Olaylar üst üste geldi hep. 2020 Mart ayından bu yana ne üzüntülerimiz, ne derdimiz, ne sıkıntımız bitti. Çoğumuz beterin beteri vardır dedik. Bağrımıza taş bastık.
Kimimiz virüs yalan dedi, hele mutasyonlusu kuyruklu yalan dedi!
Virüse yakalanınca anladı gerçeği.
Kimimiz hiç maske takmadı.
Ben hiç maske takmadım diye de övündü aylarca…
Kimimiz maskeyi, mesafeyi ve hijyeni öyle bir abarttı ki, kendini herkesten soyutladı.
Ne oldu?
Bir yakınını hastanede ziyaret etti, ne olduğunu anlamadan virüse yakalandı!
Virüs kimi nerede yakaladı affetmiyor!
Sinsi, ansızın hiç beklenmeyen, tedbiri bir an için elden bıraktığınız o gaflet anında gelip sizi yakalıyor.
Maske-mesafe konusunu ti’ye alanlarımız vardı!
Maskeyi, koluna takanlar,
Çenesinin altına indirenler,
Halay mendili yapmaya kadar götürenler oldu!
Yoğun bakımlarda günlerce yattılar, bazıları ise bu hayattan koptu gitti.
Düğünlere, taziyelere, ev oturmalarına, asker uğurlamalarına gitmeyin denilmişti…
Kim uydu?
Kimse!
Çünkü, virüsü hâlâ hafife alıyoruz!
Dolup taşan mitingler,
Düğünlerde halay çekenler,
Taziyelerde evleri dolduranlar,
Virüse davetiye çıkartırken, virüs patlamasının da önü açıldı.
Vaka sayıları durup dururken 60 binlere çıkmadı diyenlere ise aldıran da yok, inanan da!
*****
Biraz bizden kaynaklanan, biraz tedbir alacağız diye yapılan konuşmalardan, dikkatsizlikten, adam sende demekten, virüsse virüs yetti artık demekten, olan hep bize oldu!
Akıllanmaya, kendimize gelmeye, kendimiz toparlamaya ise hiç mi hiç niyetimizin olmadığı ise ortada!
Zaten olsaydı, vaka sayısı böyle patlamaz, paçamız tutuşmazdı!
Paçası tutuşanlar kim mi?
Elbette biz değil!
Öncelikli olarak sağlıkçı kardeşlerimiz! Biz bu kadar vakaya karşı ne yapabiliriz diye düşünenler ve karşı koymak hazır bekleyenler yine onlar!
Bir çoğumuz, virüs bize bulaşıncaya kadar, ne kadar tedbirsizlik varsa, ne kadar yapmayın, etmeyin denilen şey varsa hepsini yaparak virüse davetiye çıkarmaya devam ediyoruz!
Mezarlıklar doldu-taştı anlayamadık!
En yakınlarımızı virüse kurban verdik yine anlayamadık!
Arkadaşlarımız, dostlarımız, kapı bir komşumuz virüsün pençesinden kurtulamadı yine gözlerimiz açılmadı!
Bu tehlikenin, bu tehdidin farkına varabilmek için daha ne olması gerekiyor?
*****
Aşılama konusunda aylar verildi, olmadı.
Tarih verildi tutmadı!
En büyük can kaybı yaşayan kesim olan 65 yaş ve üstü nihayetinde her iki aşıyı da oldu.
Sonra Alman aşısı mı, Çin aşısı mı diye kafalar karıştı!
Aşı bulan, aşı olsun denildi!
Ben aşı olmam diye diretenler var!
Zorla güzellik olur mu?
Olmaz denilmiş!
Kim haklı, kim haksız zaman gösterecek!
Ancak inatlaşmanın da, şımarmanın da bir ölçüsü, bir endazesi olmalı!
Dünya savrulup giderken, aşının hangisi özel, hangisi güzel, hangisinin reklamı daha çok hikayesine kapıldık gittik.
Kendimizi dahi anlayamaz bu halimizi tahlil eden, biz ne yapıyoruz böyle diyen var mı?
Sahi biz ne yapıyoruz, bu yaşadığımız ne?
Akıl tutulması falan mı?
Yaşı daha genç olanlar, yani aşı sırası gelmeyenler, aşı tur da denilebilecek bir şekilde turlara katılmışlar!
Maliyeti on bin liraya kadar varan bu turlarda iki aşı da garantiymiş!
Virüs, sadece biz insanların değil, anlayışların ve yaklaşımlarında kimyasını bozdu besbelli!
Birde aşı turizmi çıktı.
Sağlık turizminin bir başka çeşidi, bir başka versiyonu!
*****
Hava güzel diyen, bunaldım diyen, sıkıldım diyen, özellikle bana hiçbir şey olmaz diyen insanların hiç eksilmediğini, virüse meydan okuma konusunda tereddüt etmediklerini, caydırıcı cezalara rağmen yasakları defalarca deldiklerini hayretle ve ibretle görüyoruz.
Görüyoruz da ne oluyor?
Vaka sayımız patladı. Ölüm oranımızda...
Var mı aldıran? Var mı umursayan?
Bizde yasaklara karşı değişik bir algı var!
Neyi yasaklasanız, üstüne üstüne gitmek gibi bir ruh halimiz var!
Dışarı çıkma deniliyor ya…
Ekmek almaya diye, markete diye, şöyle bir dolaşayım diye çıkanlar, şehri turluyor!
Maske var, mesafe yok! Tanıdık gördü duruyor, olmadı yeni dostluklar, tanıdıklar ediniyor!
Laf lafı açıyor! Pandemi döneminde konuşmaya başlarsınız da, konu mu bulunmaz!
Virüsten gir, enflasyondan ve aşıdan çık!
Dışarı çıktım, dostun biriyle birkaç kelam ettik, ne stres kaldı, ne bunalma diyenler olduğu müddetçe, yasaklar delmek içindir diye konuşanların kahkahaları devam ettiği müddetçe, virüs patlamasında ne yapsın!
Sizi bu seferlik hoş görüyorum dedi mi hiç! Dediğini gördünüz, duydunuz mu?
*****
60 bine yaklaşan günlük vaka sayısı ne kadar ürkütücü olursa olsun, insanımızı yine de korkutmaya yetmedi! Yarın Ramazan başlıyor, belki de çok daha önce alınması gereken kararlar alınacak, yani Ramazan ve Bayram süresince bir aylık bir kapanma süreci gündeme gelecek!
Nisan ayı her ne kadar birkaç gün içinde olsa, bahar ayı olduğunu unutup, Mart gibi davrandıysa da, bahar ayı bahar ayıdır.
Havalar ısınacak, bahar yüzünü gösterecek. İnsanlar her zaman olduğu gibi hava güzeldi, dayanamadım, bunaldım, sıkıldım, attım kendimi dışarı diyecekler.
Şöyle bir yarım saat hava almışım çok mu, Ramazanda da ceza mı yazacaksınız diye serzenişlerde bulunacaklar belki de! Virüsün yaptıklarını görmek ve duymak istemeyen değişik bir ruh haline bürünmemiz çok tehlikeli! Önümüzde uzun bir ay var!
Geçtiğimiz yıl olduğu gibi, virüs vakaları düşer, salgının ateşi sönmeye yüz tutarsa, Haziran ayıyla birlikte, daha rahat hareket kabiliyetimiz olabilir diyenlere katılıyorum. Değilse yapmaya çalıştığımız, virüse karşı, değişik bir meydan okuma biçimi! Değişik bir restleşme!
Virüs bugüne kadar bu meydan okumadan hiç kaçmadı, rest çekenin restini gördü. Biz hâlâ neyin peşinde ve neyin derdindeyiz?