Eski zamanlardan birinde, bir ülkenin ahalisi birbiriyle hoş geçinir, yardımlaşır, bölüşmeyi, paylaşmayı sever, düşenin elinden tutar kaldırır, yalan yere yemin etmez, hatır-gönül bilir, sözün senet olduğu hoşça zamanlar içindeymiş.
Gel zaman-git zaman, virüs denen bir illet hasıl olmuş.
Ol virüsler, bu ülkenin etrafında fır dönerlermiş amma, bir türlü surları aşıp, ülkenin içlerine doğru seyrüsefer edemezlermiş.
Ülkenin Alimleri, fazılları, bilgeleri; Virüs bir hastalıktır, zinhar bir ülkeye girdiğinde, değişik kollara ayrılır, her türlü şekle şemayile bürünür, iyilik meleği gibi görünür, her şeyi yıkar-geçer demişler.
Demişler de, kime demişler?
Ahalinin bir kısmı, biz etten-kemikten kale gibiyiz, bizi top filan yıkamaz, hiçbir virüs bizim ahengimizi bozamaz diye meydan okumuşlar.
Bir kısmı ise, konuyu abartmış, bu ne menem şeydir, evlere kapanalım, stok yapalım, ne iyi geliyorsa alalım, vuralım kafamızı yatalım demişler.
Virüs, davul zurnayla, bando-mızıkayla ben geliyorum diyecek değil ya…
Grip virüsü demiş gelmiş, alışveriş virüsü demiş gelmiş, dedikodu virüsü demiş gelmiş, siyaset virüsü demiş gelmiş…
Virüs sonunda çöreklenmiş kalmış ülkeye…
Akrabalık tesis etmiş!
Birçoklarıyla yarenlik etmiş!
Evlere misafir olmuş!
Sofralara oturmuş!
En sevilen dizileri insanlarla beraber seyretmiş, yorumlar yapmış!
Bazılarıyla çarşı-pazara,
Bazılarıyla sinemaya
Bazılarıyla tiyatroya,
Bazılarıyla AVM’lere gitmiş.
Sabah yürüyüşlerinde, maçlarda, konu-komşu ziyaretlerinde…
Bayramlarda-seyranlarda…
Düğünlerde-derneklerde….
Cenazelerde, mezarlıklarda…
En vefakar dost olmuş, ölenlerin salından tutmuş..
Taziyeye, herkesten önce o koşmuş!
Virüs, enflasyon canavarının dahi gözünü korkutmuş diye anlatılır olmuş!
Hadi canım demişler, alt tarafı virüs, ateş olsa cürmü kadar yer yakar!
Virüs, görünmezlik zırhını giyinip, cirit atarmış oysa…
Virüsün kardeşleri, akrabaları velhasıl sülalesi o kadar çok genişmiş ki,
Virüs de neci oluyor, yiğitse çıksın karşımıza diyenlere, bıyık altından gülermiş.
Görünmez olanla mücadele olur mu?
Virüs, insanların nefsine, gururuna, kibrine, aklına, zevkine, korkularına etki etmeye başlayınca, girmiş insanlarla kolkola, kimiyle halay çekmiş, kimiyle horon tepmiş, kimiyle çiftetelli oynamış!
Sonra değişik bir virüs dayanmış kapımıza…
Korona nam virüs, bayağı bir uzaklardan gelmiş bu sefer.
Çin denen uzak bir diyarı karıştırmış, Himalayaları aşmış, Everest tepesine nasılsın iyi misin diye selam yollamış, Hindistan denen diyardan, İran denen Acem diyarından, atlamış Frengistan’a, Frengistan’daki ülkelerden İtalya denen diyarda patlamış!
Grip virüsü gibi mi diye soranlar,
Hafife alanlar,
Dalga geçenler,
Binlerce insan ölünce,
Eyvah demişler, bu virüs, bela bir virüs.
Demişler amma, virüs kardeşler,
Korona nam virüse destek çıkmak adına,
Panik yaratmışlar orta yerde…
Ülkeler, devletler, milletler tedbir alırlarken,
İnsanlar fısıltı gazetelerinin tevatür ve rivayetten ibaret olan haberlerine daha çok rağbet gösterip,
İtibar eder olmuşlar.
Habbeyi kubbe yapmışlar!
Pireyi deve!
Koronaya kolonya birebir denmiş…
Kolonyaya hücum etmişler, kolonya yok satmanın ötesinde,
Kademe kademe zamlanmış.
İnsanlar demişler ki, her şeyi anladık anlamasına da, makarnaya ne oluyor?
Makarna koronanın ilacı mı?
İlacı olsa İtalyanlara faydası olmaz mıydı?
İtalya’da binden fazla insan ölmedi, mi koronadan?
Bu açıklamalar dahi vız gelmiş insanlara…
Makarnaya rağbetin bir açıklamasını yapan olmamış!
Neden böyle fiyatı uçtu gitti diye,
Soru soranlar cevapsız sorularına bir karşılık alamamışlar!
Korona vurguncuları ve vurgunları gibi bir fasıl çıkmış orta yere…,
Koronadan köşeyi dönenler,
Maskeden, kolonyadan başlamışlar, makarnada çıkmışlar!
Sonra, ıslak mendil de yok satanlar listesinde kendine yer beğenmiş ilk sıralardan.
Activex nam markalı sıvı sabun uçuk fiyatlarla arzı endam eylemiş.
Bir yerde 20 paraya, bir yerde 5 paraya satılırmış da bu gören insanlar, bu nedir, kıyamet alameti midir, bu kadar da olmaz deyu yetkili makamlara durumu arz eylemişler.
Ahali nereye başını çevirse, ne lazım gelse, elleri ceplerinden çıkmaz imiş.
Panikleyen, panikletilen insanların elinde avucunda ne varsa fahiş fiyatlarla almanın yolu da bu korona nam virüsten geçermiş.
Bu nasıl anlayış, bu nasıl insanlık, bu nasıl çaresize, korkana, kimsesize, fakir-fukaraya yardım etmek, yardımcı olmak deyu soranlar, sorduklarıyla kalmışlar!
Şehir şehire, ülke ülkeye, insan insana, virüs virüse benzer. Her kıssadan bir hisse alınmazsa, anlatılanların ne değeri olur ki?
Sürç-i lisan eylediysek affola, inşallah daha güzel hikayeler anlatırız.