1990’lı yıllarda Soğuk Savaş dönemi sona erdikten sonra Batı (Hristiyan dünyası), 11 Eylül 2001’de aranan düşmanı bulmuştu. O düşman “Küresel Terörizm” adı altında radikal İslamcılardı. Komünist ülkelerden para akışının durmasıyla birlikte siyaset sahnesinden sol örgütler silinmişti.
İkiz kulelerde çalışan Yahudilerin işlerine gitmemeleri noktasında uyarıldıkları 11 Eylül, bir milat olup bu saldırının üzerindeki sis perdesi hâlâ tam olarak kalkmış ve aydınlatılmış değil. 11 Eylül’den sonra “Terör = İslam”, “Müslüman = terörist” sık sık ve yan yana anılmaya başlamıştı. Bu hadiseden sonra Amerika önce Afganistan’ı ve sonra Irak’ı işgal etti. Irak’ın işgalinden sonra Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) devreye sokuldu. Adına Neo-Con’lar denilen, sağcı Hristiyan ve Yahudilerden oluşan bir grup, 11 Eylül saldırısının rüzgârını da arkalarına alarak İslâm dünyasına yönelik yeni bir Haçlı Seferi başlatmışlardı. Burada İsrail’in güvenliği ve bekâsı ön planda idi.
Amerikan projesi olan BOP’la birlikte Amerika;
*Petrol ve enerji kaynaklarını kontrol altına almayı,
*Ortadoğu ülkelerinin liberal ekonomiye geçmeleriyle kendi Pazar şansını artırmayı,
*Her sene 2 milyar dolar yardımda bulunduğu İsrail’in güvenliğini sağlamayı,
*Küresel İslamcı örgütlerle (El-Kaide, IŞİD (El-Bağdâdî Hareketi- Afrika’daki örgütler)bölge ülkelerini karşı karşıya getirmeyi (Suriye iç savaşı) hedeflemişti.
Soğuk Savaş döneminde Yeşil Kuşak Projesi’nde yer alan Türkiye, şimdi Büyük Ortadoğu Projesi ile yeniden stratejik öneme sahip olmaya başlamıştı. Türkiye, Liberal İslâm’ın Ortadoğu’da yayılması için BOP Eş Başkanıyla birlikte Mısır’dan başlamak üzere model ihracında bulunmuştu. Bunun içinde laiklik ve demokrasi de vardı. “Şurası bir gerçek ki; Türkiye, Ortadoğu ülkelerine kıyasla demokratik, ancak batıya kıyasla demokratik bir ülke değildir. Eğer öyle olsaydı zaten, AB, Kopenhag Kriterleri’ni önümüze sürmezdi.”
Türkiye, “komşularıyla sıfır (0) problem” ile işe başlamıştı. Gelinen nokta ise Suriye’de ortaya çıktı. Türkiye, bugün yanlış harici politikalarıyla neredeyse bütün komşularıyla sorunlu duruma geldi. Bu arada BOP’un dünyada dört bölgeyi kapsadığı da unutulmamalı. Türkiye’yi de içine alan merkez Ortadoğu, Kafkasya, Afrika ve Asya.
Büyük Ortadoğu Projesi Batı’nın, bireysellik, insan hakları, demokrasi, siyasî ve iktisâdî liberalizm, din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması gibi değerlerinin Ortadoğu’da ve Ortodoks Hıristiyan dünyasında yayılması ve bu ülkelerde uygulanması projesidir. 26 Haziran’da Girit’te bir araya gelen Ortodoks Hıristiyan dünyasının papazları, Türkiye’deki Ortodoksları da yakından ilgilendiren konularda acaba nasıl bir karar aldılar?..
“Amerika’nın yeni Ortadoğu politikası ise; bölgede “Ilımlı İslam” anlayışına sahip yeni rejimler kurarak böylece İsrail’in güvenliğini sağlamak. Bu noktada Türkiye’yi “model” olarak göstermektir.”
BOP’a rağmen Ortadoğu’da Türkiye’siz bir barış mademki kurulamıyor, bu bölgeye hâkim bir Türkiye’siz bir sulh ve sükûn getirilemiyor; o halde Osmanlı’nın dağılmasıyla birlikte Ortadoğu’da sular hiç durulmamış ve bu bölgedeki oyun kurucunun, Osmanlı’nın devamı olan Türkiye olduğu gerçeğini bizi yönetenlerin dost-düşman herkese göstermesi gerekmektedir. Bu da ancak Türk-İslâm Birliği siyasetine tekrar dönmekle mümkün olacaktır.
***
İspanya – Madrid şehir müzesindeki “Yahudi, Hristiyan ve Müslüman Heykeli”, aslında İslâm’a ve Müslümanlara hakaret eden bir heykel.
Abidenin ismi “Yahudi, Hıristiyan ve Müslüman”dır. 2010 yılında açıldığında Müslümanlar tarafından büyük tepki çekerek protesto edilmişti.
Heykeli eleştiren Yahudi’den eleştirinin sebebini sormuşlar; “Niye beğenmiyorsun? Oysa Yahudi en yukarıda …”
Yahudi şöyle cevap vermiş: “Evet en üste ama Müslüman ayağa kalkarsa hepimiz yıkılacağız.”
Sağdaki 7 kollu şamdan’ın (Menora) gövde kısmına dikkatle bakın. İsrail tarafından üretilen UZİ marka silah Orta Doğu’daki sorunun ne olduğunu anlatması bakımından ilginç gelebilir.
AZİZİM DİYOR Kİ…
Amerikan Yahudiliği ile İngiltere’nin himayesindeki Avrupa ve Amerika dışında yaşayan dünya Yahudilerinin; “Ya Müslüman ayağa kalkarsa…” endişesiyle hareket etmekte oldukları asla unutulmamalı.