı bir yazı kaleme almıştım. Bunu yazarken sanki bu günleri görür gibiydim. Bizim ki, haşa geleceği okumak değil de, hani derler ya, “Görünen Köy Kılavuz İstemez”, mevcudu yorumlamaktan ibaretti. Öyle de insan bir türlü ikna olmuyor; gıda kaynaklarını, suyu toprağı fütursuzca kullanmaya devam ediyor, gıda çöpe gidiyor.
Daha yeni açıklandı Birlemiş Milletler Çevre Programı (UNEP)’e göre, yaklaşık 783 milyon insan açlıkla mücadele ederken, 2022'de dünya genelinde bir günde 1 milyardan fazla öğünün israf ediliyor. Bir hesaba göre Türkiye Dünyanın % 1’i bir nüfusuna sahip. Bunu dünya ortalama israfına endeksleyecek olursak Türkiye’de de günde 10 Milyon, Konya’da 200 bin kadar öğün israf ediliyor demektir.
Yine UNEP, "Uluslararası Sıfır Atık Günü’nde de Gıda İsrafı Endeksi 2024 Raporuna” göre de, 2022'de kişi başına 132 kilograma denk gelen ve dünya genelinde tüketilen gıdaların 5'te 1'i olan 1.05 milyar tonu aşkın gıda atığı üretildi. Daha ne söylenir, nasıl yorumlanır, aklım almıyor.
Bir başka yönüyle, gıda israfı, yıllık sera gazı salımının yaklaşık yüzde 10'unu oluştururken, bu oran havacılık sektörünün yaklaşık 5 kat daha fazlasına denk geliyor. İsraf, yaklaşık 1 trilyon Amerikan Dolarına, yani Tüm Türkiye’nin 1 senelik bütçesine eşdeğerde paraya denk düşüyor.
Raporda görüşlerine yer verilen UNEP İcra Direktörü, "Dünya genelinde gıda israfı bu şekilde devam ederse, milyonlarca insan aç kalacak" diyor. Bu sebeple de gıda israfının iklim ve çevreyi de olumsuz etkilediğini ülkelere israfın önüne geçilmesi çağrısını yapmış durumda.
Bundan sonra ülkesel gıda arzımızda ciddi daralmalar görülüyor. Ancak bu zamanda kıtlık çekmeye ne tahammülümüz ve ne de sabrımız olmadığı gibi şahsi bazda önleyici tedbirler de alınmıyoruz. Bugün küresel ısınma ve kuraklık sadece ülkemde değil dünya ölçeğinde yaygınlaşmaya başlamış durumda. Tarihi süreçte küresel ısınmanın etkisiyle yağışlarda azalmalar olduğu gibi, ısınmanın ve kuraklığı tetiklediği de ortada. Bilim adamları çok sık not ediyor; tedbir alın dese de ve bu durum tüm dünyayı tehdit etse de, Türkiye kuraklıktan etkilenecek ülkelerin başında geliyor.
Biz kıtlık gören nesil değilizsek de, kıtlıklar yaşayanları gördüm diye bir yazı kaleme almıştım. Kıtlığı görenlerden biri de benden hemen 1 kuşak önceki neslim rahmetli anam ve babamdı. Babam 1923, Anam 1928 doğumlu idi. Babam 2. Dünya Harbinde askerlik yapmış, askerde topçu olduğu için de kadanalara (topları çeken iri atlar) verilen yemlerinden kendilerinin yediğinden bahsederdi.
Anam da kıtlık gören birisi idi. 15 yaşında evlendiği için babam askere alınınca, çalışacak kimsesi de olmadığı için arazilerimiz üretim dışı kalmıştı. Kıtlığı daha çok yaşayan anam detayına anlatırdı. Delikanlı çağımızda Anamla dertleşir, o da kıtlık günlerini yeniden yaşar, yaşarken de “için, için” ağlardı. Zira kıtlıklar yılı 1935, 1939, 1942 ve 1945 kıtlıklarını ailece yaşamışlardı.
Tamam, geriye dönüp yanacak değiliz, ancak ne yapmamız gerekir sorusuna doğru cevap vermemiz gerekir. Zengin ve bol yemeklerle donatılmış sofralar açan insanımız, görgüsüzlüğü ve gösterişi elden bırakmıyor. Bir bakıma israf yapmayan, tabakta lokma bırakmayan insan görgüsüz sayılıyor.
Hep yürüyen insan olduğum için yürüyorken gözüm, köşelerde, çöp tenekeleri dibi, parklar ve de ağaç altlarında birşeylere takılır. Ekmekten tutun ki, her türlü çiğ-pişmiş yemek atıkları görüyor ve resimler çekiyorum. Bu konuda iyi de bir arşivim var, diyebilirim. Hayvanlar tarafından tüketilmediği için üst üste atılan gıdalar zamanla küflenmekte, zararlı bakteri ve virüslenmeden dolayı hastalık yayma riski de artmaktadır. Kimse köpekler için atılan gıdaları “hayvanseverlik” olarak anlatmasın. Bu konuda belediyeleri de aramışımdır, herkes birbirine atıyor. Henüz bir netice alamadım. Bu pislikleri temizlemenin sorumlusu kimse ona buna atma yerine, yerlerini ben göstereyim de temizlensinler.
Geçmişte olsa Ramazan Bayramınızı tebrik ederim. Sağlık ve huzurla nice Ramazanlara.