TARİHE YOLCULUK (202)
Bir insan ve beşer olarak Şanlı Peygamberimizin örnek alınacak hayatını öğrenecek ve “Rûhum sana âşık, sana hayrandır Efendim/ Bir ben değil, âlem sana kurbandır Efendim.” demeye de devam edeceğiz.
Türkler, Müslüman olup İslâmiyet’i seçtikten sonra öyle bir tarih yazdılar ki…
“Allah’ın yeryüzündeki kılıncı!” dense yeridir.
Pek çok kâfir, münafık ve azgın kavmin savaşçı Türkler sayesinde terbiye edildiklerini tarihin altın sayfalarında bulabilirsiniz. Oğuz Kaan’ı “Zülkarneyn”e benzeten yazarların kalemlerinden sanki bal damlıyor!..
Türkler, en güzel din olan İslâm’a girdikten sonra Şanlı Peygamberini o kadar çok sevdiler ki, Türklerdeki peygamber sevgisi dillere destan olup divân edebiyatında yüzlerce şiir, naatla birlikte övgü ve sevgide zirve noktasına ulaştı…
Merhum Ali Ulvî Kurucu, “Ruhum sana âşık” adlı şiirinde “Rûhum sana âşık, sana hayrandır Efendim/ Bir ben değil, âlem sana kurbandır Efendim.” diyor ve peygambere olan sevgisini şu sözlerle dile getiriyor: “Aşkınla buhurdan gibi tütmekde bu kalbim/ Sensiz bana cennet bile hicrandır Efendim...”
***
Bir Allah Dostu diyor ki; “Rasûlullah (s.a.v.) Efendimiz’i anlamak, Hakk’a kullukta en mühim basamaktır. O’nu anlamadan, O’nun izinden gitmeden ve O’nun gönül dokusundan hisse almadan, ne îmânımız tam bir îmân olur, ne Kur’ân-ı Kerîm’i tam olarak idrâk edebiliriz, ne de kulluğumuz tam bir kulluk olur…” diyor.
Bir başka Allah Dostu da şunları dile getiriyor:
“Bugünkü Hicaz yani Suudi Arabistan 400 sene Türk idaresinde kalmıştır.
Ecdadımız Medine'de Peygamberimizin ravzasındaki kandillerde 400 sene boyunca zeytinyağı değil, gülyağı yaktırmışlardır.
Fatih Sultan Mehmed'in babası ikinci Murad Han her üç gecede bir Peygamberimizin rüyasını görürdü.
Osmanlı padişahlarından III. Mehmet Han Peygamberimize muhabbetinden dolayı Resulullah'ın adı anıldıksa hemen ayağa kalkardı.
Paris'de meşhur Voltaire'nin yazdığı bir piyes temsil edilecekti. Piyes'in ismi “Taassub”.
Piyesde Zeyd-Zeynep (R.A) meselesi dile dolanarak Peygamber Efendimiz küçük düşürülmek isteniyordu. Bunu duyan Osmanlı padişahı II. Abdülhamid Han Elçilik vasıtası ile temsilin durdurulmasını, aksi halde bunu siyasi bir mesele yapacağını Fransız hükümetine bildirdi. Fransızlar temsili durdular. Lâkin tiyatro İngiltere’ye geçti. Ve aynı piyesin Londra’da verilmesi kararlaştırıldı. Bu haberi biraz geç alan Osmanlı padişahı aynı teklifi İngiliz hükümetine yaptı. İngiltere hükümeti zamanın geçmiş olduğunu ve biletlerin dağıtıldığını esasen böyle bir hareketin vatandaşların hürriyetine tecavüz olacağını bildirerek teklifi red etti. Fakat Sultan Abdülhamid Han şöyle bir yazı gönderdi. “Müslümanların halifesi olarak, İngilizler peygamberimizi tezyif ediyorlar diye âlemi İslâm’a beyanname neşredeceğim”. Bu ikaz karşısında İngiliz hürriyeti İflas etti. Temsil hemen durduruldu. Şu iki üç hadisenin altında ne gizlidir bilir misiniz; bir hadisi kutsinin izahı gizlidir. O hadis şudur; “Benim evliyalarım kubbelerimin altında gizlidir onları kimse tanıyamaz” buyrulur. - Burada “kubbenin” mânâsı “sıfatı beşeriye”dir. Yâni Allahu Teâlâ’nın peygamberleri ve evliyası herkes gibi yerler, içerler, evlenirler, sebeplere yapışırlar. Görünüşde diğer insanlar gibidirler. Bu sebeple onları herkes anlayamaz.”
Şanlı Peygamberimiz bir beşerdi ve insandı. Ama “Sen olmasaydın âlemleri yaratmazdım” diye övülen bir peygamberin ümmeti olarak O’nu (Salat ve Selâm onun üzerine olsun) sevmeye ve adını yüceltmeye azimli ve kararlıyız.
Elbette daha çok insan peygamberi anlatacak ve Şanlı Peygamberimizin örnek hayatından kesitler sunarak ibret alınacak sosyal, toplumsal davranışlarına erbabı tarafından daha çok yer verilecek.
Yerlere ve göklere belki sığdıramayız ama gönlümüze neden sığdırmayalım ki…
Peygamber Efendimize son derece hürmetkâr bir millet-i necibe olan Türk halkı, bunun en bariz örneklerinden birisi olarak çocuklarına Mustafa, Muhammed, Mehmed, Ahmed, Mahmud adlarını koymasıdır.
İslamcı müsteşrikler ne yaparlarsa yapsınlar bu aziz ve necip milletin gönlündeki ve halkımızın – özellikle Müslüman kadınların- kalbinden peygamber sevgisini asla yok edemeyecekler ve zayıflatamayacaklardır.
PAZARTESİ: Kölelikle mücadele eden bir sporcu olarak Samuel Eto’o.