TARİHE YOLCULUK (214)
Sultan Abdülhamid Han’ı anlamak/anlayabilmek demek, günümüzde yaşananları da anlamak/ anlayabilmek ve geçmişten ders ve ibret alarak geleceği ön görebilmek demektir.
Necip Fazıl Kısakürek “Ulu Hakan II. Abdülhamid Han” adlı eserinde, “Abdülhamid’i anlamak her şeyi anlamak olacaktır” diyor.
Peki, Ulu Hakan Abdülhamid Han’ı anladık/anlayabildik mi?..
***
Konya Aydınlar Ocağı tarafından Öncü Sosyal Tesisleri’nde düzenlenen “Vefatının 100. Yılında Sultan Abdülhamid Han” konulu konferansta Prof. Dr. Caner Arabacı’yı dinlerken, cennet mekân Abdülhamid Han’ı biraz anlamaya çalıştım. Caner Hoca, Abdülhamid Han dönemiyle günümüz Türkiye’sinde büyük benzerlikler yaşandığını terör örgütleri, dış devletler baskısı ve darbeci zihniyet üzerinden dile getirdi.
Sultan Abdülhamid’in en büyük şansızlığının o devrin insanları (idarecileri) ve aydınlarının ihaneti olduğunu kaydeden Caner hoca, “Hasta Adam” Osmanlı Devleti’ni 33 yıl ayakta tutmasını da dâhiyane siyaseti ve denge politikası ile kurduğu Yıldız İstihbarat Teşkilâtı ağına bağlıyordu. Caner hoca, Abdülhamid devriyle ilgili bilmediğimiz pek çok bilgiye ulaşmak açısından kaynaklarını da açıkladı. İki saat süren bu sohbet şu soruyla özetlenebilir:
“Bana Abdülhamid’ini söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim!”
Aslında Caner hoca, Sultan Abdülhamid’in şahsında o dönemin insanları ve aydınları üzerinden bir “kimlik teşhisi” yaparak Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Beş Şehir’in başında formülleştirdiği “Neydik, neyiz ve nereye gidiyoruz?” üçlemesiyle yakın tarihimiz ile yaşanan olayların gölgesi altında bir tablo ortaya koydu.
Tarihçi Caner Arabacı’nın anlattığı Abdülhamid Han ile “Payitaht” dizisinde çizilmek istenen “Zavallı Abdülhamid!” portresi arasında ne kadar büyük bir tezat teşkil ettiğini kavramak açısından Caner Hoca’ya ne kadar teşekkür etsek azdır. Sultan Abdülhamid’i “Son Padişah” olarak nitelendiren Caner Hoca, 24 Nisan 1909’da, yâni bundan 107 yıl önce 31 Mart Vakasıyla tahtından indirilen Son Padişah II. Abdülhamid Han’ı vatansever, hamiyetperver, milliyetperver fikir ve düşünceleriyle mi, alaturka yerine neden alafranga musikiden hoşlandığı yönüyle mi yoksa uyguladığı İttihad-ı İslâm Politikasıyla mı değerlendirse; daha iyi mi olurdu?
Tarihçi Yılmaz Öztuna, Abdülhamid’in adalete bakış açısıyla ilgili bize şöyle bir portre çiziyor:
“Padişah, devleti sokakta bulmamıştı. Kendisine Devlet, Meşrutiyetçiler tarafından da ihsan edilmemişti. İmparatorluğa şahsen sahip çıktı. Şahsî yönetim gibi çok ağır bir sorumluluğu seçti. Ancak tam bir Tanzimatçı idi. Cevdet Paşa’nın kurduğu Tanzimat eğitimini ve Tanzimat adaletini,
çok daha geliştirerek uyguladı. Kazâ’nın /yargının) icrâ’dan (yürütmeden) ayrılması, daha açık tabirle siyasî iktidarın asla mahkemelere karışmaması bir Tanzimat ilkesi olduğu için, bu prensibe, hem de kusursuz şekilde uydu.”
Caner Arabacı Hoca, Abdülhamid Han’ın tahta çıktığı sırada Sultana düzenlenmesi gereken tahta çıkma merasimi düzenlenmesi için para bulunamadığı için bu masrafları, Abdülhamid’in kendi cebinden karşıladığını ve böylece tahta çıkma ve kılıç kuşanma merasiminin yapıldığını söylemişti. Pek çok defalar Sultan Abdülhamid’in kendi kesesinden harcamalar yapmasını, sarayda israfın önüne geçmesi, onun 34 yıllık şehzadeliği döneminde devleti yönetmek adına bazı olumsuz şeyleri sezerek önceden tedbir olma noktasında hazırlıklı olduğunu da kaydeden Caner Hoca’nın anlatımlarından ben, Abdülhamid’in ‘Devleti sokakta bulmadığına, devlete şahsen sahip çıkıp, şahsî yönetim gibi çok ağır bir sorumluluğu seçti’ğini anlıyorum. Bazı politikacılar, bürokratlar, aydın zümre tarafından neden sevilmediği ve kendisine düşmanca hisler beslendiği, Caner Hoca’nın Abdülhamid’e bakış açısından da daha iyi anlaşılıyor.
Onun devrinde Anadolu’da yaptığı bayındırlık hizmetlerinden tutun İstanbul-Bağdat Demiryolu, Berlin-Hicaz Demiryolu projeleri ile su ve petrol kaynaklarıyla ilgili projelerine varıncaya kadar açtığı okul ve hastaneleri göz önüne getirin; onun müthiş bir proje insanı olduğu ortaya çıkar. Konya Ovasını Sulama Projesi de bunlardan bir tanesidir. İsmi Konya’da okullardan kaldırılan Abdülhamid’in Konya’ya vali olarak atadığı Avlonyalı Ferid Paşa tarafından, Almanların projeye iştirak ettirilerek Beyşehir Gölü’nden Konya ovasının sulanması sağlanmadı mı?
İki milyona yakın insanımızı kaybettiğimiz Balkan Savaşı’nı önlemek için Sultan Abdülhamid’in “Balkan İttifakı Projesi” olduğunu yeni öğrendim.
Ulu Hakan Abdülhamid Han, tahtan indirilmemiş olsaydı Osmanlı Devleti, Balkan Savaşı’nı önlemek için büyük adımlar attığı, I.Dünya Savaşı’na devleti sokmamak için büyük çabalar içerisinde olacağı; girse bile Almanya gibi akara gücünün yanında değil İngiltere ve Fransa gibi deniz gücüne sahip ülkelerle ittifak yapmayı tercih edeceğini de bir kenara yazmak gerekir.
Son Padişah II. Abdülhamid’i, vefatının 100. Yılında rahmetle anıyoruz.
Keşke Abdülhamid Han’ı Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni kuranlar, yönetenler ve aydınlarımız da anlayabilseydi, bugünleri görmez ve yaşamazdık.
NOT: ABD Dışişleri Bakanı Tillerson'un Türkiye’yi ziyareti öncesi ve sonrasında ilginç görüşmeler ve gelişmeler oldu. Millî Savunma Bakanı Nurettin Canikli’nin insanı şaşırtan açıklamaları düşündürücü. İzmir’de bir eğitim uçağımızın düşmesi ve iki pilotumuzun şehit olması, zamanlaması dolayısıyla çok düşündürücü. Şehitlerimize Allah’tan rahmet, milletimize başsağlığı diliyorum.
PAZARTESİ: İnsanımızın kodlarıyla oynuyorlar…