- Doğu ve Güneydoğu Anadolu’ya Konya’dan ve Batı’nın bakış açısıyla bakarsanız, yanılırsınız. Gazeteler ile televizyonlarda çıkan haberler ile görüntülere baktığınızda da sizi yanıltabilir. Malûm medya kuruluşları ise kamuoyunu çok yanılttıkları ve tam tersi istikamette haber ve yorumlarla kitleleri belli bir yöne nasıl kanalize ettiklerini o bölgeyi gezdiğinizde, Kürt kardeşlerimizle konuştuğunuzda anlıyorsunuz.
Pek çok medeniyet, din ve kültürlere beşiklik eden Van, tarihi açıdan ele alındığında, Van Gölü etrafına yerleşen kavimler ile devletlerin güç mücadelesine sahne olduğu ortaya çıkıyor.
Dinler açısından ele alındığında Pers İmparatorluğu’nun resmî dini olan Zerdüşlük, Hristiyanlık ve İslâmiyet’in bu bölgede uzun zaman insanlar üzerinde etkili olduğunu da Van’ın tarihi yerlerini bize gezdiren rehberimizin anlatımlarından öğreniyoruz. Zerdüşt isminde birisi tarafından İran’da kurulan “Avesta” adlı birde kitabı bulunan Zerdüştlükle ilgili Akdamar Adası ve Ermeni kilisesinin dış duvarlarına işlenmiş şekillerden de bahseden rehberimiz, bu dine hâlâ inananların olup olmadığıyla ilgili bir şey söylemedi. Lâkin PKK’lılar içerisinde Zerdüştlüğü savunanların olduğu biliniyor.
VANLILAR GELİŞMELERDEN KAYGILI
Geçtiğimiz iki yıl evvel Van’a yaptığımız bir seyahatteki izlenimlerini bu Pazar sizlerle paylaşmak istedim.
Van’da, meslektaşlarım ve Vanlılar ile yaptığım sohbetlerde, terör ve çözüm süreciyle ilgili birtakım bilgiler edinmekle birlikte, mevcut durumdan kimsenin memnun olmadığı ve hatta bu hiç de iyi olmayan gidişattan büyük kaygı duyan Kürt kardeşlerimizin “umut” açısından da geleceğe iyi bakmadıklarını gözlemledim.
Diyarbakır Basın Yayın Enformasyon İl Müdürü Melik Akaslan, Diyarbakır’dan bir firmaya ait otobüsle Van’a dört yolcuyla geldiklerini ifade ettiğinde, güvenlik açısından, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da durumun hiç içaçıcı olmadığını gösteriyordu. Doğu ve Güneydoğu Anadolu’daki teröre, terör olayları ile PKK’nın bu bölgede yaşayan insanları, çözüm süreci boyunca devlet otoritesi boşluğundan nasıl sindirdiğini, nasıl tehdit ettiğini, nasıl bir güç mücadelesinde ön plana çıktığını gözlemlememiz hiç de zor olmadı. Doğu Anadolu ile Güneydoğu Anadolu’ya Konya’dan ve Batı’dan bakış açısıyla bakarsanız, yanılırsınız. Bazı gazeteler ile televizyonlarda çıkan haberler ile görüntülerde sizi yanıltabilir. Çünkü ortaya net bir görüntü konulmuyor. Her gazete ve televizyon olaylara kendi zaviyesinden bakıyor. Malûm medya kuruluşları ise kamuoyunu çok yanılttıkları ve tam tersi istikâmette haberlerle kitleleri belli bir yöne nasıl kanalize ettiklerini o bölgeyi gezdiğinizde veya Kürt kardeşlerimizle konuştuğunuzda anlıyorsunuz.
BÖLGE TURİZMİNE BÜYÜK DARBE
Konakladığımız 5 yıldızlı ve 9 katlı Elite World Hotel, yüzde 20 kapasiteyle müşterilerine hizmet veriyordu. Müşteri ve turist çekmek için hediye takdim eden, havuz, sauna ve hamamını ücretsiz kullandıran otelin berberi de yüzde 50 indirimle çalışıyordu. Berberle yaptığım konuşmada otelin daha önce yüzde 100 kapasiteyle çalışmasına rağmen terör olaylarının başlamasıyla birlikte bütün tur operatörleri ile İran’lı turistlerin bütün organizasyonları iptal ettirdikleri acı gerçeğiyle karşılaştım.
Halbuki Van ve Vanlılar, hayvancılığın da bitme aşamasına gelmesiyle birlikte yeni geçim kaynağı olarak gördükleri turizme yönelmişler. Van Gölü ve çevresi de buna müsait iken turizm altyapısına, bölücü terör ve insanların yüreklerine son derece korku salan teröristlerin bombalama, adam kaçırma, araç yakma eylemleriyle büyük bir darbe indirilmiş.
Ak Parti’nin çözüm süreciyle birlikte bu bölgede inisiyatifini kaybettiğini ve 7 Haziran Genel Seçimlerinden önce gerek aday tesbitlerinde ve gerekse o yöre ve bölgenin sosyo-ekonomik yapısına yönelik politikalarında bariz hatalar yaptığını Vanlılar’dan dinlemek, bizi oldukça düşündürmedi değil.
“Peki bu gidişattan memnun olmadığınıza göre, sizce çözüm ne? Bu bölgenin ve insanımızın kurtuluşu nasıl sağlanacak?”sorusuna verilen cevaplar ise, bizi hiç tatmin etmedi.
“BARIŞ” AMA NASIL BİR “SULH” OLMALI…
Van’ın en büyük caddesinde dolaşırken en kalabalık gördüğüm çay ocakları ile nargile kafelerin çoğunlukta olduğu sokağa girdiğimde önüme; Batı’da dahi göremediğim PKK’nın eli kanlı eski lideri terörist Abdullah Öcalan için yazılan kitaplar ile diğer eserlerin âlenen satıldığı kitapçı çıktı. Fotoğraflamaya çalıştığımda “neden çekiyorsun” sorusuyla karşılaştım. Deklanşöre bastığımda ise, Van’lı genç daha sonra arkasını döndü.
Van’ın bazı ilçelerini ve bölgelerini ikindiden sonra gezemiyorsunuz. Van’ın merkezinde bile ufak da olsa bazı olayların vuku bulduğunu, Van’lı arkadaşlarımızdan daha sonra öğreniyoruz. Devlet otoritesinin zayıfladığı bir zaman diliminde Van’ı gezmek riskli olmasına rağmen ben, bu geziden oldukça verim alarak döndüm. En azından, cadde kenarlarındaki billboardlarda yer alan ve altında Van Sivil İnisiyatif imzası bulunan “Biz barış istiyoruz” yazısını gördük ve Van Demokrasi Platformu’nun bez afişindeki; “Barış teslimiyet değildir. Özgür bir yaşam için direnmektir” yazılarının ne anlama geldiğini öğrendik.
AZİZİM DİYOR Kİ…
Halkın içinde yer almadığı sivil inisiyatif ile demokrasi platformundan sadra şifa “sulh”un çıkmayacağı gerçeğinde hareketle, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’ya gerçek barışın gelmesi ve Van’da yaşayan Türk-Kürt-Arap kardeşlerimizin bu barış özlemlerini; devlet otoritesi, devlet ile milleti yönetmeye talip partilerin yerli ve yerinde çözüm önerileriyle vatandaşlarımızın karşısına çıkarak gidermelerini dileriz.