- Urfa ve Harran’ın bazı tarihi evlerinde çift başlı kartal figürleri, “maşallah” yazısının altında evlerin kapıların üstünü süslüyordu. Mardin’de de çift başlı Selçuklu kartalı figürleri iş yerlerinde görmüştük.
Şanlıurfa Müzesi’nden yürüyerek Balıklıgöl’e doğru adımladığınızda karşınıza Urfa Kalesi ve kalenin üzerindeki iki sütun hemen dikkatinizi çekiyor.
Urfa’ya ilk yaptığım manevi yolculukta tarihi kaleyi gezmiş ve o sütunlara dokunarak Urfa’nın genel bir görüntüsünü fotoğraf makinamla yakalamaya çalışmıştım. Urfa gerçekten o kaleden oldukça güzel görünüyor.
Urfa’yı gezerken özellikle Balıklıgöl’ü ve camilerini manevi bir atmosfer içerisinde gezmek gerekiyor. Ben, yanlış bir söylem olan ‘İnanç Turizmi’ni kullanmak yerine ‘Dini Ziyaret’i tercih ediyorum.
ÇİFT BAŞLI SELÇUKLU KARTALI
Mardin ve Urfa’yı gezerken gördüğüm çift başlı kartal figürleri dikkatimi çekti. Urfa’nın ve Harran’ın bazı tarihi evlerinde de bu çift başlı kartal figürleri, “maşallah” yazısının altında evlerin kapıların üstünü süslüyordu.
Bu arada Urfa kalesinin Memluklular ve Akkayunluların yanı sıra Bizanslılar, Urfa Haçlı Kontluğu, Selçuklular, Eyyubiler, Akkoyunlular ve Osmanlılar zamanında da onarılarak kullanıldığını da ifade etmeliyiz.
URFA KALESİ
Urfa Kalesi’nin M.Ö. 10.000 yıllarına ait neolitik bir alan üzerine kurulduğu tahmin edilmektedir. Kalenin yanı başında çıkarılan ve Şanlıurfa Müzesinde sergilenen 12.000 yılık Balıklıgöl Heykeli ve Kale alanı, Balıklıgöl havzasının tarihini gözler önüne sermektedir. Altıncı yüzyıla ait kayıtlarda kaleden bahsedilmemektedir. Kale ile ilgi ilk kayıtlar on birinci yüzyıla aittir. Buna göre kale 6 yy. ile 11. yy arasına tarihlenebilir. Kale ilgili kabul edilen görüş: M.S. 812- 814 yılları arasında Abbasiler döneminde yapıldığıdır. Kalenin üzerindeki korint başlıklı iki sütun Edessa Karalı 9. Manu döneminde, M.S. 240-242 yılları arasında birer anıt sütun olarak yapılmıştır. Doğudaki sütun üzerindeki Süryanice kitabede: “Ben askeri komutan Barşamaş (Güneşin oğlu)'in oğlu Aftuha. Bu sütunu ve üzerindeki heykeli veliaht Prens Manu kızı, kral Manu eşi, hanımefendim ve velinimetim kraliçe Şalmeth için yaptım” yazılıdır.
Damlacık Dağı üzerinde bulunan Urfa Kalesi’nin, üç tarafı kayadan oyma hendek ile çevrilidir. Ayrıca Ayn-ı zeliha Tüneli ile kale ile Ayn-ı zeliha Gölü arasında geçit sağlanmıştır.”
ŞAİR NÂBİ VE EVLİYA ÇELEBİ
Urfalı Şair Nâbi h.1089 (1678) tarihinde yapmış olduğu Hac yolculuğunu anlatan Tuhfet-ül Harameyn isimli eserinde bu kaleden şöyle söz ediyor:
“Ulu Felek Dağı'nın tepesi üzerinde baş yükseltmiş olan yüksek kale, feleği kıskandıracak kadar yükseklikte, kâfir ve sapık mühendisler tarafından yapılmıştır. Üzerinde hile, aldatıcılık okulunun öğretmeni İblis -üzerine lânet olsun- kalıp dökerek yaptığı iki kıta yontulmuş taştan tertip edilmiş minare görünüşlü mancınık vardır.”
Bu kaleden Evliya Çelebi ise şu şekilde söz ediyor:
“Kalenin batıya açılan gayet sağlam ve kuvvetli bir demir kapısı vardır. Burada 200 kadar ev vardır ki, Dizdarağa bu evlerde oturur. 200 kadar neferi, cephanesi, buğday ambarı ve sarnıçları vardır. Kale kapısının iç kısmında minareli ve küçük bir mescidi vardır. Mel'un Nemrud'un Hz. İbrahim'i ateşe attırdığı mancınık, bu kalenin içinde durur iki tane sütundur.”
Evliya Çelebi’nin de ifade ettiği gibi kale içerisindeki ev, ambar ve sarnıçlar ile mescit günümüze gelememiştir. Yalnızca ayakta olan iki sütun halk arasında “Mancınık” olarak adlandırılmakta- dır.
YARIN: Balıklıgöl, İbrahim Aleyhisselâm ve Nemrut.