İslam dünyası, tarihinin hiçbir döneminde bugünkü kadar acınası, zavallı bir duruma düşmemiştir.
-Bu gidişin sonu; ya “KIYAMETİ” beklemek ya da “DİRİLİŞ” olacak; bunun dışında başka çıkar yol kalmamıştır.
Hiç kimse kimseyi kandırmasın, düşündüğümüz gibi “İSLAM DÜNYASI” diye bir dünya kalmamış; sadece İslam ülkeleri diye sınıflandırılan 63 ülkede yaşayan az sayıda Müslüman kalmıştır.
Bir buçuk milyar İslam dünyası dediğimiz şey; 63 ülkenin ve diğer ülkelerde yaşayan Müslümanların aritmetik toplamıdır.
Soruyorum:
-Dünya üzerinde 63 İslam ülkesi ve 1,5 milyar Müslüman olsaydı İslam Coğrafyasında bu kadar acı yaşanır mıydı?
-İsrail, Müslümanların Mekke ve Medine’den sonra en mukaddes yeri, Müslümanların ilk kıblesi Mescidi Aksa’ya bu kadar tecavüzkâr davranabilir miydi?
-Hani nerede, Katar’a ambargo uygulayan, efelenen başta Suudi Arabistan ve Mısır olmak üzere yedi tane Arap ülkesi?
-Konu İsrail olunca bırakınız yaptırımı gıkları bile çıkmıyor!
-Katar’a aslan kesilip de İsrail’e seslerini çıkaramayanları Müslüman olarak tanımlıyorsak kusura bakmayın orada İslam’ın adı kalmıştır!
-Katar, Kudüs, Suriye, Irak ve Mescid-i Aksa, yaşananlar içinde sadece bir kaçı; diğer İslam ülkelerinin durumu çok mu iyi?
-Kısaca, al birini vur ötekine!
Ancak, Ortadoğu çok önemli, çünkü merkez burası; burada yaşananlar “YOLUN SONUNUN” geldiğinin en somut göstergesidir.
-Ya KIYMET ya DİRİLİŞ!!!
Hiçbir Müslümanın köşesine çekilip KIYAMETİ bekleme seçeneği yoktur. Her Müslüman Hz. Allah(cc)’ın dininin dünyada hiç olmazsa İslam coğrafyasında yeniden hakim güç olması için gücünün üzerinde çalışmalıdır.
-Bu diriliş sünepe, tembel Müslümanlarla olmaz; olma imkanı yok!
Ayrıca, “Emri Bil Maruf ve Nehyi Anil Münker” her Müslüman üzerine FARZ olup kıyamet kopuncaya kadar bu vazifeyi yerine getirmek zorundadır.
Yeniden DİRİLİŞİN karşısına çıkabilecek her türlü engel bertaraf edilerek her ne pahasına olursa olsun DİRİLİŞ gerçekleştirilmelidir.
Dirilişin gerçekleşmesi için yapılması gereken öncelikli iş; “HALİFELİK” müessesesinin yeniden düştüğü yerden kaldırılarak tesis edilmesidir.
-“HALİFELİK” olmadan “DİRİLİŞ” gerçekleştirilemez!!!
İslam dünyasının acilen Müslümanları derleyecek, toplayacak “Halifelik Müessesine” ihtiyacı var.
Hiçbir Müslüman Halifeliğin yeniden tesis edilmesine karşı olamaz; en azından ben böyle inanıyor ve şuurlu her Müslümanın benim inandığım gibi inandığına inanıyorum.
Bütün samimiyetimle, Yahudilerin, Nasranilerin yaptığından çok Müslümanların yapması gerekenleri yapmadığına en önemlisi duyarsızlığına, vurdumduymazlığına kızıyorum!
İster yönetenler isterse yönetilenler olsun Müslümanlar açısından hiçbir mazeretin geçerliliği kalmamıştır.
Allah(cc) aşkına, maddi olarak İslam ülkelerinin neyi eksik; aksine fazlası var! Dünya üzerinde var olan zenginlik kaynaklarının yarıdan fazlası İslam coğrafyasında bulunmakta olup bu kaynakların büyük bir kısmı emperyalist güçler tarafından sömürülmektedir.
İslam dünyası birlik beraberliğini gerçekleştiremeden emperyalist sömürünün önüne geçemez ve sömürülmeye mahkumdur.
Müslümanların birlik beraberliğin sağlanabilmesi için de HALİFELİK müessesinin hayata geçirilmesi şarttır.
Sonuç olarak; coğrafyamız ve tüm İslam coğrafyasının geleceğiyle ilgili bütün değerlendirmelerin Halifelik olmadan havada kalacağını, hiçbir geçerliliğinin olmadığını düşünüyorum.
Halifeğin hayata geçirilmesi için hiçbir etki altında kalınmadan hem bireyler ve hem de sivil toplum örgütleri gündemin canlı tutulması için çalışmalıdır.