Milletler, gelenekleri, millî ve manevi değerleriyle yaşarlar.
Bu değerlerden yoksun bırakılan milletler, hedeflerini tutturamazlar.
Binlerce yılda oluşan gelenekleri bir kalemde silip atamazsınız.
Bu anlamda Japonların geleneklerine bağlılığına hayranım.
Mesela Japon eğitim sisteminde okullarda müstahdem diye bir kavramın olmadığını biliyor musunuz?
Müstahdemin yapacağı işleri çocuklar yapıyormuş.
Okulun, sınıfların ve hatta tuvaletlerin temizliğini çocuklar yaparak emeğe saygıyı ve kirletmemeyi öğreniyorlarmış.
Sanırım bir dünya kupası maçıydı. Japon taraftarlar oturdukları tribünlerde mıntıka temizliği yapmışlar, dünyanın taktirini kazanmışlardı.
Bizim ilkokul yıllarımızda okula gelen odun, kömürü biz taşırdık. Ağaç dikilecekse biz dikerdik. Çevre temizliği de bizim işimizdi. Münazara ve müsamerede bizim sınıf başı çekerdi. Bundan dolayı da hiç bir aile şikayetçi olmazdı.
Ama şimdi her şey değişti. Aileler çıtkırıldım oldu. Okulda çocuğun eline bir bez verin de bir yeri sildirin. Bakın o zaman neler oluyor?
Japonların, geleneklerine bağlılığını konuşuyorduk.
Japon alfabesi M.S. 9-10. Yüz yıllarına dayanır. O tarihten beri oldukça zor olan alfabeyi değiştirmeyi düşünmemişler.
Dünyada alfabesini değiştiren, bizden başka bir millet var mıdır acaba?
“Kimono” yu da yasaklamamışlar. Japonlara özgü çay seramonisini de unutmamışlar.
Büyük devlet olmanın yolunun, geçmişle bağlarını koparmak olmadığını Japonlardan öğreniyoruz.
Bizim Cumhuriyet’ten bir şikayetimiz yok. Ama 600 yıl adaletle dünyaya hükmetmiş bir neslin ahfadı olarak, geçmişle bağımızın kopartılmasını kabul edemiyoruz.
Çağdaş uygarlık için hedef gösterilen Avrupa'da, bugün hâlâ 12 tane krallıkla idare edilen ülkenin bulunması izaha muhtaç değil midir?
Andorra, Belçika, Danimarka, Liechtenstein, Lüksemburg, Monaco, Hollanda, Norveç, İspanya, İsveç, Birleşik Krallık, Vatikan hâlâ krallıkla yönetilirken, biz neden Osmanlı sülalesini sürgüne gönderdik?
Gazeteciliği fiilen yaptığım yıllarda bir araştırma yapmıştım. (Hafızam beni yanıltmıyorsa) Yusuf Ağa kitaplığında keşfedilmeyi bekleyen 18 bin cilt el yazması eser bulunmaktadır.
Türkiye’nin başka vilayetlerinde de kim bilir ne kadar eser vardır?
Beyni sıfırlanmış bir toplum öngörülmüş olmalı.
Geçmişine yabancı, hatta düşman bir nesil konusunda, kısmen de başarılı olundu.
Japonlar, önce Nagazaki ve Hiroşima’yı anlatıyorlarmış çocuklarına. Geçmişten ders alsınlar diye.
Bize de tavsiyeleri var.
“Siz Çanakkale’yi anlatın yeter" diyorlar.
Aslını inkar eden haramzadedir.
Geçmişimizde utanacak bir şeyimiz de yoktur elhamdülillah.