Herhangi bir yatırımcı dünyanın neresinde olursa olsun yapacağı yatırım için bir takım kriterler arar. Altyapı, nitelikli işgücü, pazar büyüklüğü, vergi ve teşvik oranları v.b bir takım etkenler yatırım planlarının ya da yapılan fizibilite çalışmalarının temel unsurlarıdır. Birçok veri gösteriyor ki Türkiye hak ettiği yatırımları alamıyor. Uluslararası yatırımlara bakıldığı zaman 2013 yılında 1,45 trilyon dolar toplam uluslararası doğrudan yatırım görülmekte. Ülkemiz 12 milyar dolarlık bir pay alarak toplamda 22.sırada bulunuyor. Araştırmalar gösteriyor ki 2017 yılı sonu itibarı ile dünyada 2 trilyon dolar doğrudan yatırım yapılacak.
İşin diğer garip tarafı ise hala problemli olarak görülen Amerika Birleşik Devletleri bu sıralama içerisinde ilk sırada. Yine sıralamaya baktığınız da Meksika, Endonezya, Şili, Hong Kong gibi pazarların Türkiye’nin önünde olduğu görülüyor. Oysa ülkemizi bu ülkelerle kıyaslayacak olsak birçok açıdan daha ön planda olduğu ortadadır. 2002 yılından bu yana yaşanan siyasi istikrar sonucu Türkiye rakiplerine göre daha hızlı büyümüş ve rakiplerinden daha iyi bir ekonomik performans sergilemiştir. Altyapısı ve işgücü olarak bakıldığında yine ülkemiz rakipleriyle rahatça rekabet edebilecek durumdadır.
Pazara yakınlığını göz önüne alırsanız Türkiye bulunduğu konum itibarı ile dünyada belki de hiçbir ülkenin sahip olmadığı bir coğrafik konuma sahiptir. Bununla beraber iç pazar olarak da yeterli büyüklüğe sahiptir. Türkiye kendi dinamiklerini yatırıma dönüştürmekte istenen ve hedeflenen başarıyı yakalayamamıştır. 2012 yılından bu yana sergilenen büyüme rakamlarımız da bunu teyit etmektedir. Evet dünya zor bir süreçten geçmekte ve bütün ülkelerde ekonomi yeterli performansı göstermiyor. Ancak para yok olmuyor ve sizin kaybınız mutlaka birilerinin kazancı olarak sistemde yerini alıyor. Sermaye riski sevmiyor ve güvenli limanı her zaman tercih ediyor. Zaten ABD’nin sıralamada en başta olmasını başka nasıl izah edersiniz ki?
Türkiye cari açıkla mücadele ederken yeterli olmayan tasarruf oranları gerçeğiyle yüzleşti. Tasarruf gelirin harcanmayan kısmı yatırım ise tasarrufun ilerde gelir getirecek üretim kapasitelerine harcanması demektir. Fakat biz belki de kolay para kazanma isteği sonucu bu tasarrufların imalat sanayine yatırım olarak dönmesini de sağlayamadık. Ama en azından uluslararası doğrudan yatırımları ülkemize çekmeyi başarabilirsek bu bizim Ekonomimiz için bir itici güç olabilecektir. Bu yatırımlar finansal piyasalara girecek olan ve beklediği getiriyi elde edince gitmeyi planlayan yatırımlar değil bizimle beraber kader ortaklığı yapacak uzun vadeli kalmayı düşünen sanayinin çarklarını çevirecek olan yatırımlardır.
Ülkemizde bu anlamda yapılan güzel yatırımları geçmişte gördük ve umarım gelecekte de bu tür yatırımlar artarak devam eder. Bizlerde küçülen dünyada hak ettiğimiz yatırımları bu kadar avantaja rağmen neden alamadığımızı ciddi manada araştırmalıyız. Gelişmiş 10 ekonomi arasına girmemiz için kendi kaynaklarımız kadar ülkemizin alacağı yatırımlarda son derece önemlidir.