Ünzile Gibi: Türkiye’de çocuk gelinler ve yitirilen hayatlar

Yağmur Çağlayan

Türkiye’de çocuk yaşta evlilik sadece bireylerin değil, toplumun geleceğini tehdit eden derin bir sorundur. Bu evlilikler bir çocuğun hayallerini, eğitimini, ve hatta sağlığını ellerinden alırken toplumsal cinsiyet eşitsizliğini pekiştiriyor ve yoksulluğun döngüsünü sürdürmeye devam ediyor. Çocuk yaşta evlilikler hem kız hem de erkek çocuklarını etkiliyor olsa da bu sorunun en ağır bedelini ödeyenler genellikle kız çocuklarıdır. Hem ailelerin hem de toplumsal normların baskısı altında çocuklar henüz kendi geleceklerine dair bir kararı dahi verememişken evliliğe zorlanıyorlar. Bu çocukluğu çalınan bir kuşağın sessiz çığlığıdır.

Sayılarla Gerçek: Kız ve Erkek Çocuklarının Durumu

TÜİK verilerine göre, Türkiye’de 2020 yılında resmi olarak 16-17 yaş arası kız çocuklarının %3,6’sı evlendirilmiştir. Bu oran erkek çocukları için oldukça düşüktür ve aynı yaş grubundaki evliliklerin sadece %0,2’sini oluşturmaktadır. Bu veriler çocuk yaşta evliliğin cinsiyet bazında ne denli adaletsiz olduğunu net bir şekilde ortaya koyuyor. Erkek çocukları da küçük yaşta evlendirilse de bu oranın kız çocuklarına kıyasla son derece düşük olduğunu görmekteyiz. Kız çocukları ailelerin “namus” kavramı etrafında şekillenen geleneksel bakış açısı nedeniyle evliliğe daha erken yaşta ve daha sık zorlanmaktadır.

Toplumun erkek çocuklarını genellikle “koruyucu” rolüne hazırlaması, onların eğitim ve iş hayatında daha fazla fırsatla karşılaşmalarına neden olurken kız çocuklarına biçilen “anne” ve “eş” rolü onları bu fırsatlardan mahrum bırakıyor. Kız çocukları için erken yaşta evlilik sadece eğitim haklarından yoksun kalmalarına değil aynı zamanda sağlık, psikolojik ve sosyal gelişimlerinde de geri kalmalarına yol açıyor.

Ayrıca evliliğe zorlanarak istismar edilen çocukların sayısı yüzdelerle verilirken kulağa pek de çok değilmiş gibi geliyor, bu bir veri manipülasyonudur. TÜİK verilerine göre 2022’de 16-17 yaşındaki kız çocuklarının %2,3 evlilik oranının 12 bin 919 kız çocuğuna denk geldiğini görüyoruz. Son 10 yılda TÜİK verilerine göre toplam 302 bin 159 kız çocuğu evlendirilmiş ve yalnızca 2021 yılında 15-17 yaşlarında 7 bin 73 kız çocuğu doğum yapmış. Üstelik her sene 13 binden fazla kız çocuğu hala evlendiriliyor. Yasal olmaması sebebiyle daha küçük yaştaki imam nikahıyla evlendirilen çocukların resmi istatistik kayıtları bulunmuyor ancak daha fazla olduğu tahmin ediliyor.

Ek olarak yaklaşık 13 bin kız çocuğunun evlendirilmesinin yanında, evlendirilen erkek çocuklarının 700 civarı olması pedofili tehlikesini gözler önüne seriyor. Binlerce kız çocuğu yetişkin bireyle evlendiriliyor.

Ünzile'nin Çığlığı: Sezen Aksu’nun Yüreğe Dokunan Şarkısı

Türkiye’de çocuk gelinler denilince Sezen Aksu’nun “Ünzile” şarkısı bu meselenin sembollerinden biri haline gelmiştir. Sözleri Aysel Gürel tarafından yazılan bu şarkı köyde yaşayan bir kız çocuğunun trajedisini anlatır. Ünzile, daha çocuk yaşta evlendirilmiş, oyun oynaması gereken zamanlarda bir yetişkinin yükünü taşımak zorunda kalmıştır. Şarkının dizeleri sadece Ünzile'nin değil binlerce çocuğun iç dünyasını, acılarını ve umutsuzluğunu dile getirir.

"Ünzile, insan dölü, on kardeş beşi ölü / Kızlar bilmez konuşmayı, erkekler bilmez sevişmeyi", bu dizelerde toplumsal cinsiyet rollerinin ne kadar derin bir uçurum yarattığını görüyoruz. Ünzile henüz hayatta kendi yolunu seçme şansı bulamamışken evliliğe zorlanarak çocukluk hayallerine veda etmiştir. Sezen Aksu'nun bu şarkısında yankılanan çaresizlik çocuk gelinlerin yaşadığı ortak kaderi gözler önüne seriyor.

Toplumsal, Psikolojik ve Sağlık Açısından Yıkıcı Sonuçlar

Çocuk yaşta evlilikler sadece bireylerin geleceğini değil, toplumun genel yapısını da olumsuz etkiliyor. Kız çocukları için evlilik eğitim hayatlarının sona ermesi ve ekonomik bağımsızlıktan yoksun kalmaları anlamına geliyor. Eğitimden mahrum kalan kız çocukları daha sonraki hayatlarında iş gücüne katılamadıkları için maddi anlamda eşlerine bağımlı hale geliyorlar. Bu bağımlılık onların sosyal hayatta etkin bir rol üstlenmelerini de engelliyor. Eğitim ve kariyer hayatına dair fırsatları kaçıran çocuk gelinler kendi çocuklarını da aynı döngüye hapsetme riski taşıyor.

Çocuk yaşta evlilikler psikolojik açıdan da ciddi travmalara neden oluyor. Henüz duygusal ve zihinsel gelişimini tamamlamamış bir çocuğun evlilik gibi büyük bir sorumluluğu üstlenmesi depresyon, anksiyete ve özgüven kaybı gibi ruhsal sorunlarla sonuçlanabiliyor. Ayrıca erken yaşta anne olan kız çocukları hamilelik ve doğum sürecinde sağlık sorunlarıyla karşı karşıya kalıyorlar. Bu çocuklar ne kendi bedenleri ne de bebekleri için gereken fiziksel olgunluğa sahip olmadıkları için hem kendileri hem de bebekleri ciddi riskler taşıyor. Çocukların çocuğu da, eşi de olmamalı. Her çocuk evliliği engellenmeli ve pedofili ihtimali göz önünde bulundurularak incelenmelidir.

Erkek Çocukların Durumu

Erkek çocukları da çocuk yaşta evliliklerle karşı karşıya kalabilse de, onların evliliğe zorlanma oranı kız çocuklarına kıyasla çok daha düşük. Erkekler toplumun onlara biçtiği güçlü, koruyucu ve aile reisliği rollerine hazırlanmaya başlarken evlilik onlar için genellikle bir sorumluluk değil, gelecekteki yetişkin yaşamlarının bir aşaması olarak görülüyor. Ancak erkek çocuklarının küçük yaşta evlendirilmeleri de onlara büyük bir psikolojik yük bindiriyor. Hem cinsel hem de duygusal gelişimlerini tamamlamadan eş ve baba olmak zorunda kalan erkek çocukları da bu yükü sırtlanıyor ve çoğu zaman hayatları boyunca bu travmayla mücadele etmek zorunda kalıyorlar.

Toplumsal Değişim İçin Çözüm Yolları

Çocuk yaşta evliliklerle mücadele etmek sadece yasal düzenlemelerle değil aynı zamanda toplumsal farkındalıkla da mümkündür. Eğitim bu konuda en güçlü araçlardan biridir. Kız çocuklarının eğitim hayatlarına devam edebilmesi, hem onların bireysel gelişimini sağlamak hem de toplumsal cinsiyet eşitliğini güçlendirmek açısından hayati önem taşır.

Toplumun her kesiminde çocuk yaşta evliliklere karşı bilinçlendirme çalışmaları yapılmalı, özellikle kırsal bölgelerde geleneksel yapılarla mücadele edilmelidir. Ailelere çocukların evlilikle değil eğitimle güçleneceği, kendi ayakları üzerinde durabilen bireyler olabilecekleri anlatılmalıdır. Ayrıca medya ve sivil toplum kuruluşları, bu konuda daha aktif rol alarak çocuk yaşta evliliklerin uzun vadeli zararlarını topluma aktarmalıdır.

Ayrıca çocuklara kendi hakları en yaygın eğitim biçimi olan örgün eğitimde müfredata dahil bir biçimde öğretilmelidir zira Ünzile gibi çocuklar bazen kendilerini ailelerinden bile korumak zorunda kalabilirler.

Çocuk gelinler meselesi sadece istatistiksel bir veri ya da hukuki bir sorun değil, toplumun kalbinde derin yaralar açan bir meseledir. Her bir çocuk gelin kaybedilen bir gelecek, susturulan bir ses ve yok sayılan bir hayaldir. Sezen Aksu’nun “Ünzile” şarkısında duyduğumuz çığlıklar bu gerçeğin ne kadar derin ve acı olduğunu gözler önüne seriyor. Her bir Ünzile’nin sesi duyulmalı ve bu sessiz çığlıklar toplumsal bir harekete dönüşmelidir. Çocuk gelinlerin hayatlarını ellerinden alan bu adaletsiz sistem ancak hep birlikte mücadele edilerek sona erdirilebilir.

Çocuklar oyun oynamak, öğrenmek ve hayal kurmak için vardır. Onların bu haklarını ellerinden alıp evliliğe zorlamak sadece bireylere değil toplumun tümüne yapılmış bir haksızlıktır.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.