Biliyorum zaman zaman bana çok kızıyorsunuz. Saygı duyuyorum. Eleştirilerden ders çıkarmaya çalışıyorum. Hatalarım varsa, onları kendi çapımda gidermek için bu yaştan sonra kendimi bile değişim adına zorluyorum.
Ancak ne olur Allah rızası için empati yapın. Bizi eleştiren değerli okurlarımız “Siz hangi ülkede yaşıyorsunuz?”
Doğruya doğru, eğriye eğri deme şansımız var mı?
Siz yine haklı olabilirsiniz. Ancak bizde bu milletin içinde bir kesim olduğumuza göre, millete göre hareket ettiğimize göre millet ne ise biz de oyuz.
Yazdıklarımıza bazen kızıyorsunuz ya. O yazıyı bir de bu gözle okur musunuz?
Bu satırları kendimizi korumak ya da kandırmak için yazmıyoruz. Müşteri her zaman haklı olduğuna göre, okurumuz da her zaman haklıdır.
Hele hele bizim okurumuz yüzde yüz haklıdır. Bizim okurumuz yüreği en büyük, gönlü zengin ve bize inanan insanlardır.
Mesela geçen gün bir olaya şahit oldum. Ve o olay sonrası o mekandan ayrılırken PUSULA Gazetesi ve yayınlarımız adına öylesine gururlanmıştım ki.
Yanılmıyorsam geçen hafta içi idi.
Düne kadar TORKU Konyaspor Basketbol takımının başkanı olan (Bırakacağım dediği için böyle diyorum) Hakan Faydasıçok ile sohbet etmek için HASÇELİK’te idik. Hakan Abi ile basketbolu konuşurken bir ara değerli amcası Konya sanayisinin yüz akı olan büyüğümüz yanımıza geldi ve “Sizi her gün okuyorum” deyince gayri ihtiyari “bana siz de kızıyor musunuz?” deyiverdim.
-Yok yok ilk sizi okuyorum. İyi yazıyorsunuz. Yazmaya devam. Ama size bir şey sorayım. Bizim bulmacayı niye kaldırdınız?”…
Böylesine önemli bir sanayici büyüğümüzün gazetemizi satır satır takip etmesi kadar mutluluk verici bir şey olabilir miydi?
…………..
Dün güne BÜSAN’da başlayıp ardından da Medicana Hastanesinin toplantısı ile devam ettik. Hastanenin başarılı, sosyal ve güler yüzlü Genel Müdürü Belgin Danış Hanım ile daha salona geçmeden asansörün kapısında karşılaştık. Ayaküstü selamlaşmada kendisinden yine bize özel duyduğumuz iltifat ile günün iyi gideceğinin ilk ışığını görüyorduk.
Medicana benim için artık başarılı kendisini ispat etmiş şehrimize yaraşır bir özel hastane olmasının artık çok ötesinde. Çünkü burası KTO Karatay Üniversitesi ile yapılan anlaşma sonucu artık şehrin yeni Tıp Fakültesi. Şu anda bunu net olarak göremiyoruz ve anlayamıyoruz. Kısa bir gelecekte fakültenin meyvelerini almaya başladıkça bu durumu çok daha ciddi olarak anlayabileceğiz.
Bu yüzden de bu hastane ve yöneticileri bizim için çok daha farklı ve anlamlı.
Tahir Başkanımla bir araya geleceğimiz için bu toplantıyı sonuna kadar takip edemedik. Edemesek de bu hastane artık Konya ve Konya’da yaşayan bizler için çok daha farklı bir durumda. Tüm yöneticilerini, ilgililerini, doktorundan hemşiresine tüm çalışanlarını bir kez daha yürekten kutlarken sorumluluklarının da kat be kat arttığına dikkat çekiyoruz.
TAHİR BAŞKAN BENİM İÇİN HEP 1 NUMARA
Evet kaldırımda dolaşırken, çağ kahve sohbetinde, etliekmek faslında ya da düğün pilavına kaşık sallarken üç konudan birisi Tahir Akyürek. Bence bu çok önemli ve büyük bir başarı. İkinci konu lafa geldi mi başkanla ilgili tek şikayet konusu “Tahir Başkan’a ulaşamıyoruz”…
Bu yoruma o kadar üzülüyorum ki. Bunu söyleyenler ya da bu dediklerine inananlara sormak gerekir “Tahir Başkan uzayda mı yaşıyor?”
Biz bunu sorunca ya da yazınca bu kez bize kızıyorsunuz.
Bakın sadece 10 dakika içerisinde Tahir Başkan’ın konuşup görüştüklerini size yazayım;
Başkan Şehitlik bölgesinde. Park Bahçeler’de taşeron işçi olarak çalışan o kadın işçiler harıl harıl çalışıyorlar. İçlerinden birisi kafasını kaldırıyor Başkan arabasına binecek birisi ile konuşuyor. Kadıncağız oturduğu yerden bağırıyor “Başkanım sizden bir şey isteyebilir miyim?”
Başkan şaşırıyor kadın kendisine gelmeden o tarafa yöneliyor ve kadına soruyor. Bu arada yerde oturarak çalışmakta olan dört beş kadın işçi daha ayağa kalkıp kendilerine doğru gelen Başkan’ı seyrediyorlar.
Tahir Başkan kadına soruyor “Sen çavuş musun?” …
Evet cevabını aldıktan sonra Başkan etrafındaki insanlara bu işçi bayanları göstererek konuşmasına devam ediyor “Bunlar belediyenin en çalışkan insanları. Aldıkları parayı helal ettiriyorlar. Söyle bakalım ne isteyeceksin?”
İşçi kadın “Başkanım bizi Çanakkale’ye gönderir misin?”
Bu arada başkanın yanına gelen dört beş kadın işçi aynı ağızdan konuşmaya başlıyor. Başkan bu kez diğerine soruyor “Sen de çavuş musun?” … “Hayır” diyor işçi kadın.
Başkan bayanlara konuşmasını sürdürüyor “Kaç kişiniz?”… “25”…
Başkan talimatını veriyor. “İsimlerini alın telefon numaralarını alın. Bu arkadaşlar Çanakkale’ye gidecekler”…
O bayanların yüzlerindeki mutluluğu anlatamam.
Bu sırada iki kazaklı kravatlı genç başkanın omzunda bekliyorlar. Başkan dönüyor iki gence “Siz kimsiniz hangi okuldasınız?”… Gençler ellerindeki kitapları yere atıp “Başkanım fotoğraf çektirebilir miyiz?” …
Başkan gülüyor “Kitapları yerden alın hadi çektirelim…”
Derken biri bebek arabasında üç küçük çocuklu bir bayan (Suriyeli) o kötü Türkçesi ile yardım istiyor. Başkan bu kez bu kadıncağıza dönüp nerede oturduğundan tutun nerelerden yardım aldığına kadar tek tek sorup bilgi sahibi oluyor. Bu arada talimat verip kadının adresini aldırıyor.
Makam arabasının kapısı açık bekliyor. Başkanın dediğine göre Vali Bey’in başkanlığındaki heyet kendisini bekliyor geç kaldı. Ama Başkan’n etrafındaki insan çemberi gittikçe kalabalıklaşıyor.
Biz kendimiz utanıp çaktırmadan başkanın yanından ayrılıp çemberi yarıp orayı terk ediyoruz.
………….
Geriye çekilip o çembere baktığımız zaman “vatandaşın ya da birilerinin ulaşamıyoruz” diye eleştirilen Tahir Başkan bu başkan mı? Yoksa gerçekten istenildiği zaman, lüzumlu olduğu halde konuşulamayan bir Tahir Başkan daha mı var mıydı?
Sonra düşündüm. Tahir Başkan makamında oturup hiç kalkmasa, kapısı da sonuna kadar açık dursa.
Selamünaleyküm diyen içeri girse, “Benim gelinimi Belediye’ye alır mısın?”, “Bizim evin önüne durak koysak olmaz mı?”, “Bizim oğlan belediye de şu kata çıksa da maaşı biraz daha artsa bak torun da geldi” diye isteklerini başkana direkt iletseler.
Bu arada gelsin çaylar, gitsin ıhlamurlar, arada bir de çikolata olsa çok daha iyi olur amma.
Tabii başkanla en az yarım saat konuşmak insana nasıl da bir hava verir. Çıkınca da camii cemaatinden ev hanımların sohbetlerine kadar bunlar konuşula, konuşula dalga dalga yayılsa iyi de olmaz mı?
Peki sizce bu doğru mu?
…………..
Tamam, tamam yine bana kızmaya başladınız.
Siz ne diyorsanız doğru o.
GÜNÜN OKKALI SÖZÜ
Sadakatsizlik, nankörlerin işidir, nankörlük ise Allah'ın sevmediği huylardandır.
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Beyaz 131’li bayan sürücüler direksiyonda yolun sadece kendilerini için yapıldığı fikrinden vazgeçtikleri zaman daha iyi ADAM oluruz.