Cenab-ı Allah’ıma şükürler olsun kışı yavaş yavaş yaşamaya başladık. Elbette her mevsimi olduğu gibi yaşamalıyız. Elbette kara kış dediğimiz bu soğuk, ayaz, kar ve kışı da. Allah’ım olmayana fakir fukaraya ecir sabır güç versin. Herkesin sobası yansın, herkesin sırtı pek karnı tok olsun inşallah. Kışı kış gibi yaşamalıyız ki dünyanın kurulmuş dengesini bozmayalım. Dünyayı yönetenlerin, ya da dünyayı yönettiğini iddia edenlerin öbür tarafta yatacak yerleri yok. Çünkü hepsi seçmeden ve ayırt etmeden cümlesini dünya hırsı kaplamış ve gözlerini de kapitalizmin gereği para ve paranın gereği olan güç için her şeyi mubah sayarak mutlu olacaklarını sanmışlar sanıyorlar. Günlerdir haberleri izliyorum her siteyi okumaya çalışıyorum. İddia odur ki bu kış son 106 yılın en sıcak üçüncü kışını yaşayacakmışız. Bu demektir?
Dünyaları satın alabilirsiniz, dünyayı da yönetecek asa sizde olabilir ama başta çevre olmak üzere dünyanın ekolojik sistemi bozarsanız yönetecek dünyayı bulamazsınız.
……….
Yaaa yine derinlere girdik. Hakkınızı helal edin biz yerel bir gazeteciyiz ve tekrar küçük dünyamıza dönüveriyoruz.
HANİ ÇEŞMELERİMİZDEN
TATLI SU AKACAKTI?
Salı günü 18.40’da okurumuz Hüseyin E…. Bu çekmiş olduğu fotoğrafı bize gönderiyor ve altına da şunları yazıyordu
“Uğur Bey, Meram Eski Yol Selver Mahallesinden yazıyorum. Çeşmelerimizden iki gündür çamur akıyor şu çağda bu rezillik nedir? Bu KOSKİ ne işe yarıyor? Konya’nın en nezih yerinde çeşmeden akan su bu. Güya çeşmelerden tatlı su akacaktı. Size şu anda çeşmemizden akan suyun fotoğrafını da gönderiyorum. Sizden ricam bu konuyu yetkililere iletirseniz sevinirim… Hüseyin E…..Meram/Konya”
…………..
Bu okurumuzun çeşmesinden akan suyun rengi ve durumu.
Belki o gün için ya da iki gün denildiğine göre o günlerde bir arızadan kaynaklanmıştır falan filan.
Ama bir iki ay önce Toroslarda idim. Mevzu tatlı su işine gelince o bölgenin saf ve temiz insanlarının Konya’da yaşayan bizlerle çeşmelerden tatlı su akması ile ilgili yaptığı espriyi duyunca dondum kaldım. Sonra bana bir şeyler anlattılar. Ama doğru ama yanlış. Yalnız kimse kusura bakmayacak ellerinde tahlillerle de gelseler büyük konuşmayayım ama bana kimse çeşmeden akan suyu içiremez.
SAYIN VALİME ÇAKARLAR
KONUSUNDA TEŞEKKÜR EDERİM
Konya’mızın güngörmüş, tecrübeli, doğuda en zor şartlar altında bile görevini en iyi şekilde yapmanın yanı sıra bölge insanının da gönlünü kazanmayı bilip duasını alan valimiz Cüneyit Orhan Toprak Bey’in iki gün önce basında okudum çok yerinde ve mükemmel bir genelge yayınladı. Haber özetle şöyle idi, “Konya Valisi Cüneyit Orhan Toprak imzasıyla Konya’daki tüm kamu kurum ve kuruluşlarına gönderilen genelgede, özellikle makam aracı olarak kullanılan hizmet araçlarında; çakar, lamba, siren gibi ışıklı ve sesli uyarı cihazlarının amacı dışında kullanıldığı belirtilerek bunlara yasak getirildi. Söz konusu genelge ile 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununda yer alan geçiş üstünlüğü bulunan araçlar haricindeki tüm araçlarda amacı dışında ışıklı ve sesli uyarı cihazlarının kullanılması yasaklanarak, İl Jandarma Komutanlığı ile İl Emniyet Müdürlüğünce de gerekli denetimlerin yapılması ve herhangi bir aksaklığa meydan verilmemesi istendi.”
…………..
Son derece yerinde ve doğru bir genelge idi.
Ama bunu ben gazeteden okuduğum gün yani perşembe günü saat 15 sularında siyah bir minibüs hatta plakasının son iki rakamı da 07 olan araç gayet sakin ve kurallara uygun bir hızla Sille’den Konya’ya çakarları ile geliyordu. Belki yeni olduğu için sürücülerin bu işten haberi olmamıştır. Ancak kısa sürede bu genelgenin yayılıp küm çakar sahibi araç sürücülerinin kendilerinin buna uymak zorunda olacaklarına inanıyorum. Ve Sayın Valimiz Cüneyit Bey’e huzurlarınızda teşekkür ediyorum.
VEYSEL CANDAN BEY’İ HEP SEVMİŞTİM
ANCAK DOĞRUSU BU KADAR DEĞİL
Yıl 1989. O zamanların Milli Görüşünün partisi Refah Partisi. Yani Konya’da belediyelerde Büyükşehir ve merkez ilçe belediyelerin oluşması ile Meram’ın ilk başkanı Sayın Veysel Candan. Dedik ya yıl 89. O zaman tanışmıştık Veysel Bey ile. O günden önceki güne. Tam 29 yıl olmuş.
Ve işte bu zıkkım gazeteciliğin en güzel yanıydı bu. Veysel abimiz “alo” dedi ve çıktı geldi sade kahve içmeye. O ne güzel samimi ve içten sohbet dahası dertleşme idi.
29 yıl önce Türkiye Belediyeler kanalı ile yerel yönetimler ile Milli Görüş ile tanışıyordu ve belediyecilik de yeni bir çağ açılıyordu. Türkiye’yi bugün olduğu gibi yönetecek siyasi iradenin temeli atılıyordu. Genç, heyecanlı, idealist ve arkasında milyonların gücünü almış siyasi irade mesela Meram’da 1 numarası Veysel Başkan’la icraata başlıyordu.
Konya o günlerde Ankara’ya kafa tutuyordu. Vay anasına…
O günlerin efsane Başkanı Veysel Bey idi. Kendi doğrularını, inançlarını yapabilme adına satırı almış doğruyordu. Gerçekten de partili partisiz yandaş candaş demiyor Allah rızası ve kul hakkı için taviz vermiyordu. Dün de konuştuk. Yeri geldi dönemin Belediye Başkanı, o dönemin “Doğu’nun Erbakan’ı” Halil Bey’e bile kafa tutuyordu. “Olmaz yapamam. Yapmam” diyor ve imzayı atmıyordu. Partinin il başkanından, o gün için belediye fırınından alıp da partiye götürülen ve parası ödenmeyen 300 ekmeğin parasını alıyordu.
Vay be Veysel abi dün seni uğurladım iki üç saat kendime gelemedim.
Gece uyudum uyandım anlattıkların gözümün önüne geldi.
…..Ki sen bu dost ziyaretinin fotoğrafının bile çekilmesini istememiştin. Senin anlattıklarını yaşadıklarını ben nasıl yazabilirim ki? Bir ömür verdin. Ağır cezalarda yargılandın. Güce, paraya, kudrete inanmadığın, inanmadıkların için “hayır” diyebildin.
Veysel abi senin için çok şeyler yazmak istiyorum ama önce sizin izin vermeniz lazım.
Haaaa bir de sizin dediklerinizi, yani birebir yaşadıklarınızı o Türk siyaset tarihine not düşülmesi gereken hatıralarınızı ben nasıl yazabilirim ki?
Diyelim sizin dokunulmazlığınız var kurtarırsınız, vallahi beni Allah muhafaza “vatan hainliğinden” içeri atarlar. Oradan da cesedimiz çıkar.
Ama dünkü konuşmalara sonradan iki isim daha dahil oldu. Allah şahit. Arkanızdan da söyledim bundan sonra da söylemeye devam edeceğim. Siz Milli Görüş içerisinde yetişmiş Allah’tan korkan kuldan utanan, en ağır cezalarda yargılanan en ağır ve karanlık ortamlarda bile hesap verip aklanan bugün de alnınız ak, başınız dik gazete binasına gelip gazetecilerle tartışıp konuşabilen ender siyasetçilerdensiniz.
29 yıl önce belediye ile ilgili lehte aleyhte yaptığımız haberlerde bile dünkü gibi “masaya vura vura inandıklarınızı” söylüyordunuz.
Sizi hep sevdim. Ama dünkü samimi hatıralar ile saygım çok çok çok daha büyüdü.
ARIYI VE KARIYI GEZDİRECEKSİN
Cumartesi, cumartesi fazla felsefi ve siyasi olmanın sizleri de yormanın bir anlamı yok. Bugüne kadar duymadığım, yeni duyduğum ama düşündükçe bu kadar doğru bir sözün sadece bizde ya da belli bir kesimde kalmaması için bunu sizlerle paylaşmak istedim.
Hafta ortasında soğuk bir akşam aile ortamı kadar sıcak diyebileceğim bir ortamda dost meclisinde idik. Bir ara tanışlığımız ve dostluğumuz Veysel Bey gibi çok eski olmasa da eskilere dayanan Hüseyin Çevik Başkan bir ara şöyle bir söz etti “Nenem derdi ki arıyı ve karıyı gezdireceksin”….
O ortamda benim gibi pek çok kişinin bu güzel ve doğru sözü ilk defa duyduğunu gördüm. Ben de beynime yazdım. Bu vesile nur içinde yatasıca büyüklerimizin her sözünün ne kadar doğru olduğuna yine şahitlik ettim ve bunu da sizlerle paylaşmak istedim.
GÜNÜN OKKALI SÖZÜ
Allahu Teâlâ başkasına acımayana acımaz, affetmeyeni affetmez, özür kabul etmeyenin özrünü kabul etmez.
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Yağışlı havalarda toplu taşıma araçlarında yaşlılara hürmetimiz yoksa acıyarak bir gün kendimizin de yaşlanacağını düşünerek bu insanlara yer vermeyi becerebildiğimiz zaman daha iyi ADAM oluruz.