Yalan, herhangi bir kişi, topluluk veya kurumu yanıltmak amacı güdülerek yapılan rol veya doğru olmayan herhangi bir ifadedir. Daha yalın bir anlamda, yalanı yanlış olduğu bilinmesine rağmen, insanlar merakla okurlar. Yalanın toplumda her zaman yakalanmamasının nedeni karşılıklı güven kırıklığına meydan vermek olarak ifade edilebilir.
Yalan haberin diğer adı ise şişirme (asparagas) dir. Asparagas, gerçek olmayan, masa başında uydurulan, yalan haber, uydurma haber demektir. Hiçbir gerçekliği olmayan kişilerin veya firmaların rant sağlamak amacıyla uydurduğu sahte haberlerdir. Türkçe kaynakta “para az gerisi gaz” denilerek üretilmiş ve asparagas adlı derme çatma bir kulübede yaşayan insanların öyküsünü işleyen bir haberle ele alınmış ve kısa zamanda bir gazetecilik terimi olarak kullanılmaya başlanmış.
Kitleleri etkileyen medya unsurları her zaman için üst düzey yöneticiler için ‘cezbedici’ kaynaklar olmuşlar. Televizyon yaygınlaştığında, kitleleri etkilemek için televizyon kullanılmış, şimdilerde ise televizyona olan rağbet azaldığı için bu tür kitle yönlendirme internet üzerinden yapılmakta. Her ne kadar yayılan bu yalan haberler masum gibi gözükse de, toplum için kargaşaya neden olabilmektedir.
Yalan habere ilişkin yapılan yasal düzenlemelerde, “yalan haber”in tanımı yapılmamış. Yalan haber kurgulanmış haber, çarpıtılmış haber, manipüle haber gibi kavramlarla da ifade edilmekte imiş.
Modelleme, alıntı habere bir örnek:
İş adamı Fikri Fit, düzenli diyet yaparak 6 ayda 100 kilo verince eriyip yok oldu. Uzun yıllardır kilolu olan ve fit olmayı kafasına koyan Bay Fit’in yok olması merak uyandırdı. Fikri Fit’in babası, “Oğlum 90 kiloydu. Canan Abla’yı severdi. Onun diyetini uygulayarak 100 kilo verip yok oldu. Canan Abla’dan şikâyetçiyim. Ne olacak şimdi?” diye sordu.
Aklı başında bir insan böyle bir haberler, uydurma bulsa da bu haber rağbet görüyor, tıklama rekorları kırıyormuş. Bilenler bu haberin topluma ve ahlaka maliyeti nedir diye sorabilse de, bu nedir diye merak edenler azınlıkta imiş. Bilenler daha çok bu işi “psikologlar konunun muhatabıdır” diye üzerinden atıyormuş.
Bilim adamları buna “kimliğe dayalı inanç modeli” diyorlarmış. Çevremizde olup biten olayları toplumsal kimliğimizin ihtiyaç duyduğu şekilde algılayıp bu doğrultuda bir gerçekliğe inanmak. Bu kimliğe dayalı inanç modeli üzerinde psikologlar veya sosyologlar ciddi manada durmalıdır.
Bir örnek daha. Gerçekte eşek imamı ısırıyor, medyada bu haber niteliğinde olmuyor, haber saptırılarak “imam eşeği ısırdı” şeklinde verilince ciddi haber oluyor. Haberin merak konusu olmasında bir “imam” ve “eşek” olmasıymış. İşte burada da kimliğe dayalı inanç modeli” giriyor.
Demek ki aslında yalan haberlere yalan olduğunu bile bile inanıyor veya inanmış görünüyor değiliz. Yalan olduğunu göremediğimiz için inanıyoruz. Gerçi görmemeyi de kendimiz seçiyor isek bu başka mesele diyor, bilenler.
Geçenlerde insanlık adına utanç verici bir olayın haberini ve görüntüsünü izlemişsinizdir. Bir kadın elinde eski kanunlardan birine dayalı olarak, eşi ve çocuklarıyla beraber aynı mekânda oturan sarıklı ve cübbeli bir adama alabildiğine saldırıyor, alabildiğine hakaret ediyor, ya da kendi tabiriyle devrim kanunlarına dayanarak laikliği savunuyor, görülüyor. Şahsım da bu olaya kızmam rağmen biraz da “bu yasaların halen yürürlükten kaldırılmamasını da” sorgulamak gerekir diyorum.
Tamam, bu kadın bir kışkırtıcı. Sonrasında kadının provokatörlüğüne bazı basın ve medya organları zayıf tepki gösteriyor, bazıları da hiç tepki vermiyor, bir ikisi de laikçi kadını destekliyor. Tam da “kimliğe dayalı inanç modeli” ne örnek bir haber.
Bilen bilsin de bilmeyene, bazı basın ve medyaya, vurdumduymaza, alâkasıza, sorgusuza ve de sorumsuza ne demeli.