Türkülerimizin hemen hemen hepsinin bir hikâyesi vardır; duygu yüklü gemilerdir türkülerimiz!
Türkülerimizin hikâyelerini bilmek ve o duygularla sazın teline vurabilmekse apayrı bir duygu. Ben de âcizane biraz sazın teline dokunuyorum ara sıra. Bazen arkadaşlarla bir araya gelip, rahmetli Neşet Ertaş ustanın dediği gibi ‘havalandırıveriyoruz’ türkülerimizi…
Geçen günlerde bir üniversitemizin Sosyoloji bölümünde okuyan öğrencilerine misafir olduk;
Konferans salonunda çocuklarımıza halk müziğinden parçalar çaldık söyledik kendimizce. Hoş bazı öğrencilerimiz de mikrofona kadar gelip onlarla beraber okuduğumuz türkülerimiz de oldu. Salonda bulunan öğretim üyesi bir hocamız da bize dönerek; ‘Türkülerimizin hikâyesi ve ya sözleri hakkında mümkünse açıklama getirmeniz anlaşılması bakımından daha etkili olacağını’ söylemişti. Aslında haklıydı hocam. Eskilerden ben hatırlarım ki, türkülerin mutlaka bir hikâyesi anlatılır sonrada türküsü söylenilirdi. Dinleyiciler en azından türkünün hangi yöreye ait olduğunu, hangi hikâyeden oraya çıktığı konusunda bilgilenmiş olurlardı.
Netice itibarıyla saz arkadaşlarımızla beraber şu türküyü okuduk; “SEHER VAKTİ ÇALDIM YARİN KAPISINI” Tabi ki türkü bittikten sonra salonda öyle bir hüzün oluştu ki anlatamam. Türkülerimiz bu alıp götürüveriyor dinleyen kişiyi. Neşet Ertaş hocamız tarafından kültürümüze kazandırılan ve severek aşkla dinlediğimiz bu türkünün, kendimce açıklamasını getirmiştim.
Türkümüzün sözleri şöyle idi;
Seher vakti çaldım yarin kapısını
Baktım yarin kapıları sürgülü
Boş bulmadım otağının yapısını
Çıka geldi bir gözleri sürmeli
Aslanım eller eller
Kokuyor güller güller
Ne bilsin eller eller
Perişan haller…
Açtırdım kapıyı girdim içeri
Aklımı başımdan aldı o peri
Dedim sende buldum halis cevheri
Dedi yok yok bir mehenge sürmeli
Aslanım eller eller
Kokuyor güller güller
Ne bilsin eller eller
Perişan haller…
Salonda, bizi pür dikkatle dinleyen bir öğrencimiz gözüme takıldı. Ona dönerek; “Sizde bu türkü sözleri nasıl bir duygu uyandırdı?” diye sormuştum. Öğrencimizin kendine göre bir açıklaması oldu. Hayata bakmış olduğu pencereden kendince bir yorum getirmişti. Getirmiş olduğu yoruma da, çok ilginçtir hitap ediyordu türkümüzün sözleri…
Öğrencimiz aynı soruyu bana sormuştu; “Bu türkü sözlerinin sizdeki duygusunu da öğrenmek isterim hocam.”
Ben de kendimce bir yorum getirdim tabi ki…
Öğrencimiz, bana dönerek, ‘hocam sizin baktığınız pencerenizden bakmamıştım, ama gerçekten de türkü sözlerimiz sizin yorumunuza da hitap etmektedir’ demişti.
İşte sevgili dostlar türkülerimiz böyledir, insanları düşündürmeye sevk eder; dünyevi aşk diye baktığımız bir aşk türküsünün arkasında gizli bir ilahi aşkın olabileceğini görebiliriz.
Türkülerimizi dinlerken sözlerine tek noktadan bakmamak lazım, daha derinliklerine inerek yorumlamamız gerekir diye düşünenlerdenim, çünkü türkülerimiz saftır, temizdir, berraktır.
Türkülerimiz kadar duygulu, türkülerimiz kadar saf ve temiz bir dünyada buluşmak ümidi ile. Saygılarımla.