Eylül'le birlikte okullar başlıyor, tatil bitiyor ve hep birlikte işbaşı yapıyoruz. Uzun yaz tatili ve 10 günlük bayram tatilinden sonra, herkes tatile alışmış bedenlerini çalışmaya başlattı. Bu kadar uzun tatillerden sonra “Bu ülke bu kadar tatil yapacak kadar zengin mi?” diye kendi kendimize söyleniyoruz amma, tatil yapanlarda durumdan hiç şikayetçi değil.
Bayramlar bayram olmaktan çoktan çıkmıştı çıkmasına da; bu bayram daha bir kendini hissettirdi. Sokaklar bomboş, misafir bekleyenler evde yatarak vakit geçirir oldu. Doğru kafelerde içilen, çarşaf çarşaf sosyal medyada kahveler paylaşılırken bayram kahvesini kim ne yapsın ki?..
Neyse biz asıl işimiz ekonomiye dönelim.
Harmanlar kalktı, düğünler dernekler, pilavlar, kurbanlar bitti. Okulların açılmasına sayılı günler kaldı. Anne babaları şimdiden okul telaşı sarmış durumda. Okul masrafları ne kadar olur? Servis ücretleri ne kadar arttı acaba? Derken özel okulların fiyatları da bir hayli yükseldi. Diyeceksiniz ki özel okula çocuğunu göndermeyi düşünen kendini de ona göre ayarlamıştır. Ancak, özel okulların da yeterince denetlenmediği ve mali kontrol altına alınmadığı düşüncesindeyim. Uygulanan ücretlere baktığınızda alınan hizmetlerin eksik olduğu görüyorsunuz. Tabi toplum kanıksadığı ve tepkisiz bir toplum olmamızdan kaynaklanan durumlar olduğundan imamlar da bildiğini okuyorlar.
Her işin ekonomik yönü bizi ilgilendirdiğinden, uzun yıllar önce bir okuyucumun bana gösterdiği tepkiyi sizlerle paylaşmak istedim bugün. Çünkü bugünkü yazımız oradan buradan değerlendirmeler olacak.
Yıl 1993 o yıllarda yine bir gazetenin ekonomi sayfasını hazırlarken, köşemde de domates üretimi seralar ve seracılık, salça üretimi ve endüstriyel ürünlere dönüşerek tüketiciye şekil değiştirerek sunulan domatesten bahsetmiştim. Okuyucum beni arayarak “Bu kadar yazacak ekonomi konusu varken domatesi mi yazdınız” diye bana yüksek sesle tepki gösteriyordu. Aslında insan yaşamındaki ekonomik olayları kavrayamamıştı. Benim ona ilk sorum şu oldu. “Sabah yüzünüzü yıkadınız mı?” şaşırdı ve “evet o ne biçim soru” dedi. O zaman ekonominin çarklarını ilk hareketinizle başlatmış oldunuz dedim ve insan yaşamında ekonominin olmazsa olmazlarından bahsettim. Öyle uzun bir konuşma oldu ki eğitimli bir insanı domatesin ekonomideki yeri konusunda ikna etmek bir hayli zor ve benim için şaşırtıcı bir tecrübe olmuştu.
Ekonomi yaşamımızın her alanında var ve var olacak. Tabi değerlendirmeleri doğru yapar, harcamalarımızı doğru planlar, ekonominin ne anlama geldiğini bilerek yatırımlarımızı doğru yönlere yaparsak ekonomi anlam kazanır. Küçük yatırımlar da olsa ülke ekonomisinde göle düşen damlalar gibi şekil almaya ve büyümeye devam eder.
Tatil sonrası okulların açılmasına az bir zaman kala, tüm çalışanlara bereketli kazançlar ve bolluklar diliyorum.