Bugün demokrasi nöbetinin son günü. Konya, Konyalılarla, Konya'da yaşayan güzel insanlarla bu tarihi dönemi alnının akı ile geçerken geriye de inşallah güzel ders niteliğinde bir manevi eser bırakacak.
İşin bu bölümünü ülkeyi ve şehri yöneten büyüklerimize bırakarak izninizle kendi küçük dünyamıza, yerel hayatımıza dönmek istiyoruz.
VALİ YAKUP BEY’LE
GEÇ OLDU AMA GÜZEL OLDU
Konya'mızın valisi Sayın Yakup Canbolat'ı dün patronumuz Harun Akgül Bey’le birlikte PUSULA Yayın Grubu olarak ziyaret ettik “hayırlı olsun” dedik.
Evet birilerine göre geç gibi görünen bu ziyaret aslında anlamlı idi.
Çünkü Sayın Valimiz Yakup Canbolat şehrimizde göreve başlar başlamaz şehir kendisini bir anda bağrına basmıştı. Bu şehrimizin bir güzelliği idi. Biz de Sayın Valimiz göreve başlamadan kendisi ile ilgili bilgi toplamaya çalıştık. Genel kanaat kendisini iyi yetiştirmiş, güçlü alt yapısı ve temeli olan sağlam, babacan bir devlet adamı idi.
PUSULA Yayın Grubu olarak biz hemen “hoş geldiniz” diyenler kervanında değildik.
Çünkü Sayın Valimizin de bizi tanımasını, görmesini istedik.
Hem de ramazan ayında idik.
Ağzımız kapalı iken muhabbetin tadının olmayacağını düşündük.
Ve niyetimize bayram sonunu almış iken 15 Temmuz olayı patlayıverdi.
Sonuçta geç bir ziyaretti ama inanın samimi ve içten oldu.
Yani güzel oldu.
Kendileri ile ilgili olarak aldığımız bütün istahbarati bilgiler doğru hatta az bileydi.
Biz Sayın Valimize dünkü içtenliği babacanlığı ve samimiyeti için bir kez daha teşekkür ederken “Allah başımızı öne eğecek hatalardan korusun” diyoruz ve başarılarının devamını diliyoruz.
Burada küçük bir not düşelim. İcra Kurulu Başkanımız Mustafa Kulu abi ise bu ziyarete geleceğim dediği halde yetişememişti.
Sayın Valimiz ile yaptığımız uzun ve içten sohbetin ardından Harun abi de Mustafa abimize bir nefis yemek cezasını kesince valilik içi bizim ekip için daha da leziz bir hale gelmiş oluyordu.
FEYZULLAH ERTAŞ ABİMİZİN BİR RİCASI VAR
Bir dönemler ticaretten Konyaspor'a şehrin fırtına ismi Feyzullah Ertaş abimizin bir dönem kapısının önünde kuyruk bekleyenler bugün o günleri unutmasalar da sadece anılarda anmaya çalışıyorlar.
Ama biz dün kiminle çay içip çekirdek çitledik ise yine o 20 yıl önceki kol mesafesi sınırlarında kapısını çalar çayını içeriz. Ama yaşımız gereği artık kabak çekirdeği çitliyoruz.(!)
Feyzullah abimin dün bizden ricası oldu.
Abimiz şöyle diyordu, “Niye bizim odalarımız hep ilk 100'e, 500'e girenlere plaket verirler. Odalarımızın kocaman kocaman salonları var. Bak Uğur abi ticarette herkes her zaman başarılı olacak diye de bir kural yoktur. Batıran piyasadan onuru ile çekilen firmalarımızın sahipleri var. Oda başkanlarımız bir de ticarette başarılı olamayan bu insanları çağırsalar onların gönüllerini alsalar olmaz mı?” diyordu.
Zeka fazlalığı olan Feyzullah abimizin bu fikri bence aykırı da olsa değerlendirilebilecek bir düşünce olarak not defterimize girmiş oldu.
NİHAT YANDIMOĞLU ABİMİZİN GÖZYAŞLARI
Bilmiyorum haberlerde dikkat ettiniz mi? İki gündür hem PUSULA'nın internet sitesinde he de gazetemizde Yandımoğlu ailesinin bir büyük faciasını sizlerle paylaşmaya çalışıyoruz.
Yandımoğlu ailesinden 45 yaşındaki bir baba 9 yaşındaki oğlu İbrahim ve 15 yaşındaki kızı Hatice Sena Yandımoğlu Manavgat'ta sulara kapılarak feci şekilde can vermişlerdi. Dün de gözyaşları ve feryatlarla dualarla bu üç insanımızı toprağa verdik. Mekanları cennet olur inşallah.
Defin işleminden önce dün sabah Nihat Yandımoğlu abim arıyordu. Konuşurken gözyaşlarını tutamıyordu. Kelimeler düğümleniyor ağlıyordu.
Çok zor bir durumdu.
Allah'ım düşmanımızın başına vermesin büyük bir aile faciası idi.
Bizim gibi dışarıda olan insanların o anda acıya ortak olup dua etmelerinden başka elimizden de bir şey gelmiyordu.
Nihat abi ve Yandımoğlu ailesinin acılarını bir kez daha paylaşıyor ve baş sağlığı dileklerimizi iletiyoruz.
BÜYÜK ACI ÜSTÜNE BU DERS NİTELİĞİNDEKİ
FIKRAYI PAYLAŞMAK İSTEDİM
Durmuş Alagöz. Benim ilk gazete patronum. Yıl 1975. Kendisinden ve Süleyman Alagöz abiden çok şey öğrendim. Benimle gidecek unutulmaz hatıralarımız var.
İyi bir siyasetçi olan Durmuş abi dün sosyal medyada şu fıkrayı paylaşmış;
“Bir davada tanıklık etmesi için kürsüye yaşlı bir teyzeyi çağırırlar. Kadın yerine oturur ve davalının avukatı kadına yaklaşır:
–Ayşe Hanım, beni tanıyor musunuz?”
Yaşlı teyze cevap verir:
–Ah evet Avukat Bey sizi çocukluğunuzdan beri tanıyorum. Siz taa o zamanlar bile aileniz için tam bir baş belasıydınız. Sürekli yalan söylüyorsunuz, karınızı komşunuzla aldatıyorsunuz, en yakınım dediğiniz insanların arkasından konuşuyorsunuz, 2 lira fazla kazanmak için herkesi satarsınız.
Davalının avukatı başta olmak üzere bütün salon şok olur.
Adam ne yapacağını bilemez bir halde kadına tekrar sorar:
–Peki Ayşe Hanım, ya karşı tarafın avukatını tanıyor musunuz?
Kadın yine cevaplar:
–Elbette tanıyorum. Çocukluğunda ona dadılık yapmıştım. Tembel, ödlek ve alkolik adamın tekidir. Etrafında bir tek dostu yoktur ve herkes onun hâlâ geceleri altına kaçırdığını söylüyor
Yine herkes şokta. Bütün salonu bir uğultu kaplar.
Hakim kürsüye tak tak tak vurup herkesi susturur ve her iki tarafın avukatını da kürsüye çağırır ve ikisine de eğilmelerini söyleyerek kulaklarına şunu fısıldar:
–Eğer bu kadına beni tanıyıp tanımadığını sorarsanız anam avradım olsun ikinizi de harcarım.
GÜNÜN OKKALI SÖZÜ
Samimiyetin kaybolması kuvvetin kaybolmasıdır.
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Havzan göbeğinde motor sürücüsü arkasında eşi ve kızı olduğu halde göbeğe tersten girmediği zaman daha iyi ADAM oluruz.