Pandemi döneminin hemen sonrasında başlayıp depremlerle birlikte ivme kazanan, iki defa tekrarlanan seçimlerle şaha kalkan ve bir türlü dur durak bilmeyen enflasyon adındaki canavardan hepimiz şikayetçiyiz…
Bu canavar öyle bir canavar ki, (varsa) cebimizdeki parayı bizim ruhumuz bile duymadan, sessiz sessiz sömürüyor, çalıyor, gidiyor…
Af edersiniz gitmiyor. Çünkü karnı bir türlü doymak bilmeyen bu koca canavar, cebimizde koynumuzda ne varsa almaya devam ediyor.
“Yoo, benim cebimdeki parayı yemiyor. Dün de cebimde bin lira vardı, bugün de bin lira var. Yarın da ben harcamadığım sürece bin lira olacak” diyen vatandaşımız, işte cebini kemiren enflasyon canavarının kendini en acı şekilde zehirlediği insanımız. Öyle bir zehir zerk ediyor ki bu canavar, uyuşturuyor benliği… Beden uyanık ama benlik uyur vaziyette olunca farkına varamıyor olan bitenin.
Cebindeki bin liranın aynı şekilde kaldığını iddia eden aynı vatandaşımız, dün bir kilogram çayı 100 liraya alabilecekken, bugün 115 liraya alıyor. Dün 500 liraya 12,5 litre mazot alacakken bugün 11,5 litre mazot alıyor. Ama kafasına ne hikmetse bir türlü dank etmiyor cebindeki paranın enflasyon canavarı tarafından hunharca sömürüldüğü…
Peki ne yapmalıyız?
Oturup yas tutacak değiliz…
Sebebi doğru tespit edin, sonuca odaklanarak en akıllı ve akılcı çözümü ortaya koyabilmek bu aşamada önemli olan.
Devlet aklı, milleti enflasyona ezdirmemek adına projeler üretiyor, tedbirler alıyor, kemer sıktıracak politikalar üretiyor, tüketim ekonomisinin tamamen tükenmesi mümkün olmayacağı için en aza indirgenmesine yönelik önlemler alıyor.
Borç içinde olan vatandaşın daha çok borçlanmasını önlemeye yönelik de bir takım yeni gelişmeler yaşanıyor.
Modern çağda bir şeylere ulaşmak çok kolay. Bu tüketmek istediğimiz herhangi bir meta olsa da; o metaya ulaşmak için edineceğimiz borç olsa da aynıdır…
Kimden ve nasıl borçlanıyoruz? Bankalardan ve kredi yoluyla…
Bir süre sonra ne oluyor? Borç kontrolden çıkıyor, ödenemez bir hale geliyor…
Ne için borçlandık? Keyfimiz için…
Peki şimdi ne yapacağız? Vallahi bilemiyorum ama kara kara düşünerek bir yere varılamayacağından eminim…
Hükümet de vatandaşın kredi ve kredi kartı borçlarının boyu aştığının farkında. Buna yönelik tedbirler de geliyor.
Ne mi oluyor?
Bir yatırım için dahi kredi kullanılacaksa, bunu belli bir oranın ve miktarın üzerinde banka yoluyla temin etmenin yani, kolay borçlanmanın önüne geçiliyor.
Doğrudan enflasyona etki etmeyecekse de nakde ulaşımın zorlaşması, piyasaya arz edilen her şeyin ihtiyaçmış gibi alınıp satılmasına müsaade etmeyecektir.
Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın ekonomideki dengeleri yeniden kontrol altına alabilmek ve enflasyonu tekrar tek haneli rakamlara indirgemek üzere kararlı duruşunun piyasaya yansımalarını göreceğimiz günleri hasretle bekliyoruz.
Ekonominin direksiyonunda yer alan Sayın Bakan Mehmet Şimşek’in Orta Vadeli Program çerçevesinde işaret ettiği tarih 2026 sonu yani 2027 yani 4 yıl sonrası…
“Bu zor bir süreç ama mümkün olmayan bir durum değil. Geçmişte başarmıştık, yine başaracağız” diyen Sayın Mehmet Şimşek, her ne kadar orta vadeli olarak tanımlasa da vatandaş nezdinde çok uzun bir zaman dilimi olan bu sürecin hayırla nihayete ermesini sabırla bekliyoruz.
Bekliyoruz çünkü, başka bir şansımız yok. Bu diyardan gidemeyiz, bu deveyi devlet millet el birliğiyle en iyi şekilde gütmekle mükellefiz. Bunun bir ürünü olarak da harcamalarımızı mümkün olduğunca kısmalı, borçlanmamalı, gerekiyorsa ki gerekiyor, konforumuzdan da ödün verebilmeliyiz.