7 Haziran seçimleri geçeli 2 ay oldu hala koalisyon arayışı devam ediyor. Bir hükümet kurma ihtimali ufukta yok gibi. Ben de bu durumu bir hikâye ile anlatmaya çalışacağım.
Eskiden mahkemelerin kadı efendiler tarafından görüldüğü yıllarda bir yapı ustası ile amelesi arasında bir anlaşmazlık olmuş. Amele, ustasını kadı efendiye şikâyet ederek şöyle demiş. “Efendim ben bu yanında çalıştığım ustamdan şikâyetçiyim, buna hakkımı helal etmiyorum. Siz benim hakkımı bu adamdan alıp bana verin. Kadı sorar, “Oğlum ustanın nesinden şikâyetçisin?”
“Efendim ben ameleyim bu usta. Ben bundan daha fazla çalışıyorum çamur karıyorum taş ve çamurları ustanın iş yaptığı duvara taşıyorum, akşam olunca o alıyor 50 krş ben alıyorum 30 krş. Ben ondan çok çalıştığım halde neden bana az para veriyor işte bunu düzenleyin” der.
Kadı efendi, “Peki oğlum gel bakalım buraya” der ve yanında bulunanlara beş tane yumurta getirmelerini söyler, getirirler. Ameleye işaret ederek, “Haydi bakalım şu beş yumurtayı bir biri üzerine yığ” der. Amele uğraşır da uğraşır bir türlü yumurtaları üst üste koyamaz ve en sonunda hepsini kırar, ortalığı batırır.
Kadı, “Olmadı mı?” der. Amele “Olmadı efendim” deyince, oradakilere “Gidin bunun ustasını çağırın makamıma” der. Çağırıp gelirler adamı. Kadı, “Oğlum bu amele senden şikayetçi bu fazla çalıştığı halde sen fazla para alıyormuşsun bu az para alıyormuş neden böyle yapıyorsun?” diye sorar. “Kadı efendi, ben ustayım tabi fazla alacağım. Ben usta olmadan onun gibi az alıyordum parayı, ama şimdi usta oldum çok almak benim hakkım” der. Amelenin yanında iken kadı efendi görevlilerden beş yumurta daha getirmelerini ister, yumurtalar gelir. Bu defa ustaya döner, “Şu yumurtaları üst üste yığ bakalım usta” der. Adam hemen sağa sola bakar ortada duran sobanın içerisinden bir kürek kül alır masadaki sürahiden birazda su döküp çamur hale getirir ve yumurtaları üst üste yığıverir. Kadı ameleye döner “İşte seninle ustanın farkını gördün mü, o ustalık farkını senden fazla alarak gösteriyor” diyerek davayı tatlıya bağlar.
Şimdi gelelim hikayeden çıkarılacak derse…
Bizim liderler olmadık hile ve desiseler ile halka gidip iktidardaki AK Parti’yi şikayet ederek “Biz çok çalışıyoruz ama yine her şeye rağmen o parti bizden fazla vekil çıkarıyor, biz bunlardan şikayetçiyiz 12-13 senedir bu böyle devam ediyor biz ne iktidar olabiliyoruz ne de iktidar olmaya yaklaşabiliyoruz bizim hakkımızı alıver” derler. Şikayet ettikleri halk adına konuşan Kadı Efendi büyük partili şikayetçiye şöyle diyor, “Eh be kardeşim sen yıllardır bu ülkenin idaresinde söz sahipliği etmişsin, ama hep bizim gibi aşağı tabakayı ezmişsin. Ülkede doğru dürüst bir idare göstermemişsin, taş taş üstüne koymamışsın. Kendi çapında zenginler yaratmışsın hep kaymağı siz ve taraftarlarınız yemiş. Fakir zaruret içerisinde inim inim inlemiş. Halkı vergiyle ezmişsin, memurların vasıtası ile vatandaşa dayak atmışsın. Halkını hor görmüşsün, onların refahı için bir gayret göstermediğin gibi hep geri kalsınlar bize rakip olmasınlar, kafaları çalışmasın, gözleri açılmasın “onlar kazansın, bizler yiyelim” deyip baskıcı bir politika ile insanları yıldırmışsın. Hatta elinden iktidar ve makamlar gittiği kısa dönem siyasette bile tekrar o eski koltuk hırsı ile o memlekete hizmet etmiş partileri güdümündeki subaylardan oluşan orduya ihtilal yaptırıp halkın sevdiği liderleri sudan sebepler ile mahkeme ederek astırmışsın. Yani ustayım zannedip hiç usta olamamışsın, ama karşındaki parti ustaların ustası olmuş halk yararına ne ihtiyaç ise duble yol, su, elektrik, hastane daha akla hayale bile gelmeyecek güzel işler yapmış. Demokrasiyi yerleştirmiş.
Artık bu halk sizi ve idarenizi sevmiyor, “Bu siyaset makam ve koltuk hırsıyla değil halk için ülke için çalışmayla olur yalan dolan hile entrika ile siyaset yapma devri geçti” diyor.
İkinci amele geliyor o da şikayetçi oluyor AK Parti’den. Halk “senin şikâyetin ne?” diyor. Onlar da “Ben kırk küsur senedir bu ülke siyasetinin içerisindeyim ne iktidar olabildim, ne de oralara yaklaşabildim ben de şikâyetçiyim. Yeter artık biraz da biz ülke idaresinde söz sahibi olalım” der.
Halk, “Kardeşim anladık sen hep yan çizdin hiçbir zaman ülke idaresi için aşırı çaba göstermedin elini taşın altına hiç koymadın, daima çözümsüzlük üzerine bir şeyler ile beslendin. Seni halk birkaç defa denedi, son idareye ortak olduğun yıllarda sana 130’dan fazla milletvekili verdi bu halk. Seni iktidar ortağı yaptı bu fırsatı bile değerlendiremedin. Ecevit’in kuklası oldun. Ülkeyi ekonomik uçumun kenarına getirdiniz, IMF ye teslim oldunuz. Fakir halkı perişan edip daha çok fakirleştirdiniz, verdiğiniz sözlerin birini de yerine getiremediniz yani ne usta olabildiniz ne de ameleliği başarabildiniz. Bu kadar oy bile fazla size.” diye davayı düşürdü.
Sonra diğer parti de şikayetçi oldu. “Bizim de şikayetimiz AK Parti’den. Bizim istediğimiz ülkeyi bölmek ve Kürdistan kurmak buna müsaade etmiyor” diyorlar. Halk da “Sizin isteğinize bu ülkede kimse itibar da müsaade de etmez. Sizler canilik yaptınız Türk Kürt genç ihtiyar kadın çoluk çocuk binlerce insanın ölümüne sebep olan bir örgütün uzantısısınız. “Biz ülke partisiyiz” diyorsunuz ama Kandil’deki liderlerin hapisteki Öcalan’ın izinden ve emrinden çıkamıyor, terörle aranıza mesafe koyamıyorsunuz. Böyle silahlı baskılı siyaseti halk kabul etmez. Bir erken seçimde 20 vekil de çıkaramazsınız. Sizin hiç görülecek hak’a şeriata yarar bir mahkemeniz yok” deyip salondan çıkarmıştır.