Dün bir toplumsal konunun şöyle üstünü şöyle hafifçe bir kaşıyalım dedik. Hani yara kabuk bağlar da tatlı tatlı kaşınır. Sizin parmaklarınız gayri ihtiyari üzerine gider ve kaşırken kanatıverirsiniz o yarayı. İşte o hesap…
Gazeteciğe ilk başladığım yıllarda rahmetli İbrahim Sur abim ile kulakları çınlasın bugün çok büyük bir Devlet Bankasının başmüfettişi olan Zeki Böke abimiz ile tartışırdık. Çünkü o günün zabıtaları simitçileri kovalar, dilencileri yakalarlar bizler de ilk gün bunu haber yapar sonra da ikinci gün “Vay vicdansızlar” der arkasından da sıralardık, “Koca koca insanlara gücünüz yetmez de 5 kuruşluk simit satıp ekmek parası kazanmaya çalışan insanlara mı gücünüz yetiyor? Adam aç ne yapacak yoksa hırsızlık mı yapsın dileniyor işte” der bu kez polise zabıtaya kızardık.
Gel zaman git zaman bu küçücük görünen insanların arkasından, nasıl dev çetelerin şebekelerin çıktığına şahitlik yaptık.
İşte dün çok canımı sıkan görünenler ile görünenlerin arkasındaki acı iğrençliği biraz kaşımaya çalışmıştık.
Okurlarımızdan Allah bin kere razı olsun.
İçlerinizden “Yazacak başka bir şey bulamadın da garip iki çocukla mı uğraşıyorsun?” diyen de vardı Zülfikar Koca abimiz gibi telefon edip “Abi yüzde yüz doğru bir şey yazmışsın. Benim evim Belh kavşağının orada. Her gün akşam saat 5 ila 7 arasında iki çocuk sürekli mendil satar. Bunları çok iyi bilirim. Ve korkarım. Çünkü bunlar arabalarının arasında öyle bir dolaşırlar ki, garibin biri bir gün bunlara vuracak adamın başı yanacak.
Ancak bundan da geçtim.
Bizim bir iki hayır kurumumuz var. Biz bu kurumlara maddi manevi gücümüzle yardımcı olmaya çalışırız. Geçen ay orada idim. Bir baktım bizim kavşakta mendil satan çocuk babası ile orada ve bizimkiler bu aileye aylık yardım yapıyorlardı. Baba oğul gittikten sonra görevli arkadaşa sordum. Çünkü bizim kurumun her şeyi kayıt altında ve yasaldır. Yani biz bu aileye geçineceği şekilde her türlü yardımı yapıyormuşuz. Ama bu çocuk da her gün akşam Belh kavşağında mendil satıyor…”
………………….
Allah’a şükür hep derim inşallah diyeceğimde.
Cenab-ı Allah’ım bizi öyle seviyor ki. Hiç darda bunda bırakmıyor. Her işimiz rast gidiyor. Hatta hayal etmediklerimiz gerçekleşiyor. Ve bu durumdan dolayı da hep tedirgin oluyoruz.
Dün öğlene kadar bunları yaşarken öğlene doğru şu fotoğraflara ve bilgilere ulaştık.
Hadi şimdi bunları okuyun, dikkatlice fotolara bakın o zaman hâlâ içinize siniyorsa devam edin.
…………..
Polis ve zabıtaya pazar gecesi bir tel gelir.
Vatandaşın biri perişan vaziyettedir. Üstünde üst ayağında ayakkabı yoktur. Ve donmak üzeredir.
Görevliler hemen gösterilen adrese giderler. Vatandaş gerçekten de o kuru ayaz ve donduran soğukta beklemekte yardım istemektedir.
Hemen alınır. Nereden gelmiştir? Evi barkı neresidir? Nelere ihtiyacı vardır? ….
Denirken Konya dışından geldiği ve bir otelde kaldığı öğrenilir.
Odasına çıkılır.
O da ne?
Donmak üzere olan ayakları çıplak adamın otel odasında tam beş çift giyilmemiş gıcır gıcır ayakkabısı vardır. Hatta ikisi kışlık bottur.
Görevliler böyle görüntülere alışık olsalar da yine şoktadırlar.
Sakin sakin adama sorarlar. Bu ayakkabıları ne yapıyordur, neden bunları giymiyor da ayakları çıplak denilecek şekilde olmayan ayakkabılarla gecenin bir yarısı yardım istemektedir?
Bu vatandaşın otel odasında çok sayıda giysi ve ayakkabı vardır ve sadece insanların yani biz Konyalıların duygularını sömürmek bizi can evimizden vurmak için yırtık pırtık olanları giymekte hiç giyilmemiş olanları az giyilmiş olanları ise Bedesten’de satmaktadır.
……………..
İşte sizin bizim yani saf, temiz, vicdanlı, yardımsever hayırsever ve sırf Allah rızası için her köşe başında her kırmızı ışıkta her kapısını çalana az ya da çok bir şeyler veren Konyalıların parası ile otel odasında kalacaksın, aldıklarının iyisini satacaksın sonra da kötüleri giyip dilenmeye yardım istemeye devam edeceksin.
…………….
Taktık yaa…
Yine dün bir şey öğrendik Konya bu tür istismarcıların en fazla olduğu il imiş.
Özellikle mübarek ramazan aylarında bu tip otellerde dilenmek için şehrimize gelenlerden dolayı yer bulunamıyormuş.(!)
…………….
Cenab-ı Allah’ım affetsin. Dün bir kez daha kendi kendime söz verdim. Hiç kimse de kusura bakmasın. Kendimin bildiği tanıdığı ihtiyaç sahiplerinin dışında hiç kimseye yardım etmeyeceğim. (Buna ne kadar dayanabileceğim ben de bilmiyorum)
Ama ekmekse ekmek alıp et ise et alıp sokaktaki hayvanlara vereceğim.
Hiç değil ise o garip çaresizler beni kandırmayacak kadar saf ve gerçekten de açlar.
Yine de siz siz olun yardımları, sadaka ve zekatlarınızı ihmal etmeyin. Ama dediğimiz gibi ya tanıdığınız ihtiyaç sahiplerine verin ya da vereceğiniz kişileri mutlaka araştırın, en azından güvendiğiniz kişi ve kurumlar aracılığıyla bu güzel işi yerine getirin.
GÜNÜN OKKALI SÖZÜ
Her kalp atışı, kendi ecelimizin ayak sesidir.
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Kar ve buz temizlemede görevlilere yardımcı olduğumuz zaman daha iyi ADAM oluruz.