Şehrin kültür ve sanat adamları deyince, neden bu şehrin içinden, bağrından, ta kendisinden isimler akla gelmiyorsa bir değil bin kere düşünmek lazım!
Bu şehrin kültürü ve sanatı için koca bir ömür veren, karşılık beklemeyen, boynu bükük, bu şehri yönetenlere küs giden, kırgın giden, dargın giden insanlar hiç aklınıza geliyor mu?
Bari vefa vaktinde, gelseydi, gelebilseydi! Gelmedi!
Onlarca yıldan beri, ithal sanatçıları el üstünde tutan ve böyle bir algı yaratılmasına meydan veren yaklaşımlar, o sanatçıları bu şehre hizmet etmeye koşa koşa gelen insanlar olarak gösteriyor!
Öyle sanatçılar elbette vardı.
Rahmetli Feyzi Halıcı, Konya Turizm Derneğiyle Mevlana İhtifalleri düzenlediği zamanlar, Türkiye’nin en ünlü sanatçıları Mevlana aşkına koşarak gelirlerdi bu şehre.
Başta semazenler olmak üzere, birçok sanatçı o günlerde yetişti, kendini geliştirdi. Kültür ve sanat o kıt imkanların olduğu dönemde zirve yapmıştı!
Şimdi, dışarıdan gelen isimler için, Konya bu isimleri çok seviyor, onlar var diye geliyor diyerek algı yaratılması sonrasında, yaşanan durum çok daha vahim, çok daha hüzün verici!
Bizler kendi değerlerimizi, kendi kültür ve sanat adamlarımızın kıymetini bilmemek gibi, bilememek gibi bir yanlışın içinde olmaya devam ediyoruz.
Elinde var olanın değerini bilmeyen bizler,
Kendi şehrimizin sahnelerini, kürsülerini, mikrofonlarını dışarıdan getirilenlere bıraktık.
Ne coşku kaldı, ne heyecan!
Nazları çok!
Kaprislerinin yanına varılacak gibi değil!
Neredeyse, siz çağırdınız, ben geleyim mi dedim, ben mi istedim diyecekler!
Belki de diyorlar da, haberimiz yok!
Yöneticilerimiz de bunca yıldır, o nazlara, o kaprislere hayır demiyorlar!
Öyle bir hava oluşmuş ki…
Zannediliyor ki, onlar olmadan, ne program olur, ne açılış, ne kapanış, ne karşılama, ne uğurlama, ne tören, ne şölen!
Anlaşılan o ki, onlar olmadan, onların ismini yazmadan bir program yapamayacağımız düşüncesine kapılmışlara dönmüşüz!
Bu düşünceden sıyrılma gibi bir niyetimiz yok!
Bu anlayış sürdürüldüğü müddetçe, kendi kültür ve sanatınızın temsilcilerine şans vermiyorsunuz, imkan ve fırsat tanımıyorsunuz!
BU ŞEHRİN KÜLTÜR VE SANATINA MI HİZMET EDİYORSUNUZ?
“Konya sanatçısı” payesini neredeyse benden başkasıyla program yapamazlar diye havalara girenlere vermiş olduğumuzdan kendi sanatçılarımız aklımıza gelmiyor.
Ellere verdiğiniz şiltlerden, plaketlerden, belgelerden vazgeçemiyorsunuz!
Bu şehrin kültür ve sanatına ömrünü adayan insanlar bu yaklaşımı hiçbir zaman hak etmediler!
Ve sorumlu mevkilerde olanlara,
“Siz gerçekten bu şehrin kültür ve sanatına mı hizmet ediyorsunuz?” diye gönül koydular, ah ettiler,
Ve bu dünyadan gözleri açık gittiler!
Kültür şehri Konya,
Kendi kültürünü,
Kendi sanatını yansıtan insanlara kapılarını kapatmak gibi,
Bir yanlışın içinde olduğunun farkında değil mi?
Bu sorulara henüz bir cevap veren olmadı!
2020 yılından itibaren yapılacak programları şöyle bir hayal edin!
Sunucu, konuşmacı, icracı sanatçıların arasında yine kimler olacak? Kürsüleri, mikrofonları yine kimlere teslim edeceğiz?
Sahnelere yine kimleri çıkaracağız?
BU ŞEHRİN İNSANLARININ GÖNLÜNÜ ALMAK İSTEMİYOR MUSUNUZ?
Bu şehrin handikaplarından bir tanesi de, kültür ve sanat başta olmak üzere insanların gönlünü alamamak. Yarım elma gönül alma babından bir çift güzel söz söyleyememek!
Öyle olunca da…
Şehrin sanatçısının, sanatkarının gönlü yıllardan beri alınmayı bekliyor!
Kim alacak?
Nice ehliyetli ve liyakatli insanı kenara almışsınız, küstürmüş bırakmışsınız!
Kim barışacak?
Bu şehrin kültürünün ve sanatının gönlünü kıran kırana, lakin hatasından dönen yok!
Kim dönecek?
Tarihi doku dilimizde, dokunun canına okunmuş, gönlü tarumar olmuş!
Kim düzeltecek?
Bu şehrin mayasında hoşgörü varken, hoşgörüsüzlüğe yelken açılması, hoşgörüyü sarsmış, umudunu tüketme sınırına getirmiş!
Bu sarsıntıya kim mani olacak?
Her vuslat töreninde, Hz. Mevlana, açılışların, kurdele kesimlerinin gerisine düşmüş, gece giderken anıp geçelim gibi bir manzara çıkmış ortaya!
Hz. Mevlana’dan kim özür dileyecek?
LAFLA VEFA VAKTİ OLMUYOR!
19. Eylül 2016 ‘dan bu yana “Konya Sanatçısı” adı altında yazmış olduğum ve bu şehrin bir vefa göstergesi olarak, Bu şehrin sanatına, sanatçısına, sanatkarına, kültür insanlarına takdim edilmesi gereken “Konya Sanatçısı” ödüllerinin ihdas edilmesini acizane teklif etmemin üzerinden tam üç yıl geçti, dördüncü yıla döndü.
“Rahmetli Ahmet Özdemir, Konyalının nezdinde “Konya Sanatçısı” oldu. Öyle yaşadı ve aramızdan bir “Konya Sanatçısı” olarak ayrılıp gitti. Sevgili başkanlar, Sevgili müdürler, bu şehir sizden atla deve istemiyor. Yapacağınız ” Konya Sanatçısı” diye bir paye ihdas etmek! Bunu geçmişe dayandırabilir, rahmeti rahmana kavuşmuş olanlara uzanıp, onların halen hayatta bulunan yakınlarına anlamlı bir jest pekala yapabilirsiniz!” diye yazmış olduğum bu satırlar o günden bu güne cevap bekliyor!
2019 yılı sona ererken ve 2020 yılına girmek üzereyken bu konuyu tekrar dile getirmek istiyorum. “Konya Sanatçısı” konusunu Belediyelerimiz, kültür dairelerimiz, kültür müdürlüklerimiz, kültürle ilgili sivil toplum kuruluşlarımız, vefa vakti adına dikkate almalıdırlar, diye düşünüyorum.
Madem ki, vefa vaktidir, “Konya Sanatçısı” kavramına da vefa gösterme vakti değil midir?
Lafla vefa vakti olmuyor! Ne mi istemiştik? Konya’nın folkloruna, el sanatlarına, müziğine kısaca sanatın bütün dallarında bu işlere ömrünü vermiş, iz bırakmış gelmiş-geçmiş ve halen hayatta olan insanlara bu şehirde yaşayanların göstereceği bir vefa nişanesiydi istediğimiz. Kendiniz vefa vakti dediniz, o halde buyurun vefa göstermeye!
Olması gereken, verilebilecek en güzel ödülün, bir insana sağlığında ve yaşarken böyle bir ödülün verilebilmesiydi! Biz kendimizi unuttuğumuz gibi, bu hasletleri de unuttuk, Ne bu dünyadan ayrılanları hatırlıyoruz, nede halen yaşayanları! Konya gibi muhteşem bir kültür deryasının tam ortasında bulunacaksınız, kültür şehriyiz, Mevlana şehriyiz diye ahkam keseceksiniz
Ancak, laftan öteye gidemeyecek, hal ve hareket içerisinde bulunacaksanız!
Bu vefa şehri, bu vefakarlar şehri, üstelik vefa vaktinde, vefayı hak eden evlatlarına, vefa gösterilmesini bekliyor. Vefa vakti vefasızlığın değil, vefa göstermenin adıysa, buyurun vefaya!