Son günlerde iki makalemde tarım sektöründe gelinen durumu ele almış ve bunlardan çok güzel yansımalar olmuştu. Bunlardan birincisinde artık et ithalatına alışmamız gerektiği, çözüm için de ÜRETİMİN TOPLULAŞTIRILMASI gerektiğini, ikincisinde ise tohumculuk konusunda ülke olarak kendi kendimize yettiğimizi ancak “ticaret bu dışarıdan almamız ve satmamız da gerekir” demiştim. Tarım bu. Sektör her zaman taze ve canlı. Doğrusu sıkıntılarımız da yok değil. Bu sıkıntılarımızın temel sebeplerinden ikisinde uygulanan politikalar ve üretim potansiyelimizin yetersizliği de vardır.
Tarımı ele aldığım hemen her yazımda Bakanımızın son derecede iyi niyetli olduğunu ancak sektöre henüz hakim olamaması ile bürokratların eksik yorumlamalarına bağlı olarak yanlış yönlendirmeler yapılabileceğini ifade etmiştim. Bunu da bürokrat arkadaşlarımızın bilerek yapabileceğini asla düşünmem, tekraren ifade ediyorum ki “eksik yorumlama” bağlı yansımalar olarak görüyorum. Bundan da daha normal bir şey yok zira tarım her an güncellenmesi, üretici-aracı-tüketici hareketlerinin sıcağı sıcağına takip edilmesi gereken bir sektördür ve oturarak politika üretilmez.
Bununla ilgili görüşlerimi ele almadan bakanlıkta yapılan bazı uygulamalara değinmek istiyorum. Tarım dışından olmasına rağmen uygulamaları ve sıcaklığı ile iyi niyetli bakanımız özellikle tüketicilerin oldukça sempatisini kazanmış durumda. Bakanımızın bu sempatisine rağmen tarımsal uygulamalarda bazı tuhaflıklar da olduğunu söylemeden geçemeyeceğim.
Üreticinin yani çiftçinin hakkını verme konusunda yoğun desteklemelere rağmen yeterince verimli olduğu söylenemez. Desteklemeler üretmeyene, karlılık da dağıtıcıya yaramaktadır. Üretici ve aracıyı iyi ayırt etmek gerekir. Bu bakımdan da üreticinin payını aracının aldığı ortadadır. Et meselesinde olduğu gibi konu tam güncellenememesine bağlı olarak üretici az, aracı daha çok kazanmaktadır.
Esas meselemize gelince "Türkiye Milli Tarım Destekleme Modeli" kapsamındaki havza bazlı desteklenecek ürünler belirlendi. Bitkisel üretimin planlanması, toprakların boşa ekilmemesi, ürünlerin elde kalmaması ve arz talep dengesizliğinin yaşanmaması için hayata geçirilecek bu model ile belirlenen 941 tarım havzasının ürün listesi 18/07/2017’de Resmi Gazetede yayınlandı.
Bu uygulamada kapsamında, arz açığı bulunan, stratejik ve bölgesel önem arz eden, insan beslenmesi sağlığı ve hayvansal üretim açısından önemli buğday, arpa, çavdar, çeltik, dane mısır, tritikale, yulaf, mercimek, nohut, kuru fasulye, pamuk, soya, yağlık ayçiçeği, kanola, aspir, çay, fındık, zeytinyağı, patates, soğan ve yem bitkilerinden oluşan 21 ürün desteklemeye alındı. Bu ürünlerle ilgili istatistiki veriler, ekim nöbeti (münavebe), iklim, toprak ve topografya, su kısıtı verileri (mevcut su potansiyeli ve bitki su tüketimi), il ve ilçelerdeki kamu, STK ve üniversitelerin teklifleri dikkate alınarak 1 milyardan fazla verinin yer aldığı Karar Destek Sistemi sonucunda 941 havza/ilçe belirlendi.
Şunu öncelikle belirteyim ki, HAVZA ve BİR KÖYÜ BİR İŞLETME yapma projeleri şahsıma aittir. Birileri bu iki ve diğer bazı projelerimi değişik isimler altında ısıtıp ısıtıp piyasaya sürüyor. Bu da iyi de “proje mantığını tam oturtamadıkları için” hep hata yapıyorlar ve projeler tam işlerlik kazanamıyor.
Bunları başka yazılarımda yeniden ele alacağım ancak “havza projesini Milli Tarım Destekleme Modeli olarak yeniden ele almanın mantığını anlamadım. Bir proje üretimi kısma eylemi olarak ele alınamaz. Bu peoje 13 sene yazıldığı zamanda desteklemeye alınan ürünlerin üretim değerleri bu kadar yüksek değildi. Hayvancılığın gelişmesine bağlı olarak özellikle yem bitkileri ve mısır üretiminin sulu alanlarda yaygınlaştırılması hedef alınıyordu. Gelinen noktada bu bitkilerin yeteri kadar üretildiği söylenemez ama artırıldığı gerçektir ancak bu bitkiler de potanasiyelini azami derecede kullanmaktadır denebilir.
Yağ bitkilerine bazı havzalarda getirilen üretim kısıtlamasını bir türlü anlayamıyorum. Ülkem artan değerlerle yağ bitkileri ve türevlerinin ithalatına devam ederken ayçiçeği, aspir ve kolza üretim kısıtı da niye ki. Oysa, yağ bitkileri kuru-sulu ve münavebe-nadas, üretimi az yapılan sınıfına girmeden her havzada yer almalıdır. Doğrusu budur. Kısacası HAVZA PROLESİ yeni yoruma muhtaçtır.
Kalın sağlıcakla