Arapça “ Şuhur-u Selase” üç aylar anlamına geliyor. Manevi hayatımızda üç aylar;İçinde Recep, Şaban ve Ramazan üçlüsünü ihtiva eden manevi kazancın tavan yaptığı ve ruhların gıdalanarak doruklara tırmandığı anları içinde taşıyor. Bizlere göre orta yaş gurubu, ‘’yani elli- altmış yaşlarında’’ müminler için çocukluğumuz yıllarında Ramazanlar çok renkli geçerdi. En güzel yemeklerin ortaya serildiği, komşuluk, akrabalık ve kardeşlik bağlarının farkedildiği bir ortamı hatırlatırdı. Manevi hayatın sönük geçtiği yerler gayet mahduttu. Ankara ve İstanbul’un o zamanki asortik(avrupa hayranı) semtleri ve o zamanki devlet ricalinin bir kısmı… Ramazanlar bahar ve bayram havasında geçerdi. İftar akşam ezanıyla başlar, teravih, gece vakti sokak oyunları ve sahurla son bulurdu. Yaşı küçük çocuklar öğleye kadar “Tekne orucu’’ tutar, tam oruç tutanlar ise artık delikanlı olduklarını ispat etmiş olurlardı. Gün boyunca yenilemeyen ve içilemeyen yiyecek ve içecekler iftara saklanırdı. O zamanın en güzel yemek ve tatlıları ve şerbet ve hoşafları iftar ve sahur sofralarını süslerdi.
Ramazanın midemize hitabeden bir yönü olduğu gibi ruhumuza, kalbimize, fikrimize ve duygularımıza ta derinden tesir eden yönleri de vardır… Düşünün! Bir defa rabbimizin bizleri ne kadar çok sevdiğini! Bu durumu anlamaya çalışalım! Bir iyiliği niyet ettiğinizde hemen bir sevap yazılıyor. O iyilik ve sevap olan işi yaptığınızda on misli sevap yazdırıyor. Bir günahı yapmaya niyetlenip yapmadığınızda günah yazılmıyor. O günah işlediğinizde bir günah yazılıyor. İşlenen günahlara istiğfar edip “ Nasuh Tövbesi”(O günahı bir daha işlememek üzere yapılan tövbe) yaparsak affediyor. Biz günahkar kulların gideceğimiz sonsuz kudret sahibi Rabbimizden başka bir merciimiz ve melceimiz (müracaat edeceğimiz ve sığınacağımız) olmadığına göre her halükarda ona sığınacağız. Çünkü Onun huzurundan başka yer yok, onun huzurundan başka gerçek huzur ve saadet yok!
Gideceğimiz yer O’nun rahmeti ve mağfiretidir. Hadis-i Kutside”Rahmetim gazabımı geçti”(1) buyuruluyor. Ne mutlu bizlere ezel ve ebed sultanı olan bir rabbimiz var…
Sevaplar normal zamanda bire on yazılıyor. Mübarek Cuma günlerinde ve gecelerinde katlanıyor. Bu konuda Üstad Bediüzzaman Said Nursi üç aylarla ilgili bir mektubunda bakın nelerden bahsetmiş!
”Aziz Sıddık Kardeşlerim!…..Beş günden sonra çok mübarek ve çok sevaplı ibadet ayları olan şuhur-u selase gelecekler. Her hasenenin sevabı başka vakitte on ise, Receb-i Şerifte yüzden geçer, Şaban-ı Muazzamada üç yüzden ziyade ve Ramazan-i Mübarekte bine çıkar ve Cuma gecelerinde binlere ve Leyle-i Kadirde otuz bine çıkar. Bu pek çok uhrevi(ahiretle ilgili) faideleri kazandıran ticaret-i uhreviyenin bir kutsî pazarı ehl-i hakikat ve ibadet için mümtaz bir meşheri ve üç ayda seksen sene bir ömrü ehl-i imana temin eden Şuhur-u selaseyi böyle bire on kâr veren medrese-i Yusufiyede (Afyonkarahisar Hapishanesinde hapis iken hapis arkadaşlarına yazmış) geçirmek elbette büyük bir kârdır.”(2)…
Rabbimiz bizi affedip cennetine koymak istiyor. Yeter ki onu tanıyalım tanıdığımızı kullukla, ibadetle, tefekkürle, zikirle ve fikirle ifa etmeye çalışalım.
Tamam arkadaşım yalnız yaşadığımız bu dünyada bunun örnekleri var mı? Sorusu hatırımıza geliyor. Evet var; Nasıl şu Konya Ovamızdaki çiftçilerimiz yaklaşık dekara yirmi kg buğday ekip hasat zamanı 1000 kg ürün kaldırıyorlar. Bire elli alabiliyorlar. Bu ürün Ayçiçeğinde bire beş yüze çıkabildiği gibi Mısır da binlere Haşhaşta bir tohumdan bir meyve içinde yirmi bin ve otuz binlere çıkabilmektedir. Rabbimizin rahmeti ve bereketi bu hasılatı gözümüz önünde maddeten İlahi bir Sanat olan tabiattan veriyorsa Elbette manen okunan Kur’anın her harfi için sevapları daimi ve ebedi Cennette de verebilir. Rabbimiz bir besmele Ramazan ayında çekilirse arapça 19 harf bulunduğundan 19 bin sevabı elbette yazdırabilir. Ve ebedi cennetlerinde daimi cennet meyveleri şeklinde ikram edebilir. Toprağa giren tohumlar çürümek için toprağa atılmıyorlar yeni başak sürgün ve meyve vermek için toprağa atılıyorlar. Toprağa atılan tohumlar sürgün versin başak versin meyve versin toprağa giren insanoğlu orada çürüsün gitsin olur mu? Hayy ve Kayyum olan Halıkteala elbette tüm insanlığı kıyameti kopardıktan sonra Haşirin baharında bir anda İsrafil(AS) sur düdüğü ile istirahate çekilmiş ordunun erlerinin bir düdükle içtimaya toplandıkları gibi, Rabbimizin sonsuz ve sınırsız kudreti göz açıp kapayıncaya kadar tüm insanlığı diriltip toplayacaktır amenna… Kimsenin kimseye yardımı olmayacağı kişilerin kendi amelleriyle baş başa kalacakları o günde içinde bulunduğumuz üç ayların özellikle Ramazan Ayı ve Kadir Gecesinin ne kadar önemli olduğunu herkes anlar.
Dünyada bahardaki mai nisan(Nisan Yağmuru) çiftçilerimiz için ne ise mümin için de Üç aylar ve ramazan odur. Nasıl yağan yağmur (Rahmet) çiftçilerimizi sevindirir. Çiftçilerin yağmur altında ıslamaları onların şevklerin artırır. İçinde bulunduğumuz Recep , Şaban ve Ramazan ayları da böyledir. Rabbim cümlemizi bu özel ve güzel günleri ve geceleri hakkıyla değerlendirip; Amel defterini ihlaslı hal hareket ve ibadetle dolduran defteri sağ taraftan takdim edilen müminlerden etsin İnşaallah.
Kaynaklar
1)-Acluni Keşfül Hafa(1/448)Sorularla İslamiyet.com .Websitesi
2)-Şualar,Sayfa496,Rnk Neşriyat2006 İstanbul