Hani Hz. Mevlânâ diyor ya, “Dostlarını daima vefa ile hatırla can. Arayan sen ol, bulan sen. Tanıyan sen ol, kucaklayan yine sen. Kula vefası olmayanın Hakk’a vefası olmaz.”
Bizim kula vefamız kalmadı!
Dosta vefamız kalmadı. Arkadaş dediklerimize kalmadı. Birlikte çalıştığımız, bir arada olduğumuz yaşadığımız insanlara vefamız kalmadı! Hatta ailemize de…
Vefa sürekli kayıp! Hakkaniyet kayıp, hak edenin hakkını alması kayıp. İnsanlar deli divane, eli böğründe, aç-biilaç, işi yok, aşı yok, ekmeği yok, haklısın diyenlerden yüzüne bakan yok!
Eskiler vefa insanın içinde olacak derlerdi!
Yani kalbinde, yani yüreğinde!
Vefa demişiz, vefakâr demişiz, vefasız demişiz! Ne Vefa semtine bir diyeceğimiz var, ne de Vefa bozacısına! Ne de vefa şehri olan şehrimize! Değil zaten haddimize!
Vefa kayboldu mu aratır kendini! Hiç ummadığınız bir yerlerde çıkıverir karşınıza!
Bazen içli bir şarkıda…
Bazen yanık bir türküde…
Bazen bir şiirin dörtlüğünde!
Çok durmaz kaçar gider yanınızdan, kalması için sebep yoksa, niye dursun ki vefa?
Kaybolması, kayıplarda olması ondan!
Çünkü içimizde değil artık!
Onunla yolumuzu çoktan ayırdığımızı biliyoruz bilmesine de, biz vefadan da, vefakarlıktan da vazgeçmedik demek şimdilik işimize geliyor!
Benim içim dışım vefa, bugüne kadar kimse benden daha fazla vefa göstermemiştir, ailesine, çevresine, işine, aşına, şehrine diye övünen yalancılar ise aramadığınız kadar!
*****
Vefasızlara, vefayı kendi çıkarları için kullananlara vefa nedir diye sorsanız, her biri kendine göre anlatır vefayı! Vefanın zapturapt altına alınamadığını bilmezler, vefasızlığın olduğu yerde bir dakika bile durmadığını görmezden gelirler. Sanırlar ki, vefa gel deyince gelen, git deyince giden, ne denirse yapan uslu mu uslu, sahibinin sözünden çıkmayan bir şey!
Ben vefalıyım, vefalı olduğumu cümle alem bilir, kime sorarsan sor, vefalı diye benden başkasını gösteren olmaz, yanımda olanları da hep vefalılardan seçtim diye atıp savuranların yanında ne arasın vefa?
Sana bugüne kadar kimse vefa göstermemiş, seni düşünmemiş, biz sana vefalı davranıyoruz, vefa gösteriyoruz, seni düşünüyoruz diyerek, vefayı başa kakma aracı gibi gösteren, vefanın sırtından parsa toplayanların, vefayı yaralayanların vefalı olduğunu düşünebilir misiniz?
Ya da vefanın böyle birilerinin yanında olabildiğini?
Vefayı eğip bükülecek bir şey zannedenleri, vefa eğdi büktü bir tarafa attı, lakin haberleri yok!
Çünkü, ben vefalıyım diyen vefasızlarda Allah korkusu yok! Hak ne, hak gözetmek ne, kimin hakkı kime geçiyor diye sormak düşünmek de yok! Varsa yoksa, kendileri! Bu dünya, bu devran böyle sürüp gider sanıyorlar!
Kendi aralarında var olan menfaat ilişkileri şimdilik kaydıyla bayağı sağlam!
Gör beni göreyim seni! Kolla beni kollayayım seni!
Bana faydası olmayan… diye başlayan yakası açılmadık, güneş yüzü görmemiş içi küfür ve argo ile karışık bir yığın edepsiz laf, menfaat denen yolun sağında ve solundaki yalandan çiçekler vefayla birlikte anılabilir mi?
*****
Halk arasında vefa denince, vefalılar, vefalı geçinenler, vefalı geçinenden geçinenler diye sınıflandırmalar meşhurdur!
Vefalı geçinenlerin içinde sinsiler, içten pazarlıklı olanlar, sarı saman altından su yürütenler, yüzünüze gülüp, kibar kelamlar edip, sözüm ona alttan alıp, kendince türlü ayak oyunlarını sahneleyenler hiç eksilmezler.
Toplum bunların kimler olduğu tek tek bilir! Ancak, bunları içinden ayıklamaya, bunlarla yol ayrımına gelmeye niyetlenmez, temkinli olmaya çalışır!
Çünkü, böylelerinin başına bir hal gelse, öyle akla hayale gelmeyen insanlar aracı, ricacı olur ki, aklınız durur!
Doğru düzgün insanların Allah etmeye başlarına bir iş gelse selamünaleyküm diyen olmaz, şahit olan sırtını döner, çaldığı kapılar açılmaz, açılan kapılar yüzüne kapanır. Vefa üzerine ahkam kesenlerin hiçbiri ortalarda görünmez, telefona dahi bakmaz!
Doğru ölüp gittikten sonra, haklıydı, yanlış yaptık, doğruları söylemedik söyleyemedik diyen sözde vefakârların lafları ise duman misali uçar gider!
Fırıldaklar için, yalancılar için, çıkarcılar için, menfaatperestler için; Görmeseler de gördüm demeye…Duymasalar da duydum demeye… Olmasalar da, yanındaydım demeye devam ederler. Bunun adına da vefa demeleri, vefaya bile küçük dilini yutturan cinstendir.
*****
Hak edene hak ettiğinin verilmediği, vermemek için türlü dolapların çevrildiği, türlü kılıfların icat edildiği bir zaman diliminden geçiyoruz!
Akıllı geçinenler hemen soruyorlar!
O hak ettiğine hakkını vermeyenler kim? O dolapları çevirenler kimler? Söyleyin bizde bilelim!
O vefasızların yanı başında durduklarını, bulunduklarını sanki bilmiyorlar!
Herkesin herkesi bildiği tanıdığı bir ortamda merhamet kayıp! Hoşgörü kayıp! Adalet kayıp! Hakkaniyet kayıp! Bütün bu saydıklarımız güya ayıp!
Lakin ayıp kelimesinin önüne bir “k” koymuşlar, kayıp oluvermiş!
Ne mi demek istiyor o kayıp oluverenler, göz önünden kayboluverenler?
Beni bulma! Beni görme! Beni söyleyip ifşa etme! Başına çorap örme!
Saflar, temizler, art niyetli olmayanlar, akıllı geçinenlerin, açıkgöz geçinenlerin elinde can çekişiyor!
İnsaf ve vicdanı biçenler, boğazını sıkanlar, tanımayanlar, takmayanlar, dalga geçenler için, her yol mubah! Kim durduracak onları! Şu anda hiç kimse!
Bu insanlardan alacaklı olanlar, alacağını alamadan bu dünyadan birer, ikişer çekip gidiyorlar!
Onların gitmesi onlar için bayram!
Bugüne kadar etinden sütünden, kemiğinden, iliğinden yeterince faydalandık, zaten bize de artık yaramıyordu, iyi oldu, dinlenir kalır bundan sonra, kalsa bize yüktü, dursa, her işimize maydanozdu, öldü bizde kurtulduk, kendi de deyip geçiyorlar!
*****
İnsanlık ölmüş! Doğruluk ölmüş! Doğrucu Davutları dinleyen yok, dikkate alan yok, inanmayan gözler ve tavırlarla yaklaşan o denli fazla ki, dokuz köyden kovulmuşların, gidecekleri onuncu köy dahi tarumar olmuş, haritadan silinmiş!
Vefa anlamı dışında, yeni vefa, yeni nesil vefa, güncellenmiş vefa olarak karşımızda!
Lakin, yeni vefa, yeni güncellenmiş olanı o bildiğiniz, o aradığınız vefa değil!
Bu daha başka bir şey! Vefa olarak, sadece ve sadece “V” harfi kalmış!
Doğruyu söylemekten imtina edenler, adeta yalanların içine doğmuşlara dönmüşler!