İsabetli karar vermek için acele etmeyin ve iki kere düşünün. Ola ki içinden çıkamadığınız bir durum karşısında birilerine akıl danışmanız gerekirse de kime danışacağınız konusunda iyi düşünmeden aceleci olmayın, seçici olun. Tutarlı insanları seçin akıl danışmak için. Tutarlı insanların kararları da tutarlı olur, yanılma payınız en aza iner.
Davranışlarınızda rüzgârın yön verdiği rüzgârgülü gibi olmayın ve rüzgâra karşı yön değiştiren tutarsız insanlardan da akıl danışmaktan uzak durun. Çünkü onların verebilecekleri sağlam fikirleri yoktur. Verseler bile sizi yanıltırlar. Tutarsız insanlar ancak nefslerinin esareti doğrultusunda size yön gösterirler.
Akıl danışılacak insanlar, akılları yönünde hareket ederler, rüzgârla yön değiştiren rüzgârgülü gibi bir o yana bir buyana dönmezler. Sevecekseniz de gönül verecekseniz de sevdiğiniz insanın tutarlı olması mutluluğunuz için önemlidir. Onlar sadece akılları gereği severler ve bir başka yöne bakmaz, size olan istikametini de değiştirmezler.
Eğer rüzgâra göre hareket eden insana gönül verirseniz ve dostluk kurmaya çalışırsanız, bir gün aldatılacak ve terk edileceksiniz demektir. Bugün sana doğru olan yönü, bir başka gün başkasına doğru kayar. Çünkü tutarsızdır, sadakat yoktur, nefsine hoş görünen ne varsa o tarafa doğru yönelir.
Eğer sen aklını kullanırsan yanılmazsın. Çünkü akıl, işin sonunu en başından görmeni sağlayacaktır. Tutarlı insanı seçmenin de işinin kolaylaşacağının, aldanmayacağının göstergesidir.
Peki, insan neden akıl danışma ihtiyacı hisseder?
Akıl danışan insan, tutkularının esiri olmaktan, tutkularıyla görüş açısının yanıltacağından korktuğu ve yanılma payını ortadan kaldırmak için bir başkasının görüşüne başvurur. Çünkü ister istemez kendinde oluşan tutkularının etkisi ve yanıltmasıyla başarısız olmak istemez.
Bir iş ve bir davranış konusunda tutarlı insanlara akıl danış ama sır olan bir konuysa ona da bu konu hakkında en ufak bir bilgi verme. Hem akıllıyım der, hem de sır saklamazsan, aklından şüphe duy. Çünkü sırrı saklamakta aklın gereğidir. Sırrını açık edenin aklından zoru vardır, düşünme ve akletme yetisini kaybetmiş demektir.
Eğer akleder, aklını kullanırsan bilirsin ki, sırrını saklamak, insanın kendini koruma altına alması demektir. Bu sadece kendi sırrın değil, sana emanet edilen bir başkasının sırrını da saklaman gerektiğidir. Senden saklamanı istemese bile. Eğer senden sırrını saklamanı istiyorsa o sırrı saklamak senin görevindir. Nasıl ki sen sırrını açtığın birinden sırrını saklamasını istiyorsan, istemesen bile ifşa edilmemesi gerektiğini düşünüyorsan, başkalarının düşüncesi de aynı doğrultudadır. Bu da seni erdemli yapar, insani olarak seni yüceltir ve sana karşı şükran duyulmasını sağlar.
Aslında sır saklamak, güzel huy ve ahlak meselesidir. Zaten güzel huylu olan insanın hayatı da güzeldir ve başkalarının sırrını ifşa etmez, onları gizleme derdindedir. Sırrı ifşa eden insan ise güzel ahlaktan nasibini almamış ve yaşantısı zorluklar içinde, haset ve kusur arayan, bulduğu kusuru ve duyduğu sırrı ifşa eder, nefret duygusunu canlı tutar ve yaşantısı olumsuzluklarla geçer gider. Bu durumda da toplum onu kendi içinden atar veya güven vermediği için herkes ondan uzaklaşır.
Değil mi ki, güzel huy insanın ziynetidir. Bu ziynette bütün çirkinlikleri örter, sonradan oluşacak pişmanlık duygusunu ortadan kaldırır ve insanların mutlu olmasını sağlarken, başkalarının sevgisini kazanmasına neden olur. Ve insanları güzel davranışlara, ahlaki değerlere sahip çıkmaya yönlendirir.
Kötü huy ise ne kadar güzellik varsa onları yok edip, insanları mutsuz eder, onarılmaz yaralar açılmasına neden olur, karşısındaki insanların da kendisine öfke ve kin beslemesine neden olur.