“Penceresi kadar güneş,
Güneşi kadar pencere”
Ya da
“Tarlası kadar yağmur,
Yağmuru kadar tarla”
İsteyenler…
Günü yaşayanlar,
Kendine yaşayanlar,
Yaşadığını zannedenler…
Yaşanılan dramlar,
Hayat hikâyeleri,
Farklı pencereler
Her şey insan için;
Hayatın anlamı,
Yaşamın kutsallığı,
Varlık nedenimiz,
Yokluk çelişkimiz,
Hiçlik makamındaki
Var ve yok yolculuğumuz…
Güneş isteriz;
Güneşe bakamayız.
Yağmur isteriz;
Islanamayız…
Ekmek isteriz;
Paylaşamayız…
İstemek yetmez
Koşmak, bağırmak ya da durmak gerekir.
Ya ışığızdır
Ya da ışığa giden sineklerizdir.
Bütün bunlar nedir?
Neyi anlatır?
Bir duruş
Bir bakış
Bir gülüş
Bir haykırış.
Bilinmezlik had safhadadır.
Hangimiz ne yaptığının farkında?
Hangimiz ne yaşadığının farkında?
Garip bir gidiştir bizimkisi
Anlamsız,
Yüreksiz,
Öylesine içi boş ve kof…
Suya atılan bir taş,
Rüzgarda ahenkle dans eden başaklar…
Kim ait olduğu yerde,
Kim ait olduğu yaşamda?
Ya hiçler arasında beyhude bir yolculuk
Ya da
Farkına varmak,
Kendin olmak,
Işık olmak,
Işık saçmak,
Özgürce,
Delice,
Fütursuzca
Renk olmak,
Yürek olmak…
Dostu sarmalamak,
Hayatı sarmalamak…
Güneş gibi,
Su gibi,
Deniz gibi,
Uçsuz bucaksız bir derya gibi…
Derinlikler katmak,
Anlamlar kazandırmak,
Mana olmak,
Boşa geçirmemek,
Varlar da yok olmak,
Yoklar da var olmak,
Hiçler de var ve yok olmak…
Siz iyisi mi;
Pencerenizi açık tutun!
Gün eksilmesin pencerenizden.