"Vahdet, bildiğiniz gibi birlik anlamına geliyor. Uzun zamandır biz Müslümanlar neden birlik içerisinde hareket edemediğimizi düşünüyordum. Bazı yorumcuların yorumlarında ırk, mezhep, siyaset, cemaat gibi noktalardan kaynaklandığı yorumunda bulunmuşlar. Oysa etnik kimlik unsurlarının içerisinde din yani İslam merkezimiz olmalı. Dil, meşrep, kültür farklılıklarımız olacak olmalı ama İslam merkezimizin önüne asla geçmemeli. Biz Müslümanlar 2 milyar gibi bir nüfusa sahibiz ama bir avuç Siyonist, emperyalist, firavunist zihniyete dur diyecek kadar güçlü değiliz. Bunu ilk kıblemiz olan Mescid-i Aksa'nın mahzuniyetinde, Doğu Türkistan'ın mazlum ve mağdur halinde görebiliyoruz. Duyuyoruz, izliyoruz ama ciddi çözüm noktasında hiçbir adım atmıyoruz. Aslında İslam İşbirliğiTeşkilatı da bizim durumumuzu özetler durumda. Kendilerini güçlü liderler olarak görüp kınamaktan öteye gidemiyorlar. Yaptıkları sosyal yardımlar belki vicdanlarını rahatlatıyor ama yapılan zulmü engellemiyor. Ortadan kaldırmıyor, onların ölümüne engel olunmuyor, sadece tok bir şekilde ölmeleri anlamına geliyor. Madden yaptırım gücü olacak bir İslam Birliği kurulmalı. Çok kritik bir öneme sahip. Bazılarının ütopyadan ibaret olarak gördüğü lafıgüzah olarak gördüğü İslam Birliği, yakın tarihte D-8 Ekonomik İşbirliği Teşkilatı'nın temeliydi. Bir araya gelindi, kısa vadede ciddi çalışmalar yapılmıştı ancak uzun vadede sürdürülememesi yapılamayacağı anlamına gelmez. Gerek iktisadi gerek savunma sanayi oluşumlarıyla yeniden gündeme alınmalı ve güncellenmeli. NATO'ya değil, İslam Birliği ordusuna sahip olunmalı. Bir atasözü var konumuzla manidar: 'Ayıdan post, gavurdan dost olmaz.' NATO, tarihteki Haçlı birliğinin günümüze uyarlanmış hali. Çözüm Avrupa Birliği değil, İslam Birliği. Onun için çalışmalıyız. Avrupa Birliği'ne giremediğimiz için değil, İslam Birliği'ni kurmaya muktedir olamadığımız için üzülmeliyiz. Merhum ve mağfur Ömer Tuğrul İnançer büyüğümüzün bir sözüyle bitiriyorum: 'Müslümanlar bir olsa tükürse Tel Aviv'i sel basar.'"
Allaha emanet olun